Karga Gak Demeden
28-08-2018
Ömer ŞAN

          Utku veya zafer! Neye karşı, kime veya kimlere karşıdır! Hemen bellidir yafta, düşmana karşı! Yada kişinin kendi kendine, rakiplerine karşıdır bu vurgu! Her koşulda kendini aşmaktır, var oluştur bir bakıma! Tıpkı 30 Ağustos’un, Türk ulusunu, halkını bağımsızlığa ulaştırdığı gibi…

Bu hafta gene alıntılar yapacak, dostlara açacağız satırlarımızı… Aradan biz de suya sabuna dokunduracağız elbette…

Şimdiler de bir sallamadır gidiyor Dolara, dolmaza… Euroya veya Lariye kimse laf etmiyor! Bir de acaba niye kimse ‘turp’ yemiyor?

Demişti ya Nazım…”Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim. Akarsuyun, meyva çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanıdır…”

Umudun düşmanlarına inat, umutsuz kalmamak… Yaşamın, insanların, doğanın, hak ve hukukun; birilerinin ego ve menfaatine kurban olmaması umuduyla… Akıl ve bilim ışığında, mutlu ve sağlıklı gelecek için mücadelemiz!

Ve işte zafer buradadır… 30 Ağustos Zaferi, emperyalizme başkaldırının da Utkusudur! “Egemenlik, bila kaydu şart milletindir…” şiarı ve aynı dikbaşlılıkla, Büyük Zaferin 96.yılı kutlu olsun!

Ve bağımsızlık uğruna mücadele edenler!.. Emperyalist vahşiliğe göğüs gerip,bu topraklara bedenlerini serenler!.. Ayışığında kağnılarla yürüyen; yaşama can veren kadınlar!..
Ve mavi gözlü dev! Dörtnala Zafer’e giden… Suyuna, toprağına sahip çıkanlardan selam olsun!..

Şimdiye bakıyorsunuz bir de…

Trump denen emperyalist yavşak, açıkça Türkiye’yi tehdit ediyor! Hani var ya birilerinin dost edindiği! “İnsanlarımızı alıkoyamazlar. Ne olacağını göreceksiniz” diyor! Ve bu açık bir savaş ilanıdır, bilin. Geleceğimizde iyi günler yok, yazık edilmesin!

Bakın ve dikkatli olun! Evet, bu bir savaş ilanıdır ancaaakkk… Bu aynı zamanda, Amerikan emperyalizminin Orta Doğuya dayatmış olduğu, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) planının son hamlesidir! İyi inceleyip, iyi okuyun… Nedir, kimdir, nasıl gelişip bu hale gelmiştir! Uyumayın, uyutmayın!

Kahrolsun Amerikan emperyalizmi ve yerli işbirlikçileri… Ve bir de yavşakça yazıları tarihe not düşülmüş yalama-yandaş uşacuklar…

Bir de desticileri var bunların… Gemileri terk etmiş Destici, “Aynı gemide değiliz diyenler vatandaşlıktan çıkarılsın” demiş, demiş de halt etmiş! Ola su desticisi, sen mi aldın bu milleti vatandaşlığa da zırıldıyorsun!

Asıl bu ‘desti taşıyan’, bulunduğu o gemiye binmek için nelerini feda edip, neler aldığını açıklamalıdır! Önceki Genel Başkanı, “Bana verilenleri bilseniz dininizi değiştirirdiniz” gibi bir şeyler mi demişti ne? Aynı performansı sergilesin, gemide kalsın!

Ama sakın ha sakın unutmayın…

Bir ülkede herkes; çiftçisi, işçisi, emeklisi, esnafı, kadını, erkeği, çocuğu, köylüsü, kentlisi ve hatta siyasetçisi, emeğinin hakkını savunmak ve almak uğruna mücadele etmedikten sonra o ülkeye demokrasi gelmez! Boşuna çağırmayın…

Bu toprakların yetiştirdiği Mevlana, Pir Sultan, Farabi, Gazali gibi yerli ve milli olmak için önce bu toprakların ürünlerini, başta afyon-kendir olmak üzere serbest bırakıp, buğday, üzüm, et-süt, ot-saman, tütün gibi hiçbir tarım ürünü ithal etmeyecek; destekleyip, üretime yönlendireceksin!

Ha bir de o sürekli açık bıraktığınız, kimilerinin otlağı, yandaşların çatlağı Bütçe var ya… O bütçeyi denk yapacaksınız da ondan sonra ‘Eyyy’ çekeceksiniz kime çekecekseniz!

Ağustos hep zaferdir mücadeleye ve sevdadır yaşama…

Soluklanmamak üzere sevdaya saldık yüreklerimizi… Her anımın diğer yarısı, havada sıkılı yumruğum. Var oldun, var olduk. Sonsuza uzanan toprağa ekilen Ömür, Çağlar’casına… Hoş geldin!

Ve inceden bir veda etmek gerekir vefalı topraklara…

Diyordu ya Nazım… “hoşça kalın dostlarım benim/ hoşça kalın dostlarım/ sizi canımda, canımın içinde/
kavgamı kafamda götürüyorum/ hoşça kalın dostlarım…”
İşte böyle bir şey Rize’den ayrılmak!

Hoşça kal Rize!/ Bütün yürekli dostlar,/ Omuzdaşlar, yoldaşlar,/ Cana can katan canlar…/ Ve bilumum yavşaklıklar, puştluklar!/ Gün olur, yüreklerinize düşerim,/ Savrulur gelirim bir gün/ Denizde yosun kokusu/ Dalda kiraz/ Dağda poyraz…/ Hoşça, dostça, yüreklice kalın!