Salih Altun

 

Cumhurbaşkanı ve onun güdümündeki tüm çevreler, ısrarla ABD’deki davayı milli bir dava olarak kabul ettirmek için çabalamaktadırlar. Hep olduğu gibi gaza gelerek bu masala inananlar da olacaktır. Ancak bir gerçek vardır ki o da bu söylem artık eskisi kadar ilgi görmeyecektir. Görmek, duymak, anlamak istemeyenlere rağmen konuyla ilgili arşivler, mecliste çekilen rezilce fotoğraflar, bu masalı bayatlatmıştır.

*

Sonuçları yurttaşlarımızın tümünü etkileyecektir; ama bu dava asla milli bir dava değildir.

*

Eğer, mecliste Rıza’dan zıkkımlananları aklarken çekilen o arsızlık, rezillik timsali fotoğraflar olmasaydı;

* Eğer, “Oğlan bizim kız bizim, ne diye yüce divana gönderecekmişiz?” vecizesini üretmemiş olsaydınız;

* Konu yalnız İran’a uygulanan ambargoyu delmek olsaydı; milli çıkarlar ve egemen bir ülke olmanın gereğini yapmak olsaydı;

*

Siz, bir türlü doymayan aç gözlüler tayfası…: “Bu işi FETÖ tezgahladı.” gerçeğinin arkasına saklanarak, rüşvetçi olduğunuz gerçeğini gizlemeseydiniz. HUMMUS maskesiyle götürdüğünüz %5’leri örtmek için münasip yerlerinizi yırtmasaydınız;

* Belki böyle bir ihtimalden söz edebilirdik… OYSA böyle olmadı.

*

Bir vakanın en az sizin kadar ihanet içinde olan birileri tarafından ortaya konması, o birilerinin, başka birilerinin piyonu olması; onun yalan olduğu anlamına gelmezdi. Tepeden tırnağa, tümünüz bal gibi biliyordunuz olan biteni. Ancak inatla inkar ettiniz. Gerçeğin ortaya çıkmasından korkarak konunun üstünü kapattınız. Yargıdan kaçırdınız. Rıza’ya madalya taktınız. Makamlarınızda ağırladınız. Bahşişinizi peşin verdiği için, kolunuza saat taktığı; kasanıza kutunuza dolar koyduğu için önüne yattınız. Ne istediyse verdiniz.

*

Adam şimdi boynunuza sanık belki de hükümlü yaftası astıracak.

*

Bu soytarı, yalnız sizi yemlediği dönemlerde değil; yurt dışında sanık sıfatıyla yatarken de istikbalinden korkarak ABD’ye iki kez nota verdiğiniz, hayırsever ve muteber vatandaşınızdı.

*

Ne zamanki itirafçı olup ötmeye başladı, ne zamanki işin ucunun size dokunacağını anladınız, ansızın casus oluverdi.

*

Bunca gafleti, bunca ihaneti bu ülkeye nasıl reva gördünüz beyler?

*

Yediğiniz hurmalar yalnız sizleri tırmalasaydı, üzülmek ne kelime, vallahi bayram ederdik. Yazık ki siz hep yaptığınız gibi kendi suçunuzu gizlemek için başkalarına parmak sallayacaksınız. Biz ise, sizin tıkındıklarınızın faturasını masumlarla birlikte ödeyeceğiz ve bu durum keyfimizi kaçırıyor.

* Bu dava rezil bir davadır. Türkiye’ye dönük bir davadır. Kötü niyetli bir davadır. Bu konuda hemfikiriz de davanın sanığı bizler değiliz beyler.

* Bu davanın sanıkları; bu rezilliğe çanak tutan AK- siyaset erbabıdır. Onları “Çalıyor; ama cami, imam hatip yapıyor, namaz kılıyor, üstelik az da olsa bize de pay veriyor.” diyerek hoş gören vicdanı körelmiş seçmenlerdir.

* Bize milli dava masalı anlatmayı bırakın, işe İstiklal Marşımızı da karıştırmayın.

Bilin ki İstiklal Marşımızın “Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın….” diye başlayan dörtlüğünü, günümüze uyarlarsak ikinci dizesinin şöyle olması gerekir.

* “Bizde onlardan yeterince var, inanmazsanız bakın.”

SALİH ALTUN