23380018_10155818163853674_6995092225942698316_n

İddia Ediyorum. Dünyanın en güzel tatlı sularından birisidir Alabalık Deresi’nden akan köpük köpük su. Burada köyün adını veren “ala” balık yaşardı. Ama artık yok!. HES şirketleri bu dereyi mahvetti. Doğayı katletti. Köyün yerüstü suları battı. Molozlar, taşlar, kayalar dik vadilerden dereye boca edildi. Balıklar yok edildi. Anlaşılmasın diye tabelalar koymuşlar her 200 metrede bir. “Burada balık avlamak yasak!.

yghkhjgfcd

Olmayan bir şeyi nasıl avlayacaksınız? Asıl korkuları eğer insanlar dereye inerse yukarıdan boca ettikleri, yarı bellerde kalan ama her an aşağıya doğru yuvarlanmaya hazır bir taş, bir kaya yuvarlanırsa meydana gelecek kazadan kendilerinin sorumlu tutulacağını çok iyi biliyor bu tilkiler!. Tilkiler diyorum, tilkilerden özür diliyorum. Tilkilere “kurnaz” lakabını biz takmışız. Onlar çok güzel hayvanlar. Kendi yiyeceklerini avlarken uyguladıkları yöntem için böyle denmiş. Lakin bu HES şirketlerinin yöntemlerine her hangi bir yakıştırma yapılması hatalı, eksik oluyor!.

Alabalık Köyü deresi maalesef artık doğaya, köylüye, oradaki mikro, makro canlıya, yaban hayvanlarına değil, HES ağalarına hayat sunacak!… Su aksın HES değirmenlerine, Gelsin yeşil dolarlar!. Bütün sular, onların HES denen değirmenine koca koca borularla, kilometrekerce tünellerle bağlanıyor. Can suyu bırakacaklarmış!. Derelerin kendileri zaten cansuydur. Aktıkları vadi boyunca. Orada ne bir balık yaşar, ne bir canlı. Su, güneş görmeden kilometrelerce tutsak karanlık içinde tek kişilik hücre misali akacak!. Taki HES santraline, çarklarına çarpana kadar!… Sözüm ona enerji üretecekler!. Yılda birkaç ay, göstermelik.

23517940_10155818164483674_8426531645143071304_n
Nihai hedeflerinde ise bu suyun şişelenerek yada tankerlerle pazarlanması sözkonusudur. Hani diyorlardı ya, Bu Hes santrallerinin tekerleği yok ki alıp başka yere götürsünler. HES’ler alınıp satılabilen, devredilebilen şartlarla yapılıyor. Çok kısa sürede el değiştirerek asıl sahiplerine teslim edilecek!..

Bunların kim olduğunu az çok tahmin edebiliyoruz. Bugün dünya petrolleri kimin elindeyse, bu petroller yüzünden Ortadoğuyu, Uzak Asyayı Kafkasya’yı kana bulayanlar kimse bu HES’ler onlarındır. Enerji iyi ve masum bir kılıftır.
Yani HES’ler sadece bu cebri borulardan, iğrenç santral binası ve tesislerden ibaret değil. kökü çok derinlere, hatta okyanus ötesine bile gidebilir. Dünya su firmalarının adını, sanını duymadığınız adamlara kadar gider bu konu. Bugün dünyada en çok ihtiyaç duyulan ihtiyacın adıdır su… Hayatın ta kendisidir. İnsanın %75’idir su. Dünyanın da…

23435242_10155818164798674_2958038165032550768_n

Ama içilebilir suyun oranı dünya genelinde sadece %3…Şişelenmiş hazır su şirketleri petrol şirketlerinden daha çok para kazanmaya başladı. Çünkü Allah’ın dünyaya ve dünyadaki tüm bitki, canlılara bahşettiği su olmazsa yaşam da olmaz. O halde bu kaynağı ele geçirdiğinizde herkes bunu almak zorunda kalacağı için kesin kazanç!…

Üstelik fiyatı da siz belirlersiniz. Hiçbir işlem yapmadan al şişele tankerle su sayacı tak okut sat, yan gel yat… 50 kuruşa içtiğiniz suyu gider 1 TL’ye boşaltırsınız!. Paranız yoksa su da içemezsiniz!. Tuvalete de gidemezsiniz!. Kapitalizm böyle vahşi bir canavardır.

Bugün Artvin Merkez’de ve ilçelerinde bile satılan hazır suyun miktarı son 10 yılda belki de 10 kat arttı. Çünkü şebeke suları neredeyse içilmiyor!. Sanki kasıtlı yapılıyor gibi de bir durum yok değil.

Değerli dostlar; Klaskür’da bir adet HES yapıldı. Yetmedi 2 ve 3’ncü HES için kollarını sıvıyorlar. Oda yetmiyor. Hemen arka tarafta bulunan Macahel derelerine dalmak için son virajları dönmek üzereler!. Üstelik bunun içinde Macahel’de doğmuş, bazı mürekkep yalamış, Macahel sayesinde hayata tutunmuş adam olmuş kişiler de var!. İnsan dehşete kapılıyor. Nasıl olur? Bir insan kendisine, geçmişine ölüsüne, dirisine, memleketine, doğasına, arısına, alasına nasıl ihanet edebilir?

23517823_10155818163858674_1832388514716630819_n

Maalesef bu HES oyunlarıyla Gürcistan’daki dereler de satılmış durumda. Orada da durum aynı. Türkler satın alıyor, asıl sahiplerine teslim edip çıkacaklar!… Anlayacağınız bizi kullanıyorlar. Köprüden geçene kadar bize tahammül edecekler. Geçtiklerinde “Özel mülktür girilemez” tabelası asıp dağın başından vadinin sonuna, denize kadar olan alanda izinsiz giremeyeceksiniz!. 49X2 eşittir 98 yıl boyunca!..

Bunları nereden çıkarıyorsun diye soracak yeni uyanmış, mürekkep yalamış ama hücreleri cehalet mayasından oluşmuş insanlar olabilir. Bu özelleştirme oyunu İngilizlerin bulduğu çok da tutulan bir oyundur. Ordularla, silahla ele geçiremedikleri yaşam, yani su enerji ve petrol kaynaklarını özelleştirme yöntemiyle ele geçiriyorlar. Bütün dünyada bu yöntemi kullanıyorlar. Hem çok kolay bir şekilde bu kaynaklar ele geçiriliyor, hem de birlik içinde olan insanları birbirine düşürerek ayrıştırıp, ellerine kendi üretikleri silahları çok pahalı bir bedelle satıp, tutuşturarak çatıştırıyorlar.

Bakın etrafınıza, Ortadoğu’ya, kim kimi neden vuruyor? Arabistan’a 110 milyar dolarlık silah satan ABD aynı şekilde 11 Milyar dolarlık silahı da Katar’a satıyor. Arabistan’a sattıkları uçaklar kalkıyor ve bir müslüman ülke olan Yemen’i vuruyor. Yemen’den Arabistan’a atılan füzeler de 5 daimi ağadan bir başkasına ait!… Onlar bizimle oyun oynayıp, kurdukları TV kanallarından gülerek, ellerinde bilmem hangi marka viski ve şarapla canlı canlı izlerken, mutluluktan 4 köşe olurken bizler ölüyoruz!. Onarın ürettikleri, bize sattıkları sonra birbirimize sıktığımız kurşunlarla, bombalarla , ölüyoruz, yok oluyoruz…

Bu Emperyalist oyunların 57 İslam ülkesinde oynanmasını sağlayan hükümetlere dikkat edin. Nereden icazet alıp iktidara nasıl geldiklerine bakın. Demokrasi kılıfını başına geçiren bu projeciler bizi susuz bırakıyor. Vatansız bırakıyor. Canımızı alıyor, soyumuzu kurutuyor. Bunlar derelerimizi, madenlerimizi, ormanlarımızı, yaylalarımızı, tüm varlığımızı alarak güçleniyor, obezleşiyor. Biz ise kuruyoruz, ölüyor ve yok oluyoruz…

Uyanın ey asırlık uykusevicileri. Siz uyudukça uyanıklar bizi soydu soğana çevirdi. Elimizdeki cennetin tapusunu üstlerine geçirdiler. Ölmeden cehennem azabı yaşamaya başlayacağımız günler uzak değil, yakında, Şair Akif’in dediği gibi “Belki yarın belki yarında da yakın!.” Yakında bize mülteci muamelesi yapacaklar. Bunlar mültecilerden de nefret ederler.

Suriyeli Çocuk Aylan bunların yüzünden boğuldu Ege’nin mavi sularında. Biz kahrolduk. Bizim yüreğimiz yandı. Çünkü biz insanız hala… Onlar hiç utanmadı, alınmadılar. Çünkü insan değil, dışkı makinesi olmuşlar. Daha çok yemenin, daha çok harcamanın daha çok dünyaya dışkılamanın dayanılmaz vahşetiyle saldırıyorlar herşeyimize, hepimize, insanlığa, geleceğe!.. Oysa O çocuk Suriye’de çok mutluydu. Taki bu alçaklar Suriye’de kardeşi kardeşe düşman edip, ürettikleri silahları satarak dirilerinden, birbirlerini öldürterek ölülerinden para kazanana kadar. Bunların gözünden sadece timsah gözyaşları gelir!. Çünkü timsahlar kopardıkları parçayı yutarken çok zorlandıklarında gözlerinden yaş gelir. Onların duyguları yok!…
ESEN KALIN