“Alın kızı verin papazı” sözcüğünü anlıyoruz ki kumarda sarf edilen bir sözcük ve de kazananı, kaybedeni var da, “alın papazı verin papazı” sözünden bir çıkarım yapamadık. Kim kazanacak, kim kaybedecek?
Almanya’da bizden papaz yoktu. Almanya kazandı böylece. Önce Türkiye’de bağımsız mahkemeler var, o tür işlere mahkeme karar verir, dendi. Sözleri henüz semalarda dolaşırken, şimdilik son başbakan olan Binali Yıldırım, Recep Tayyip Erdoğan’ın kırıp döktüğü Almanya’ya gidip “aslında bizim Recep iyi çocuktur, onun dediklerini yanlış anladınız, malum seçim var, seçimi almak için size yer yer eyyyy demişliği var ama siz o dediklerini ciddiye almayın” demeye gittiğinin akşamın sabahı, Türkiye’de bir yıl tutuklu kalan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel serbest bırakılmıştı. Karşılığında ise sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın kırıp döktüklerini Almanya görmemezlikten gelecekti.
Sıra Amerika’ya gelince “ver papazı, al papazı” oldu.
Amerika dese ki “alıyorum papazı veriyorum papazı” işte o gün kıyamet günü olacaktı AKP için… Vermem deyince derin bir nefes aldı herkes.
Durup dururken ısıtılan gene papaz oldu.
Papaz işi tuttu galiba.
Kedicikler ile kamufle edilen ekonomi rezaleti, şimdi de papaz ile yönetiliyor. Bağımsız Türk yargısı papazın birini normal hapisten oda hapsine almış. Hükümetin hiiiç haberi bile yok halbuki…
Amerika veryansın etmiş.
Oysa daha dün bakın bu ikili nerde neler konuşmuş;

               “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump, New York’ta düzenlenen 72’inci Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantıları kapsamında bir ikili görüşme gerçekleştirdi.

Anadolu Ajansı’nın (AA) haberine göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Benim arkadaşım oldu” ifadelerini kullanan Donald Trump, ABD ve Türkiye’nin “hiç olmadığı kadar yakın” olduğunu söyledi.

“Erdoğan çok, çok ilgili ve açık olmak gerekirse çok puan topluyor. ABD ile de birlikte çalışıyor” diye konuşan Trump, sözlerine şöyle devam etti:

“Ülkelerimiz arasında harika bir dostluk var. Bence biz, şu anda hiç olmadığımız kadar yakınız. Bunun büyük bir bölümü kişisel ilişkilerle alakalı”…”
İşte bu görüşmeden sonra papazı ısıttılar.
Trump, ABD kamuoyunu bu vesile ile uyutuyor, Erdoğan’da Türkiye halkını.
Fış fış kayıkçı, kayıkçının küreği, sonra da kayıkçı dövüşü…
Evet evet, ülkelerini yönetemeyen tencere ve kapağı, papaz ile ülkelerini yönetmeye çalışıyorlar.
Türkiye ekonomisi SOS verirken, hala yalan makinesi gibi yalan söylüyorlar.
“Al papazı ver kızı” sözü, “al papazı ver papazı” sözünden daha değerlidir.
Sen papazı alamazsın, papaz gelir ayağına dolanır burada.
Geçelim papazı, ekonomiye gelelim.
Dolar 8 lirayı hedeflemiş yıl sonuna kadar.
Kimse kimseyi kandırmasın. Kimse kimseye kanmasın, herkes kendi beynini çalıştırsın. Koyma akıllılar istediğini yapabilir. Ben doğuştan beyniyle doğanlar için söylüyorum. Koyma akılların aklını kim koyarsa ona takla atar çünkü…

Şu Adnan Oktar meselesine gelelim isterseniz.
Kedicikleri ve Oktar’ı Yolcu Haberde yazmıştım “Kim bu adamın arkasındaki güç” sorusunu sormuş, tehlikeli olduğunun altını çizmiştim.
Yıllarca göz yuman hükümet, Oktar bu işlere yeni başlamış gibi lanse ediyor halka… Cephaneliğinden ve diğer gayrimeşru faaliyetlerini yalaka basını aracılığıyla halka anlattırıyor.
Cephanelik için güya şaşkınlar, bilmiyorlarmış sanki…
Peki biz size bir iki tarikat daha ismi verelim. Menzil Tarikatı ve Süleymancılar tarikatı… Cephanelik dersen onlarda, devlet düşmanlığı onlarda, devleti ele geçirme faaliyeti desen onlarda. Neden onların bu iflah olmaz büyümelerine göz yumuyorsunuz?
Neden devleti ele geçirmek amacında ki bu terör örgütlerine müsamaha gösteriyorsunuz?
Sahi Türkiye’yi kim yönetiyor?