Karga Gak Demeden
Ömer ŞAN

 

“…an gelir/ ömrünün hırsızıdır/ her ölen pişman ölür/ hep yanlış anlaşılmıştır/ hayalleri yasaklanmış

an gelir şimşek yalar/ masmavi dehşetiyle siyaset meydanını/ direkler çatırdar yalnızlıktan/ sehpada pir sultan ölür…” Atilla İlhan dizelemiş ‘an’ları… Yılların öncesinden!

Ve devam eder… “son umut kırılmıştır/ kaf dağı’nın ardındaki/ ne selam artık ne sabah/ kimseler bilmez/ nerdeler/ namlı masal sevdalıları…” Diye! Sonu yoktur.

Ve nitekim tarih yalan yazmıyor ama yalanlar tarihe mal oluyor!

Bundan 30 sene öncesinden bugünleri görüp, yazdıklarında, konuştuklarında toplumu uyaran Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’te hain bir bombalı saldırı sonucu öldürüldü… Yazdıklarında hep haklı çıktı!

Ülke gündeminden hiç düşmeyen terör ve Güneydoğu’daki sıkıntıların göbeğinde bir emniyet müdürü…Yaptıkları ve uygulamalarıyla bölge insanının gönlüne yerleşen ve çözüme yaklaşan Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001’de, faili meçhul bir suikasta kurban gitti. Hala sırrını koruyor!

Ve Dışişleri Bakanlığı döneminde (1997-2002) ülkemizin dış politika ve uluslararası ilişkilerde itibar kazandığı, çözümlere oldukça yaklaşmış gelişmeleri yaşatan İsmail Cem, 24 Ocak 2007’de yakalandığı amansız hastalığa yenik düştü! Çalışmaları hala unutulmadı.

Ölüm hep bize düşüyor işte usta! Rahmet, sevgi ve özlemle anıyoruz! Hiç yalan söylemediler, bilindiği kadar!

Geliyoruz bu güne… Ülke, 12 faşist darbesinin ardından 15 Temmuz 2016’da, yani bundan bir sene önce hain bir darbe girişimi yaşıyor… OHAL ilan edilip, Meclis devreden çıkartılıyor, KHK’lı yönetim şekline geçiliyor ve bunun üzerine bir de Anayasa referandumuyla yönetim şekli değiştiriliyor ve şimdi ise bir sınır ötesi harekatla Suriye içlerine operasyon yapılıyor!

Aradaki görevden almalar, ‘f’ tipi operasyonlar… Hele öncesindeki ‘kumpas’ davaları… Toplumun, kamuoyunun genetiğiyle oynadılar!

Kısa bir çözümleme yapan yurttaş notu yapıştırıyor… Graham Fuller’in ‘Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ adlı kitabından esinlenip, Türkiye’yi ‘Yeni Türkiye’ diye tanımlayan aklın, ‘Stratejik Derinlik’ kitabını, dış politika rehberi yapmanın bedeli artık tüm Türkiye’ye en ağır şekilde ödetiliyor!

Çok uzağa gitmiyoruz… ‘Çözüm’ denen süreçte yaşananlar bir yana, 29 ekim 2014’te, şimdilerde operasyon yapılan PYD’nin bu topraklardan geçişine kim izin verdi, koridor açtı, Türk Ordusuna bekçilik ve eşlik ettirdi.

Şimdi izansız siyasetinin sonucunu kim çekiyor? Türk askeri ve Türk milleti sıkıntıyı çekerken, çocuklarına çürük raporu alanlar ise sözde fedailik yapıyor! Merak etmeyin ha, Türk askeri bunun üstesinden gelir gelmesine de bu halk bu siyaseti nereye koyar hep birlikte göreceğiz!

Elbette ki ülkenin sınır güvenliği sağlanacak. Elbette ki teröre karşı duvar örülecek. Ama yalanlar, sahtecilikler, yanlışlar ve hatta kandırılmalar da görülecek bir zaman!

Amerika ve onun emperyalizmine kucak açıp, laf salataları sallayanlar hele önce bir İncirlik’i ve yurdun 4 bir köşesindeki üsleri eleştirip karşısında dursunlar!

Ama ne hacet! Sözcü’nün haberine göre ABD Savunma Bakanı Mattis, Zeytin Dalı Operasyonu hakkında soruları yanıtlarken, “Türkiye samimi davrandı. Müdahaleden önce bize danıştılar” ifadesini kullanırken; Ankara’nın operasyon öncesinde de kendileriyle temasta olduğunu söylemesi, “Bizi hava saldırısından önce uyardılar ve bize danıştılar. Biz de onlarla çalışıyoruz” demesinin manasını çözebilir misiniz?

Ve halen, ‘askerliğini banka şubesinden aldığı dekontla yapmış olan artistlerin, banka şubesine gidecek kadar parası olmadığı için bu ülkeye canını veren gariban gençlere vatanseverlik pozu vermeye devam etmesi’ de hadsizliğin daniskasıdır!

Ve dahi, birikim yapmak isteyen yurttaşların paraları ve binlerce çalışanın emeklerinin üstüne İngiltere’de yatan, mağdur eden ‘Enver’ oğlu ‘Mücahit’i ören, sözde ‘yerli-milli-dini’ ve dahi tarikati kanalı, emperyal teknolojiyle hem milletin aklıyla dalga geçmiş, hem de TSK’yi tiye almış aklınca. Siz önden buyurun!

Rant hesaplarıyla, binlerce zeytin ağacımız kesildi, söküldü… Rant hesaplarıyla, zeytin dallarımız, fidanlarımız kırılmasın! Ve unutmayın ki savaş, yaşamı katleder! Terörü lanetleyerek savaşa övgüler düzmek, yaşamın katline fermandır! Nesli çürüğe ayrılıp, bedelli yaftasına yatanlar, sırça köşklerden çığırtkanlık yapmasın! Emperyalizm, insanı insana kırdırıyor!.. İnsanlık ölüyor.

Tam da bu arada, ABD’de yaşayan, Nobel ödülü adayı bilim insanımız Prof. Dr. Murat Günel, beyin kanserine sebep olan genetik mekanizmaları keşfederek, kanserin şifresini çözdü. Kendisi ve ekibini kutlarız

Ve Rize’nin ilk ve tek Kitap-Kültür Evi olan ‘Bizum Kitap-Kültür Evi’, oyuncu-yazar Ercan Kesal’ın katıldığı, ‘Aslında’ isimli kitabı üzerine söyleşi ve imza günüyle açıldı. Selamlarız!

Dostoyevski, diyor ki, “Cehennem kutsal kitapların bahsettiği gibi odunlu ateşli bir yer değildir, cehennem insan yüreğinde sevginin bittiği yerdir.” Ve vicdanın… Ve toplumsal belleğin! Yüreklerimizdeki sevgi yüceliğinde yarınlar dileğiyle!

Evet… Gün olacak, an gelecek! Temel ile Dursun’un yolda yürürken karşılaştığı ‘ölüm-ot-inek-tezek’ dörtlemesini anımsayın, bulun okuyun! Bakın etrafınıza değişmiş mi, değişmemiş mi?

“…an gelir/ Atilla ilhan ölür…” Yüreklerinizdeki sevgiyle kalın!