Evrensel hukuk ve insan haklarının askıya alındığı OHAL Türkiye’sinde, cezaevleri de yeni işkence biçimlerinin test alanlarına dönüştürülüyor. Çıplak arama, cinsel taciz, linç, ayakta sayım, dayak ve kötü muamele uygulamaları sıradanlaştırılıyor. Adalet Bakanlığı, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ve cezaevleri yetkilileri ile yapılan tüm görüşmeler sonuçsuz kalıyor, işkence ve kötü muamele ısrarla devam ettiriliyor.
İnsan hakları örgütlerinin ve avukatların hazırladıkları raporlar kan dondurucu niteliktedir:
Savaş karşıtı olanlara yiyecek verilmeyen Sincan Cezaevi;
Ayakta sayım vermeyi reddedenlerin kemiklerinin kırıldığı Rize Kalkandere Cezaevi;
Ulaş Yurdakul’un ölümüne linç edildiği Balıkesir Kepsut Cezaevi;
‘Burayı Afrin’e çevireceğiz’ tehditlerinin yapıldığı Tarsus Cezaevi;
İnsanlık dışı uygulamaların devam ettirildiği Elazığ ve Bursa Cezaevleri sadece bazı örneklerdir.
Adli Tıp’ın ‘cezaevinde kalamaz’ raporu vermemesi veya verse de Adalet Bakanlığı’nın dikkate almaması sonucunda cezaevlerinde sağlık sorunları nedeniyle yaşamını yitirenler de cabası.
Bunca sorunu görmezden gelen iktidar yetkilileri, tutuklu ve hükümlüleri tek tip kıyafete sığdırma hazırlıklarını da sürdürüyor.
Siyasi ve idari yetkililere bir kez daha hatırlatıyoruz: Bir an önce yaşanan bu utanca son verilmesi, cezaevlerinde insanlık onurunu zedelemeyecek koşulların sağlanması, işkence ve kötü muamele uygulayan ve göz yuman personelin görevden alınması için gerekli adımları atın.
Cezaevlerinde yaşanmakta olan tüm hak ve hukuk ihlallerini yakından takip ederek gerek ülke içindeki gerekse uluslararası alandaki insan hakları ve hukuk kuruluşlarını, Türkiye cezaevlerinde yaşanan insanlık dışı uygulamalar hakkında bilgilendirmeyi sürdüreceğiz. Her türlü hukuki önlemin alınması ve sorumlular hakkında cezai işlem yapılması için mücadele edeceğiz. İnsan hakları ve hukuk kurumlarını, tüm STKları, baroları da cezaevleri konusunda duyarlılıklarını artırmaya çağırıyoruz.