Bizim orda, Şavşat’da yani, sırt kamburuna “kuzuk” derler. Birikmiş ve çözümü zor sorunları da, “kuzuk üstüne kuzuk” özdeyişi ile ifade ederler.
Bence, ülkenin içinde bulunduğu hal-i pür melali anlatmak için çok yerinde bir kavramsallaştırma “kuzuk üstüne kuzuk”deyimi.
Ülkemizin, çözümü giderek zorlaşan o kadar birikmiş sorunu var ki…
Burada, bu sorunlara dair çözüm önerileri sıralayacak değilim. Burası bunun yeri değil. Olsa bile benim bilgim, birikimim buna yeterli değil. Benim burada sıralayacağım şeyler, ekonomi bilminden bir kırıntı nispetinde dahi nasiplenmemiş olduğu görülen birisinin enflasyonu düşürmek için “faizlerin düşürülmesi gerektiğni” öne sürme saçmalığından öte bir anlam ifade etmeyebilir. Bu yüzden bu konulara girmek işime gelmez. Saçmalayabilirm yani…
Ama sorunları görüyorm, biliyorum.
Bunlara çözüm üretecek birikimim olmasa da, mevcut zihniyetin ortaya sürdüğü önrilerin saçmalığını görüyorum. Örneğin: enflasyonu düşürmek için faizleri düşürmeyi önermek; değil uzmanları, henüz öğrnciliği bitmemiş iktisat öğrencilerini bile şaşkına çevirecek bir saçmalık.
Ekonomi derslerinde, iktisat öğrencilerine Ekonomi Bilminin tanımından sonra ( bunu Devlet Bahçeli’de bilir. O benim Ekonomi hocamdı) ilk adımda arz, talep kavramları ve ‘arz- talep yasası’ öğretilir.
Enflasyon konusunda ise, serbest piyasa ekonomilerinde fiyatların, arz talep yasası gereği denge durumuna geldiği, enflasyonun arz- talep dengesi ile ilgli olduğu öğretlir. Piyasa da talebi karşılayacak kadar, hatta onuda üzerinde mal yoksa o malın fiyatının yükselmesinin önüne geçilemiyeceği, bunun da enflasyona neden olduğu öğretilir.
Buna bağlı olarak faiz artışlarının da enflasyonun nedeni değil, sonucu olduğu iyice belletilir.
Benim gibi iktisatla ilgisi, iktisat öğrenciliğinden öteye geçmeyen (hem de ön kapıdan değil, okulun arka kapısından çıkmış,) birinin bile bildiği, kimsenin de “yanlış” diyemiyeceği ekonomik kavramlar ve gerçeklerdir bunlar.
Bu temel kavram ve gerçeklere bile bu kadar fransız kalmış bir cehaletten ülkede ki krize çözüm beklemek; öküzden buzağılama bekleme cehaletinden başka bir şey ifade etmez.
Bu anlayış, kriz çözeceğim derken kriz üretir ancak.
Yalnız ekonomi de mi?
Her alanda, ama her alanda kıriz üretir.
Zaten olan da bu!
Ekonomik, sosyal, siyasal kültürel, iç politika, dış politika bütün alanlarda kriz üstüne kriz üretiliyor. Önce kriz yaratılıyor, sonra o krizi çözmeye talip olunuyor.
Bu anlayışa dur demek gerekiyor. Yoksa ülke, helezonik bir şekilde giderek yükselen krizler sarmalı ile uçurumun dibine doğru hızla yuvarlanıyor.
Kriz üstüne kriz!
Kuzuk üstüne kuzuk!
Bu ülke buna dayanamaz!