Karga Gak Demeden
13-03-2018
Ömer ŞAN

          ‘Güncelleme’ kelimesi günlük kamusal yaşantımıza girdiğinde işkillenmiş, ‘bu işte bir ince ayarlık’ var diye geçirmiştik güzellemelerimizden… Oldu mu? Oldu… Cumhurun Başkanı çıkıp, ‘tefe konma’ pahasına ‘dinen ve manen’ güncelleme yapılması gerektiğine vurgu yaptı! Din pazarlayıp, ‘Allah ile aldatanlar’ı da unutmadan hem de!

            Ama biz bu ‘güncelleme’ işini, halkın temel ihtiyaç maddelerine yapılan ufak-tefek (!) israf ayarlı zamcıklardan anımsıyorduk! İlk kullanımdaki ifade buydu, ‘zam’ kelimesine karşılık! Öyle değil mi?

            Mesela ‘makul israf ayarları’ bile bozulmuş, ‘çok muteberlerin’ yaptıklarına bakın azcık…

            TBMM Başkanı hemşerimiz Kahraman’ı korumak için, 2 milyon 950 bin liraya 5 adet cip alınmış!.. Ve bu ülkede ‘Açlık sınırı bin 658’, ‘Asgari ücret ise bin 603’ Lira! Anlayıp, algılayabiliyor musunuz?

            Az daha ötesine gidin… Kimi kimden, neden koruyorsunuz?.. Yazık, günah değil mi? Tüysüz yetimin hakkını yiyenler tüysüz kalsın, tüyleri boğazlarında bitsin!

            Daha ne diyeceksiniz?

            Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda, “Adaleti kaybettiğimizde her şeyimizi kaybedeceğimizi bilmek zorundayız” demiş! Ne güzel vurgu yapmış! Devamını da getirmiş…

            “Devleti yönetenlerin yaptığı adaletsizlik hukuk yoluyla telafi edilirken yargının sebep olduğu adaletsizliğin telafisi yoktur. Bir ülkede halk bunalmış ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir.” Biz demiyoruz elbette…

            Bizler Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşları olarak bunun, yani aynı zamanda ülkeyi 16 yıldır yöneten AKP genel başkanı Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi, ‘Adaleti kaybettiğimizde her şeyi kaybedeceğimizin’ çok iyi farkında ve bilincindeyiz!..

            Peki, siz farkında mısınız?

            Mesela, 3 aylık kurstan sonra kürsüye çıkarılan bir hakimin, “Sanığın 2 ila 5 yıl hapisle cezalandırılmasına…” hükmü vermesine ne dersiniz? Avukatın, “Böyle bir karar olamaz ki! Kaç yıl yani” itirazı üzerine, 3 aylık kurs gören Hakimin, “Ama kanunda böyle yazıyor” demesi nedir sizce?

            Tam da bunların gündeme düştüğü günlerde görülen ‘Cumhuriyet davasında’ Ahmet Şık ile Murat Sabuncu tahliye ediliyor…Bir kez daha yineliyoruz, gazetecilik suç değildir, olmamalıdır!

            Hala hapiste 170’in üzerinde gazeteci bulunuyormuş!

            Baştan beri gelinen noktadaki vurguyu, 24 Ocak 1993’te katledilen Uğur Mumcu, “Gerçekte vicdan özgürlüğü, gerçekte demokrasi laik toplumda meydana gelir. Çünkü anti-laik toplumda dince kutsal kavramlar siyasal amaçlarla her gün sömürülür” ifadeleriyle, açık ve seçik olarak o günlerde vurguluyordu!

            Peki, 12 Eylül faşist darbesinden bu yana hemen her dönem Meclis’te yer alıp, hükümetlerde görev alan AKP’nin de bir dönem en üst sıralarında yer alan Cemil Çiçek’in, “Cumhurbaşkanımız, ‘İstanbul’un siluetini bozduk’ dedi. Bunu Amerika mı yaptı” ifadelerine ne diyeceksiniz?

            Geçen hafta, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü anmaları yapıldı… Bazıları kutlamaya çevirse de biz anma yapalım yine de…

            Dünyanın bütün emekçilerini, yerli-yersiz tüm kadınlarımızı… Başta 129 emekçi kadın olmak üzere, yaşamı emeğiyle var eden bütün kadınları saygıyla anıyor… Selamlıyor… Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz!

            Anladıklarınız ve gibileri hariç! Sema’ya bakınca zaten siz gerisini anlıyorsunuz!.. Ancak, kesin bilgi verip; Hülya Avşar ile Hülya Koçyiğit Hariç, vurgusunu da yapalım.

            Tam da bu arada, manzarası gelmiş gibi araya alalım ve Fındıklının yaşam mücadelecisi, yılmaz savunucusu Avni Ertaş’ın, “Cumhuriyet kurulduğu yıllar, nüfus 13 milyon… Büyükbaş hayvan sayısı ise 78 milyon… Yıl bu yıl ve nüfus 80 milyon… Büyükbaş hayvan sayısı ise 13 milyon… Anlaşıldı mı” ince iğnelemesini de naklen verelim!

            Bu zamanın hemen ardına da, 12 Mart 1971’in ‘Demokrasiye’ faşizan saldırı günü olduğunu unutturmadan anımsatalım! Amerika’nın 6.filosu vardı ya, finolarının kıbleleştirdiği… Emperyalizme teslim olmayanların, bağımsızlık uğruna baş kaldırdığı… Hani 28 Şubat geride kaldı ya…

            Şimdi de ‘Şeker vatandır, şeker fabrikaları satılamaz’ diyoruz… Yaklaşık 10 yıldır, üzerinde, ‘yüzde 100 şeker pancarından üretilmiştir’ ifadesi olmayan şeker veya başka ürünleri satın almıyoruz! Siz de almayın. Bunu paylaştığımız ve yazdığımızda, bizi eleştirenler şimdi aynı kampanyayı yürütüyor… Olsun, almayın ve şeker fabrikalarımızı sattırmayın! Unutmayın ki, şeker giderse çay da gider.

            Yine Fındıklı’nın güzel yüreklerinden Tolga Gökay, noktayı göstermiş: “Bir taraftan maden için, HES için, avm için, konut için ağaçları kes, çevreyi talan et, bir taraftan ’21 Mart Ormancılık Günü’ için ağaçlandırma seferberliği başlat! Olanı kesme başka ihsan istemez.” Hemen ertesinde, ’22 Mart Dünya Su Günü’ var! Söze ne hacet!

            Peki, siz neyi güncellediniz? Güncel kalın, güncel… Kalınlığına bakmayın!