Rasim Yılmaz
12 Şubat 2018
rasimyilmaz08@hotmail.com

Sevgili okurlarım, bu yazıyı okuduktan sonra;” savaşa karşı” “barışı” savunmanın bile yasak olduğu bir ülkede bu yasak yasak mı sayılır diyebilirsiniz. Ancak küçümseyerek görmezden geldiğimiz her soruna bütünün bir parçası olarak bakmadığımız sürece, o yasaklar giderek bizi kuşatır, her alanda biraz daha özgürlüğümüzü ve yaşam alanlarımızı daraltır.

_DSC0319

Tarih boyunca fotoğraf makinasının da, çektiği fotoğrafların da nice yasakları aşarak günümüze kadar nasıl ulaştığını elbette ki biliyoruz.  Ancak kısaca göz attığımızda Fotoğraf makinesinin kökeni sanıldığı gibi ne bugünle, ne de icat edildiği 1839 yılıyla sınırlı değil. Yaklaşık 30 bin yıl önce mağara duvarlarına çizilen ilk resimler, insanların yaşadıkları anı belgeleme içgüdüsünü ortaya koyan ilk örneklerden sadece bir tanesi ama en önemlisidir.

Yani, insanoğlu binlerce yıldan beri çevresinde gördüklerini bir biçimde çizmek, görüntülemek gereğini duydu. Çünkü o zamanlar resim, insanların çevrelerinde gördüklerini, doğada var olanları kaydetme ve gelecek kuşaklara aktarmanın bir yoluydu.

Fotoğraftaki gelişme, yüzyıllar süren kimyasal ve teknik çabalar sonucu, 1826 yılında Fransa’nın Chalon-sur-Saone şehrindeki Joseph Nicéphore Niepce tarafından evinin penceresinden yakalamayı başardığı görüntüyle sonuçlarını ortaya koydu. Bu durum, 19 Ağustos 1839 tarihinde Fransız Bilimler Akademisi’nde fotoğraf makinesinin icadı tüm dünyaya şu sözlerle duyuruldu: “Doğa ışık aracılığıyla bir yüzeyin üzerine geçirildi.”

O günden bu güne gelişen insan beynine paralel olarak bilim ve teknoloji de gelişti. Ve özellikle de 20.yy. ortalarından sonra ve içinde yaşadığımız 21.yy.da bilim ve teknoloji akıllara durgunluk verecek şekilde hızla gelişirken, insanoğlu bu gelişmelere çoğu kez ayak uyduramadı, yeni gelişmelerin çoğunu fark etmeye belli ki aklı kâfi gelmedi.

DSC_6334

TBMM ne zaman konulduğu bile bilinmeyen çağ dışı anlamsız yasakları yasaklar bölümünde unutmuş olmalı ki dikiz aynasına bakarak ilerlemeye çalışır misali Meclise fotoğraf makinesi ve kameranın giriş yasağını sürdürüyor olmasına rağmen ne gariptir ki her türlü telefonun girişi serbest.

Bu nasıl bir geriliktir, nasıl bir körlüktür anlaşılır gibi değildir. İster basın mensubu olun, isterse hobi olarak yanınızda taşıyor olun, bir gün yolunuz adliyeye, ya da TBMM’ne düşerse sakın ola yanınızda fotoğraf makinenizi götürmeyin. Çünkü başınıza neler geleceğini kestiremezsiniz.

Gelişen bu teknoloji sayesinde cep telefonları öylesine ilerleme kaydetmiş ki; her türlü, her ortamda fotoğraf çekebiliyor, gizli ya da açık kayıt yapabiliyor, yetmiyor her türlü sabotaj vs. de elektronik tetik olarak kullanılabiliyor.  Bu kadar marifetli bir cihaz TBMM’ne elini kolunu, bacağını sallayarak serbestçe dolaşıyor ama yüz yıldır insanlığa hizmet eden fotoğraf makinesi adliyelere giremiyor, TBMM’ne giremiyor, hatta CHP Genel Başkanın odasına bile giremiyor.

Ama bu yasağın en çarpıcı örneği 16 Ocak’ta Türkiye’nin değişik illerinden TBMM’ne gelen Artvinlilerin CHP Grup toplantısının ardından Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile odasında görüşüleceği sırada gelişti. Belli ki Meclis Güvenlik Birimince belirlenmiş olan Mecliste sürekli görev yapan basın mensupları dışındakilerinin fotoğraf makineleri ve kameralarıyla girmeleri yasaklanmış.  Bir yolunu bulup ben fotoğraf makinemle içeri girmeyi başardım. Ama başarsam ne olur, yasak bitmiyor ki!

10 Şubat 2018 günlü “ARTVİN İÇİN BİR İMZADA SEN VER…”  başlıklı ll. Bölüm yazımda yapılan görüşmeleri ve o günkü gelişmeleri bu sayfada yazdım, yayınladık. Artvinlilerin katılmış olduğu CHP grup toplantısının ardından yaklaşık bir saati aşkın süre bekledikten sonra  Kılıçdaroğlu ile görüşmeye gidildi. Kalabalıkla birlikte bende kapıdan girerken kapı görevlisi (ya da güvenlik görevlisi) kolumdan tutup geri çevirdi. Neymiş efendim; fotoğraf makinesi ve kamerayla Başkanın odasına girilemezmiş. Tartışma sürerken ben, bu insanların 1000 Km den geldiklerini, görüşme esnasında konuşulanları kayda almak istediğimi söylediğimde “sizi ben mi çağırdım” diyebilecek kadar ileri giden kapıdaki görevli ile söz düellomuzu gene Artvinli arkadaşlar yatıştırdı.

Gerçi denebilir ki “kural böyle!”  Elbette kurallar uyulmak için konulur ve kurallar herkes için geçerli olmalıdır. Ama bu yasakçı akıldışı kuralları bertaraf etmek ise, o yanlışı görebilenlerin işidir. Ve ben ister istemez bu sayfadan sayın Kılıçdaroğlu’na sormak istiyorum: “Sayın Kılıçdaroğlu, o günkü grup toplantısında  basın özgürlüğüne nasıl sahip çıktığınızı, iktidara geldiğinizde basının nasıl özgür olacağını  uzun uzun anlattınız. Tam size inanmaya karar vermişken bu durum beni kuşkulandırdı ve sormak istiyorum, böyle basit yasakları bile kendi içinde bertaraf edemeyen bir zihniyete nasıl güveneceğiz?  Ola ki iktidara gelirseniz (ki iktidara gelmek istediğiniz den çok emin değilim, çünkü iktidara gelmek isteyen bir parti, söylediklerinin saklı kalmasını değil, bilakis halka ulaşması için çaba sarfeder)   odanıza fotoğraf makinemiz ile girebilecek miyiz?

(BİTTİ)