Bilal Kayabay Yazıları

OLMAZ OLSUN BÖYLE SEVDA

Nasıldı o Urfa türküsü:
Yaz demedim kış demedim eğlendim
Rakı içtim şarap içtim sallandım
Ağzım yandı artık benden sevda pas
Urfa yine eski hamam eski tas…

Bence düzenlemesi:
Sorgu demedim sürgün demedim direndim
Kurşun yedim gittim geldim dayandım
Yetti bunca enayilik benden pas
Yoz sürünün yaladığı aynı tas…

VE BİR ANI

Yirmili yaşımın hemen başında, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatih Öztürk ile hekim- hasta diyaloğundayız. O soruyor, ben yanıtlıyorum.

İnsanlardan, insanlıktan, haksızlık,ikiyüzlülük, döneklikten… vesaire vesaire yakınıyorum.”Bu beyin bu toplum için fazla, yarısını aldırmak istiyorum” deyince, ciddi bir klinik vakayla karşı karşıya olduğunu düşünüp daha bir ciddiyetle ilgilenmeye başladı, tıp insanı olarak.

Karşısında, büyük kente geleli bir iki yıl olmuş bir delikanlının, Anadolu’daki adıyla”Deli Doktoru”na gitmesine, böyle iri iri laflar etmesine de şaşırarak: “Yahu anlamadım, bana niye geldin. Sen, son derece sağlıklı bir insansın. Dünya böyle, boşvereceksin” dedi.

Ben, sustum gözüne bakıyorum. “Evet, başka bir şey yoksa, bekleyen hastalarım var” deyince; ben de: “Hocam, reçete yazmıyacak mısınız” dedim.

Güldü “Dedim ya, boşvereceksin” sözünün üstüne “Hah, hocam, işte onun, boşvermenin reçetesini istiyorum” der demez, müthiş bir kahkahayla kalkıp kucakladı ve “Bana bak ulan serseri, en az ayda bir kez bana uğrayacaksın, benim de ihtiyacım var” diyerek yolculadı.

Vallahi bana çok iyi geldi. Beni anlayan bir insan bulmuştum. Hem de koskoca profesör. Ee o zamanlar, profesörlüğün bir ağırlığı bir anlamı vardı.

Aradan onca yıl geçti, o sahne bugün gözlerimin önüne geldi. Seni saygı, sevgiyle anıyorum, Fatih Hocam. Ben hâlâ sözümdeyim.