HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bilgen, şöyle konuştu:

Kamuoyunda OHAL’in bitişi gibi tarif edilse de OHAL’in sadece süresi bitiyor ve OHAL esasen kalıcılaştırılıyor, OHAL rejimi Türkiye hukuk sistemine eklemlenmek isteniyor. Sıkıyönetimin kaldırılmasıyla övünülen bir ortamda sıkıyönetimden daha sıkı düzenlemelerin yeniden ve ucu açık olmak üzere hukuki statüye kavuşturulması girişimi ile karşı karşıyayız.

2 yıl süren OHAL ile ilgili ciddi değerlendirme yapmak zorundayız 

Bu iki yılın yani toplamda 7 kez uzatmanın çok ciddi değerlendirmesini yapmak zorundayız. Darbe gerekçesiyle ortaya çıkan telafisi imkansız haksızlıklar var. Bunun uzun dönemde önüne geçecek bir yüzleşme arayışı da yok. 15 Temmuz’un ikinci yılında iki net soru soruyoruz. Adalet Bakanı darbe ile doğrudan ilişkili yargılamalarla ilgili rakamlar veriyor. 2000 civarında temyiz aşamasında olan şahıs olduğunu söylüyor. 2000-2500 civarında da yargılaması devam eden kişi olduğunu söylüyor. Yani darbeyle doğrudan ilişkili 5 bin kişiden söz ediyor. 5 bin kişi suçlu ise on binlerce işinden edilmiş insanla ilgili başka bir yüzleşmeye ihtiyaç var. Bu 5 bin kişinin, o hakimlerin o savcıların mağdur ettikleri ne olacak? Tutuklanan, işinden edilen insanlar ne olacak? Görevinden alınan rektörler var, o rektörler suçluysa onların fişleyip okulundan ettiği akademisyenler öğrenciler ne olacak?

Bu paketle ekonomi de rahatlamaz, AİHM’de karşı karşıya kalınan risk de azalmaz

Türkiye ekonomisi büyük bir krizle karşı karşıya dolayısıyla piyasaları rahatlatacak işler yapılması gerekiyor, fakat OHAL’in şeklen kaldırılması bu rahatlamayı sağlamaya asla yetmez.

Bu pakette Türkiye’nin AİHM’de karşı karşıya kaldığı riski azaltma arayışı net hissediliyor. Türkiye sicil konusunda Rusya ile yarışırken, Rusya’yı kat kat aşacak bir dava yoğunluğu ile karşılaşacak. Bunu önlemenin arayışı yeni pakette hissediliyor. Ancak Türkiye’de yargı süreçleri adil olmadığı sürece böyle tedbirlerle sorun esas itibariyle çözülemez.

Güvencesizliği kalıcılaştıran düzenlemeler darbeyle mücadele gerekçesiyle açıklanamaz

Bu pakette Anayasa’ya açık aykırılıklar var. Türkiye personel rejimini tümüyle değiştiren ve güvencesizliği kalıcılaştıran düzenlemeler var. Bu ‘darbelerle mücadele ediyoruz’ gerekçesiyle anlatılmaz.

OHAL’in 3 aylık uzatmaları bitiyor ama 3 yıllık uzatmaya gidiliyor

3 aylık uzatmaları bitiriyor, Türkiye ama bu sefer 3 yıllık bir uzatmaya gidiyor. Bu yeni süreç 16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimleriyle birlikte Türkiye’de başka bir tartışmayı beraberinde getirecek; kararnamelerle neyin yapılıp yapılamayacağı tartışması… Bakın 2 gündür bedelli askerlikle ilgili taban tabana zıt açıklamalar yapılıyor. AKP Grup Başkanvekili “torba yasa ile gelecek” diyor, Cumhurbaşkanlığından yansıyan bilgi ise bunun kararname ile yapılacağı yönünde. Bir şey kararname ile ya düzenlenir ya da düzenlenmez. Eğer kararname ile düzenlenemeyecek bir durum varsa bu ya yetki aşımıdır ya da yetki gaspıdır. Buradaki usul hukusuzluklarını da görmek gerekir.

Elbette bedelli askerlikle ilgili ortaklaşma imkanı bulabiliriz, ama “hangisi olursa olsun, kanunla olursa kanunla olmadı kararnameyle” diyerek bu tartışmalar tüketilemez.

Önümüzdeki hafta boyunca bu konuda değerlendirmelerimizi yapacağız. Çalışmalarımız devam ediyor. Diğer ülke örnekleriyle birlikte yapacağımız değerlendirmeleri kamuoyu ile paylaşacağız.

Soru: Tasarıdaki birinci madde için “Süper valiler geliyor” yorumu yapılıyor. Bu ilk madde neye yol açar?

OHAL’de bile olmayan yetkiler veren bir düzenleme 

OHAL’in süresi biterken seçimden önce vadedilen ile önümüze gelen arasındaki makas ortada. Ekonomi, dış politika böyle gerektirdiği için seçimden önce bu konuda net mesajlar verildi iktidar temsilcileri tarafından. Ama önümüze gelen OHAL yetkileriyle bile gerçekleşmeyecek ancak sıkıyönetimde bildiğimiz bir düzenleme. Bir siyasetçi, bir demokratik kitle örgütü temsilcisi, bir gazeteci ya da bir akademisyen bir bölgeye çalışma araştırma yapmak için gittiğinde, vali o kişi için şehre giremez kararı alabilecek. Bu İsrail’den bildiğimiz bir uygulamadır. Kime, hangi bölgeye uygulanacağından bağımsız olarak, ilkesel olarak buna karşı olmalıyız.