Kusura bakmayın da bir ülke halkını salak yerine koyamaz kimse. Kendi seçmenini de koyamaz, diğer partilerin seçmenini de.
Önce çeşitli bahanelerle Kürtlerin yani HDP’li belediyelere saldırıldı. Başkanlarını hapse attı, açığa aldı ve yerlerine kayyum atandı.
Kimdi kayyum olarak atanan zat? Muhteremin bir yerlerde yolu kesiştiği birisi.
Dert o kişiye kıyak değil tabi.
Dert o belediyeyi kendisinin yönetmesi.
Bütün belediyeler kadar danışman saklaması bundan. Kendi adamını atıyor. Danışmanıyla da denetletiyor. Talimatlar harfiyen uyuyor mu…
Kürt belediyeleri bitirdi sıra güya FETÖ’cü belediyelere geldi. FETÖ tehdidiyle şimdi kendi adamlarını alıyor.
Belediyeler eliyle büyük vurgun vurdular. Bu vurgunların hepsinden havuza da pay ayrıldı tabi. Havuz AKP başkanının inisiyatifinde olan kasadır.
AKP’li belediye başkanları suç işlemedilerse neden alındılar?
Bu soru ortalıkta cevapsız duruyor.
Bu soruyu çobanda soruyor, bürokratta.
FETÖ’cü iseler verin savcılığa.
Hırsızlarsa yine verin savcılığa
Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç İ. Melih Gökçek için “Ankara’yı parsel parsel sattın” dedi.
İ. Melih Gökçek hakkında Bülent Arınç bildiklerini AKP Genel Başkanıyla paylaşmadı mı yani?
Ya da şöyle bakalım;
Bülent Arınç’ın bildiğini Recep Tayyip Erdoğan bilmiyor mu?
Bal gibi biliyor ve görevden onun için aldı.
Peki ülke ortak aklının “Ankara’yı talan etti” dedikleri kişiyi AKP Genel Başkanı neden koruyor?
Peki “sol” dan bir sinek uçsa savcılar soruşturma açıyor anında da Bülent Arınç’ın söylediklerini savcılar neden suç duyurusu olarak kabul etmediler? Bülent Arınç keçi çobanı değildi ki ciddiye almasınlar, koskoca Başbakan Yardımcısıydı.
Öyleyse geriye tek gerçek kalıyor.
Ankarayı çıkarı için sattığı artık herkesçe kabul gören İ.Melih Gökçek’i AKP başkanı değil, Cumhurbaşkanı koruyor. AKP Genel Başkanının gücü yetmezdi çünkü. Makamın forsu koruyor.
Bir cumhuriyet savcısı cesaret edip İ. Melih Gökçek için soruşturma açamıyor.
Bu da suçluyu korumak, görevi kötüye kullanmak suç sayılmaz mı? İ. Melih Gökçek şüphelidir çünkü. Yargı buna karar vermek zorundadır.
Ben cumhurbaşkanıyım, benim suçlularımı ben yargıya vermem diyemez, görevlerinin arasında böyle bir tanımlanmış görevi de yoktur.
Daha bunlar bitmeden şimdi de başbakan Binali Yıldırım’ın oğulları ve bir çok AKP’linin Malta’da ki şirketleri patır patır döküldü. Vatandaştan yastık altı dilenciliğine kalkanların çoluk çocuğu yatırımlarını yurt dışına yapıyorlarmış. Babaları siyasetin bendini kesmiş, çocukları, karıları malı götürüyor.
Binali Yıldırım devlete iş yapmasınlar diye dışarıda ticaret yapıyorlar gibi bir savunma yapsa da devlete de bolca iş yaptıkları görülüyor.
AKP batağın içinde.
Gırtlağına kadar batağın içinde.
İ. Melih Gökçek’in çok yakınlarından dinlediğim bir iki şeyi aktarayım;
Özel emlakçıları helikoptere alır Ankara’nın üstünde uçarmış. Onlara işaret ettiği yerleri onlar satın alırmış, peşinden oralardan imar geçermiş. Bunu tüm Ankara büyükşehire dahil olmadan yaparmış.
İkincisi de; senin büyük bir arsan var. Üzerine bina yapmak istiyorsun. O arsada sorun çıkartarak işi çıkmaza sokarmış. Sıkışan kişi çare aramaya başlayınca “kaç daire sığıyor diyelim 2000, diyormuş ki yada dedirtiyormuş ki, 4000 daire yapmanıza izin vereceğim 2000 daire benim olacak. Adam da işim görülsün diye kabul edermiş. Verdiğim rakamlar sağlıklı değildir, işleyişi anlatmak için verilmiştir.
Bunlar AKP’ce de biliniyor. hem de bal gibi biliniyor.
Demek ki “metal yorgunluğu” değil, “vebal yorgunluğu” varmış AKP’de…
Demek ki AKP ne kadar gömlek değiştirmeye kalkarsa kalksın hantal bir sürüngendir artık.
Yedikleri gırtlaktan aşağı gitmiyor. Çünkü gırtlağına kadar pislik dolmuş. Şimdi kusma zamanıdır. Balıkesir’den başlayan kusmuk sürecektir.