İster Müslüman ol, ister Hırısyiyan ol, ister Yahudi ol. Mutlaka ol ama! Çünkü, en güzeli dindar olmak. Dindar olunca mesele bitiyor. Önünde çözümsüz bir problem kalmıyor. Düşünmene, çalışmana, araştırma yapmana hiç gerek yok. Her şeyi tek şeyle izah ediyorsun.

Tanrı!

Her şeyi tanrı iradesiyle izah etmenin müslümanlara özgü – bazıları kusur, çoğunluk da erdem der buna- bir davranış olduğu sanılır. Oysa bütün dinlerde böyledir bu!

Bakın Yunan Piskopos Amvrosios nasılda hemen bulmuş yangının sorumlusunu.

“Ateist Başbakan Aleksis Çipras Tanrı’nın öfkesini çekiyor” diye buyurmuş.

Ne kadar çok var bizde bu tiplerden değil mi? Mesala 17 Ağustos depremi: cüppeli birisi “o gece Gölcük Ordu Evin’de içki içilip, dansöz oynatılması Allah’ın öfkesini çekti” diyerek Yunanlı meslektaşı gibi şıp diye çözüvermişti depremin nedenlerini.

Korkarım bundan sonra bu tip sorunları izah etmek için Tanrı’nın kızmasını, öfkelenmesini gerektirecek durumlar da aranmayacak artık.

Diyanet işleri Başkanlığı yayınları arasında çıkan, aile dergisinde çocuklara yönelik bir yazıda; Dünyamızı yörüngesi etrafında taşıyıp bizim dört mevsim mutlu ve sağlıklı yaşamamızı sağlayan melekler de olduğu iddia ve ifde edilmiş. Melekler görünmez (soyut) varlıklar olduğu, çocuk zekâsının soyut kavramları anlayamıyacağı için melekler elektriğe benzetilerek somut varlık haline getirilmişler aynı yazıda.

‘Elektrik ve somut varlık’ çok dahiyane bir metafor değil mi?

Bunun bir adım sonrası Kızıl Öküzdür …

Bazı öküzlerin çıkıp Düya’nın bir kızıl öküz’ün boynuzları üzerinde durduğunu iddia edecekleri günlere çok yaklaştığımızı düşünüyorum.

Ondan sonra her şey daha kolay olacak tabii… deprem mi oldu? Nedeni basit canım. “Kızıl Öküz’ün burnuna sinek kondu, o da kafasını salladı deprem oldu…”

Yangın mı oldu?

Düşündüğün şeye bak…

Dünya’yı çeviren melekler yangın çkan yerden geçerken hoşlarına gitmeyen bir hal gördüler, sinirlendiler, orayı cezalandırmak için bir birlerine yaklaşarak (+) (-) etkileşimi ile kıvılcımlanıp yangın çıkardılar. Bu kadar basit.

Bu örnekleri din ayrımı yapmadan veriyyorum. Dünya’yı dini bakış açısı ile izah etmeye çalışanların düştükleri çıkmazardır bu anlayış.

Toplumda bu tür düşünen bireylerin olmasında bir sorun yoktur. Sorun kurumlardadır.

Ülkemizin şanssızlığı da buradadır.

Yunanistan’da Piskopos’un deprem açıklaması, Atina Başpiskoposluğu’nun ( bizim Diyanet İşler Başkanlığı’nın dengi bir kurum) gözünden kaçmamış. Hemen bir açıklama yapma gereği duymuş, Başpiskoposluk, konuya ilşikin yaptığı açıklamada, ” o açklama Amvrosios’usun kişisel görüşüdür, kiliseyi bağlamaz” demiş.

Yani Yunanistan’la bizdeki durum aynı değil. Yunanistanda Başpiskopos halkı uyarıyor: “arkadaş ananla hemhal olan kadı değil” diyor.

Ama bize gelince, kadı işin tam merkezinde…

Kime gidelim, kime ne diyelim biz…

Bu yazıyı okuyunca gelecek tepkilere cevabım şudur: “ve’l yevmi’l-âhıri ve bi’l-kaderi, hayrihî ve şerrihi mina’llâhi teâlâ” diyen bir dinin mensuplarısınız hepiniz…