Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşayan herkes eşittir.
Anayasa böyle buyuruyor.
Türkiye ise babayasa ile yönetiliyor.
Babayasaya göre, Bilal ile sen nasıl eşit olabilirsin?
Bilal’in babası onlarca büyükşehir belediye başkanını atayacak.
yüzlerce il ve ilçe belediye belediye başkanını atayacak. Valiler, kaymakamlar, genel müdürler, emniyet müdürleri, komutanlar…
Bilal ve Burak yada kızlar ticaret yapacak ve seninle eşit olacaklar.
Atanmak isteyen kişiler bu zatların bir dediğini iki ederler mi?
Örnek; TÜRGEV…
Devletten daha zengin hale geldi bu vakıf…
Sistem işliyor.
O saygın Türkiye artık yok.
Çete istilası altında.
Ülkenin en tepesindeki zatın karısı hastaneler kralı olursa, o ülkede sağlık politikası işler mi?
Bir ülkenin en tepesinde ki şahıs damadını neden maliye ve hazinenin başına getirir?
Koca ülkede adam mı kalmadı?
İyi niyetli biri damadını maliye ve hazine bakanı yapar mı?
El ne der bile demeden bunları yaptı.
Belediye başkanları kimin malını kime bağışlıyorlar?
Her belediye bu vakfa kıymetli araziler  bağışlamış.
Kutuların içinde paralar yakalandı, iktidardan düşecekti ki, planlı bir darbe kurgusu ile yaptıkları bütün pis işleri FETÖ’ye yıkarak güya kendilerini akladılar.
Halk Bankası olayı da evdeki ayakkabı kutularının şimdiki zaman versiyonu olarak  yaşamdaki yerini aldı.
Bankayı bir kaç saatte boşalttılar.
Olay Rezza bağlantılı.
ABD, yüklü tazminat alacak Halk Bankasından. Çünkü Rezza ile kara para aklama merkezi yapılmış Halk Bankası.
ABD’ye verdikleri zararı ABD tazmin edecek.
O yüzden olacak ki, büyük operasyon düzenlendi Halk Banka.
Yanlışlık yapıldı diyor genel müdür. Bankacılıkta bu denli yanlışlık affedilemez durumdur. Tepeden tırnağa herkes görevden men edilir.
Maalesef kaç gün geçti ve hala kimse yerinden oynamadı.
Operasyon tepeden yönetildi çünkü.
Film gibi çete soygunu….
Hatta roman.
Giriş; Deniz Feneri vurgunu…
Gelişme; Ayakkabı kutularında dolar, altın kaçakçılığı, kara para…
Sonuç; Halk Bankası vurgunu…
Yazan; CIA
Baş rol; diktatör
Oyuncular; şürekası…
Işık; Menzil ve Süleymancılar tarikatları…
Araçlar; Allah, Kur’an, bayrak, din…
Stüdyo; Misak’ı Milli…
Konu; Küllerinden doğan bir ülkenin batırılış öyküsü…
Müzik; Abidik gubidik…
Bir dirhem akıl, bir çift göz seyretmeye ve anlamaya yeterlidir. Anlamak için alim olmak gerekmiyor. Her şey aleni, açık seçik…
Şarbon hastalıklı kafalılar talana devam ediyor.
Bakalım bu soygunu hangi tarikata yükleyecekler…
Cargil’i getirip ülkenin şeker fabrikalarını kapatan bu akıla şarbon hastalıklı kafalar diyoruz.
Et balık Kurumunu kapatıp Brezilya’dan ve bilumum dünya ülkelerinden hayvan alan kafaya şarbon hastalıklı kafalar diyoruz.
TEKEL’i kapatıp, ülkenin dört bir yanına Amerikan Tabaco firmalarını yerleştiren kafalara şarbon hastalıklı kafalar diyoruz.
Bin yıldır ektiği patatesten cips yapmayı beceremeyip, ecnebi firmalarına cips ile dünyalarca dolar kazandıran bu kafalara şarbon hastalıklı kafalar diyoruz.
ABD’nin son 10 yıldır gündeminde olan ama bir türlü fiiliyata geçiremediği dolara faiz artırımını bir yıldır sürdürüyor. Amaç dünyadaki dolar rezervlerini ülkesine çekmek. Doları güçlü kılmak. Kontrollü büyümek. ABD bunu yaparken bizim ekonomi darmadağın oluyorsa ve de buna bir çözüm üretilemiyorsa   bu kafalara şarbon hastalıklı kafa diyoruz.
Yani bizim ekonomimize kimse saldırmıyor. 10 Yıldır gündemde olan şeye karşı önlem alamayan budala, yeteneksiz, vurdumduymaz bir iktidar ile karşı karşıyayız. Dış mihraklar diye bir şey tutturmuş. Ülkeyi dış mihraklar değil, iç mihraklar batırıyor.