İzmir Tahtalı Barajı koruma sınırında bulunan Efemçukuru Altın Madeninin kapasite artırımının ÇED raporuna yönelik itirazın ret edilmesine bir tepki de CHP İnsan ve Doğa Haklarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok’tan geldi.

Efemçukuru Altın Madenin kapasite artırımına yönelik 2012’yılında olumlu ÇED raporu verilmiş,  İzmir’deki STK ve Çevre Örgütlerinin ÇED olumlu belgesini iptal davası açmasına binaen hazırlanan bilirkişi raporunda, Efemçukuru yöresinde ağır metal kirliliğinin başladığı kanıtlanmıştı. Altın madeninin toprağı kirlettiğini belgeleyen 107 sayfalık bilirkişi raporu, “hazırlayanlar İzmirli” gerekçesi ile iptal edilmişti.

Bir buçuk milyon İzmirli risk altında

İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, “2017’de Ankara’dan getirilen yeni bilirkişilerin numune bile almadan hazırladığı 7 sayfalık raporla ÇED olumlu kararı alınmıştı. Buna TMMOB, İzmir Tabip Odası, İzmir Barosu, çevre örgütleri ve bazı vatandaşlarca yapılan yapılan itiraz ise mahkemece reddedildi. Biz yüksek mahkemenin bu yanlıştan döneceğini ve kararı bozacağını umut ediyoruz.  Madeninin mevcut kapasitesiyle bile toprağı, suyu zehirlediği raporlarla kanıtlanmışken, kapasitesinin artırılması halinde kirliliğin de artacağı muhakkaktır. Ayrıca aynı bölgeye Çamlı Barajının yapılması söz konusudur. Tahtalı barajı ve aynı bölgeye yapılacak Çamlı barajı ile beraber yaklaşık bir buçuk milyon İzmirlinin kullandığı içme suyu Arsenik, Kadmiyum, Bakır, Kurşun, Nikel, Çinko, Selenyum ve Kükürt tehdidiyle karşı karşıya kalacak. İçme suyuna karışacak ağır metaller yüzünden İzmir’de kanser oranlarının artacağı İzmir Tabip Odası tarafından açıklanmıştır.” dedi.

AKP’nin ranta ve talana dayalı ekonomi anlayışı geleceğimizi de çalıyor.

Hükümetin enerji, maden ve ulaştırma sektörüne dair politikalarının bir sonucu olarak su kaynaklarının kirletildiğini, toprakların verimsizleştirildiğini, ağaçların kesildiğini ifade eden Altıok “Kısacası doğa yok ediliyor. Yağma ve talan mantığıyla doğaya saldıran şirketlerin gücünü hükümetten aldığı çok açık görülüyor. Doğayı, çevreyi, insanı hiçe sayan, AKP’nin ranta ve talana dayalı ekonomi anlayışı sadece bu günümüzü değil, geleceğimizi de çalıyor. Bizler İzmir’in ve İzmirlinin geleceğini ipotek altına alacak bu duruma yönelik her türlü hukuki mücadelenin yanı sıra, tüm STK’larla, aktivistlerle, parti örgütlerimizle eylemli bir mücadele de yürüteceğiz. Şimdi İzmir’in toprağına, havasına, suyuna sahip çıkma zamanıdır. Yarın çok geç kalabiliriz” dedi.