“Şiir gecenin kardeşidir,
gündüzün annesi.

Yürekteki büyükbabadır şiir.”

Şiir onun yüreğinin büyükbabası, o ise şiirimizin en büyükbasıydı.
Şair, gazeteci, yazar, oyuncu, çevirmen Ülkü Tamer dün akşam (01.04.2018)  85 yaşında iken  Bodrum’da hayata veda etti.

Ülkü Tamer’in cenazesi Bugün Bodrum’da toprağa verilecek.

VİRGÜLÜN BOYNU BÜKÜK

PEN Türkiye: “Şiire virgülü eklemişti, şimdi bir virgül eksildi. Şiirin de, virgülün de boynu bükük kaldı. Ülkü Tamer. Virgülün şairi. Türkçe’nin çocuğu. Türkçe’nin gençlerinden. Çocukluğun Türkçe’si. Böyle bir alçakgönüllülük ancak virgülde bulunur. Şiirde, başka uğraşlarında, hayatta kendini şiirin bir parçası kıldı, virgül oldu.
Virgül, şakacıdır, şendir, kendini sıradanlaştırmayı bilendir, noktaya, ünleme, noktalı virgüle yol açar, yer verir, bazen ünlem, bazen üç nokta, bazen nokta, ama en çok da soru işareti yerine geçer Ülkü Tamer’in şiirinde. Boşluk şiire nasıl dahilse, virgül de şiirin bahçesindeki çocuktur.
Cemal Süreya ‘suçsuzluğun şiiri’ demişti Ülkü Tamer şiirine. Sanki Edip Cansever de “Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk/hiçbir yere gitmiyor” dizelerini biraz da Ülkü Tamer için yazmış gibidir.

Büyük şairlerin en genciydi her zaman, hep öyle kaldı. Antep’ten de, çocukluktan da fazla uzaklaşmamıştı. Oysa uzun boyu, mavi kanatlı kuşları, aklı bir karış havada şiirleriyle gökyüzüne en yakın oydu. Fakat çocukluk bu ya, hepsini gökyüzünde unuttu, şiirini de orada unuttu, kedilerin, atların arkadaşı oldu.

Nietzsche’nin felsefe için ‘şenbilgi’ demesine benzer bir biçimde, Ülkü Tamer için de şiir ‘şen söz’, ‘şen yazı’ sayılırdı. Ülkü Tamer gitti. Attila İlhan’ın dizeleriyle “Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız” . Şimdi “Üşür ölüm bile”.