Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na 60 sivil toplum örgütünün oluşturduğu “Ankara Demokratik Kitle Örgütleri Platformu” Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve istifa ettirilen AKP’li belediye başkanları hakkında suç duyurunda bulundu.

Anayasayı ihlal” ve “Siyasi hakları kullanmayı engelleme” gerekçesiyle soruşturma açılmasını isteyen Ankara Demokratik Kitle Örgütleri Platformu adına Yarsav eski başkanı hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu basına açıklaması yaptı.

Platform adına açıklama yapan Ömer Faruk Eminağaoğlu özetle şunları söyledi.

“Büyükşehir Belediye Yasası ve Belediye Yasası uyarınca, belediye başkanlarının, gerek seçilme yeterliliklerini kaybetmeleri gerekse bu yasalarda belirtilen diğer nedenlerle ancak Danıştay kararı ile görevlerine son verilmesi olanaklıdır.  Merkezi yönetim veya mensup olduğu bir siyasi parti, asla belediye başkanını görevden ayrılmaya mecbur bırakamaz, bağlayıcı biçimde istifaya zorlayamaz.

Belediye başkanları bu Anayasal güvenceye sahip olmalarına rağmen, AKP Genel Başkanı ve başkanvekilinin açıklamaları sonrası, anayasal güvencelerini yok sayıp, seçimle geldikleri bu görevlerinden ayrılmak durumunda bırakılmışlar ve onlar da demokratik hukuk devleti gereğince anayasada kendilerine sağlanan güvenceleri yok sayarak, dışlayarak, anayasanın dışına çıkarak bu görevlerinden ayrılmışlardır. Demokratik hukuk devletinin yerini, parti devleti almıştır.”

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen şikayet dilekçesinin tam metni:

Anayasanın 127 nci maddesi uyarınca; belediye başkanları beş yıl için seçilmekte, belediyeler yerinden yönetim ilkesi esas alınarak yetki ve görev kullanmakta, belediyeler üzerinde idari vesayet yetkisi bulunmakta, belediye başkanları ancak işledikleri bir suç nedeniyle soruşturma ve kovuşturma süresince İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilmektedirler.

Seçimle göreve gelen belediye başkanlarının, kendileri tarafından görevlerini tam bir serbest irade ile bırakmaları dışında, görevlerine son verilmesi söz konusu değildir.

Büyükşehir Belediye Yasası ve Belediye Yasası uyarınca, belediye başkanlarının, gerek seçilme yeterliliklerini kaybetmeleri gerekse bu yasalarda belirtilen diğer nedenlerle ancak Danıştay kararı ile görevlerine son verilmesi olanaklıdır.

Merkezi yönetim veya mensup olduğu bir siyasi parti, asla belediye başkanını görevden ayrılmaya mecbur bırakamaz, bağlayıcı biçimde istifaya zorlayamaz.

Belediye başkanları bu anayasal güvenceye sahip olmalarına rağmen, AKP genel başkanı ve başkanvekilinin açıklamaları sonrası, anayasal güvencelerini yok sayıp, seçimle geldikleri bu görevlerinden ayrılmak durumunda bırakılmışlar ve onlar da demokratik hukuk devleti gereğince anayasada kendilerine sağlanan güvenceleri yok sayarak, dışlayarak, anayasanın dışına çıkarak bu görevlerinden ayrılmışlardır. Demokratik hukuk devletinin yerini, parti devleti almıştır.

İstifa ettirenler, Anayasanın dışına çıkmış, istifa edenlerde daha önce istifaları gündemde değilken, ortaya çıkan bu irade karşısında, istifalarını isteyenlerin eylemlerine iştirak etmişler ve bu suçu birlikte işlemişlerdir.

İstifayı sağlamak amacıyla, genel başkan ve genel başkan vekili, gerekirse bakanlık yetkilerinin kullanılabileceği, istifa etmezlerse sonuçlarına katlanmaları gerektiği yolunda açıklamalar yaparak, iktidar partisinin kamuda sahip olduğu gücün, cebir ve tehdit niteliğinde kullanılabileceğini ortaya koymuşlar, yapılan görevden ayrılmalar konusundaki beyanlardan da, bu yolda eylemlerin sergilendiği anlaşılmıştır.

Belediye başkanlarının görevden ayrılmaya mecbur bırakılması eylemleri ve onlarında bu eylemlere iştiraki, yerel yönetimler yönünden anayasadaki demokrasi ve hukuk devleti esasının dışına çıkılması karşısında, anayasayı ihlal suçunu ve ayrıca siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi suçunu oluşturmaktadır.

Recep Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım, bu eylemlerini parti genel başkanı ve genel başkanvekili sıfatı ile gerçekleştirmişlerdir. Partilerinin gelecekteki durumu nedeniyle, görevden ayrılmaların yapılacağını ve yapıldığını ifade etmekle Erdoğan ve Yıldırım, kamudaki görevlerinden değil, partideki sıfatlarından hareketle bu eylemlerini gerçekleştirdiklerini ortaya koymuşlardır.

Görevden ayrılmayanlar olursa İçişleri Bakanlığı yetkilerinin kullanılacağı yolundaki açıklamalar, görevden ayrılanların açıklamaları, parti genel başkanı ve genel başkanvekilinin açıklamaları sonrası istifa süreçlerinin başlaması gözetildiğinde ve soruşturma sırasında toplanacak kanıtlarda dikkate alındığında, atılı suçların her durumda sabit olduğu görülecektir.

Parti genel başkanı ve genel başkan vekilin eylemleri ve emirleri hukuka aykırı olmanın yanında, konusu suç ta oluşturmaktadır. Hukuka aykırı emir yerine getirilmeyeceği gibi, konusu suç oluşturan emir de yerine getirilmez, yerine getirilmesi durumunda da yerine getiren de sorumluluktan kurtulamaz.

SONUÇ VE İSTEK

Yukarıda açıklanan neden ve gerekçelerle, atılı suçlardan şüpheliler hakkında soruşturma açılması ve iddianame düzenlemesini ister ve dilerim.