Metal işçileri ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinin tıkanmasının ardından Türk Metal Sendikası, Birleşik Metal İşçileri Sendikası ve Çelik-İş Sendikası grev kararı aldılar. MESS sözleşmesi kapsamında 130.000 metal işçisinin 2 Şubat’ta başlayacak olan grevi, siyasal iktidarların geleneksel politik tercihleri gereği ‘milli güvenlik’ bahanesi gerekçe gösterilerek Bakanlar Kurulu kararı ile 60 gün süre ile ertelendi.

Bu ülkede iktidar, insanca yaşamak için yeterli ücreti talep etmeyi dahi “milli güvenliği” bozucu nitelikte tanımlamaktadır. Hak talep ve mücadeleleri kanunlarla, genelgelerle, kurulların kararları ile engellenemez. Bir ülkede grev hakkını gasp etme yetkisi bulunan kurullar var ise o ülkede grev yasaktır demektir. Bu hakkın kullandırılmaması, yasaklanması, ertelenmesi en büyük adaletsizlik ve hukuksuzluktur.

Açlık sınırı altında ücret alındığı gerçek, milli güvenlik bahane!

Yeşil Sol Parti olarak Bakanlar Kurulu’nun bu kararını kabul etmemiz mümkün değildir. İşçiler de bu kararı kabul etmeyeceklerdir. İnsanların açlık sınırı altında ücretle, uzun çalışma saatlerinde ve zorunlu mesailerle köleleştirildiği bir yerde bu gerçeği görmezden gelip onurlu bir yaşam için verilen mücadeleyi yok saymak “milli” olarak kullanılan tanımlamanın sermayeyi ifade ettiğinin göstergesidir. Şirketler lehine, çalışanlar aleyhine karar alanlar, işçilerin, emekçilerin, yoksulların hükümeti olmadıklarını tescillemiş olurlar.

Türkiye tarihinde alınan lokavt kararını yok sayıp işçinin yanında yer almış bir hükümet henüz var olmadı!

Büyüme rakamlarıyla övünenler, sermayeye teşviklerle destek verenler, asgari ücret belirlenirken cimrileşenlerin “yoksulların yanında olduklarını” söylemeye hakları yoktur. Bu söylemin siyasi iktidar tarafından kullanılmasının da toplum nezdinde hiçbir inandırıcılığı olamaz. Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz!

Yeşil Sol Parti olarak;

İşçi düşmanı her tavrın karşısında olduğumuzu, yeni bir anayasa ile çalışma yaşamının yeniden düzenlenmesi ve özgürce toplu pazarlık ve örgütlü mücadele hakkının anayasa ile güvence altına alınması gerektiğini, bir pozitif ayrımcılık uygulanacaksa bunun mutlak surette yoksuldan yana kullanılmasının şart olduğunu bir kez daha vurgulamaktayız.

Bu mücadelede işçilerle yan yana, omuz omuzayız!

Bu hak, adalet ve demokrasi talebinde toplumun her kesimini birlikte mücadele ve dayanışmaya davet ediyoruz.