DnsELSZW0AAjK_bCHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya,  Nevşehir’de CHP İl Gençlik Kollarının, ”Yerel Seçimlerde Gençlik” kampında konuştu.  Kaya, “Gençlerimiz, çağın gerektirdiği eğitimi almalıdır. Çünkü gençlik geleceğimizdir, eğitimde çağı yakalayamayan toplumların geleceği karanlık olur. Gençlerimiz hem üniversitelerin yönetiminde hem de ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak istiyor. Şimdi önümüzde 2019 yerel yönetim seçimleri var. Gençlerimiz, kentleri yönetmeye hazırız diyorlar. Genç beyinlerin kentlerimizi yönetmeye hazır olması, heyecan verici olduğu kadar, umutlarımızı da artırıyor.” dedi.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a da seslenen Kaya, “LGS’de, kimsenin istemediği okul türüne gitmek zorunda kalmayacağını söylemişti. Açıkta kalan öğrencilere ikna odaları kurulmuş, istemedikleri liselere yerleşmeleri için baskı yapılıyor. Veliler eylemde, devlet uyuyor mu? Milli Eğitim Bakanı bunları görmüyor mu?” dedi.

Kaya, eğitim bütçesinden kısıtlamaya gidilmesini de eleştirerek, “Tasarruf tedbirleri kapsamında, Milli Eğitime ayrılan bütçeden kısıtlamaya gidildi. Hiçbir medeni ülkede eğitim bütçesinden kısılarak tasarrufa gidilemez. Ülkenin can damarları kesilerek tasarruf yapılamaz. Aksine krizlerden kurtulmak için eğitime daha fazla bütçe ayırmak gerekir. Çünkü eğitime ayrılan pay geleceğe yapılan yatırımdır.” İfadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın  açıklaması şöyle:

Sevgili gençler, tasarruf tedbirleri kapsamında Milli Eğitime ayrılan bütçeden kısıtlamaya gidildi. Hiçbir medeni ülkede eğitim bütçesinden kısılarak tasarrufa gidilemez. Ülkenin can damarları kesilerek tasarruf yapılamaz. Aksine krizlerin pençesinden kurtulmak için eğitime daha fazla bütçe ayırmak gerekir. Çünkü eğitime ayrılan pay geleceğe yapılan yatırımdır.

Gençlik geleceğimizdir, çağın gerektirdiği eğitimi almalıdır. Eğitime hak ettiği değeri vermeyen, çağı yakalayamayan toplumların geleceği karanlıktır.

AKP hükümeti eğitime ayrılan bütçeyi kısarak, hepimizin geleceğinden çalıyor. Yıllardır uygulanan eğitim politikaları da dikiş tutmadı. Zaten dikiş tutsun diye bir çabanın içinde olmadılar. Milli Eğitim Bakanları eğitim sitemini nasıl bozarız yarışına girdiler. Eğitimde geldiğimiz nokta başka türlü açıklanamaz.

Üniversitelerde de durum farklı değildir. Tek adamın yaptığı rektör atamaları üniversitelerin özerkliğini ortadan kaldırmıştır. Eski AKP milletvekilleri ve milletvekili aday adayları rektör olarak atanmıştır.

Akademisyenler YÖK ve üniversite yönetimleri tarafından baskı altına alınmakta,  soruşturmalarla, yıldırma politikası uygulanmaktadır. Tek tip insan yetiştirmek adına, farklı düşüncelere tahammül edilmemekte ve akademisyenler üniversitelerden atılmaktadır.

Üniversitelerimizin üzerine karabasan gibi çöken YÖK kaldırılmalıdır. Üniversite rektör ve dekanları atamayla değil, öğretim üyeleri ve öğrenciler tarafından seçimle belirlenmelidir. Üniversiteler, farklı düşüncelerin yeşerdiği bilim yuvaları olmalıdır.

Gençlerimiz hem üniversitelerin yönetiminde hem de ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak istiyor. Şimdi önümüzde 2019 yerel yönetim seçimleri var. Gençlerimiz, kentleri yönetmeye hazırız diyorlar. Genç beyinlerin kentlerimizi yönetmeye hazır olması, heyecan verici olduğu kadar, umutlarımızı da artırıyor.

WhatsApp Image 2018-09-22 at 11.05.54AKP 16 yılda uyguladığı akıl almaz uygulamalarla,  eğitimi felç etti. Taşımalı eğitimi tüm yurda yayarak çocuklarımızın zamanını çaldı. Eğitimin kalitesini düşüren, öğrencileri yoran, maliyeti yükselten uygulama, istisnai hallerde değil, ülke geneline yayılarak siyasi bir tercih yapıldı.

Taşımalı eğitim uygulamasıyla, devlet yurdu olmayan yerlerde öğrenciler cemaatlerin, tarikatların, vakıfların açtığı yurtlarda kalmaya mecbur bırakılıyor. Bu yurtlarda tacize, tecavüze maruz kalıyor, kötü muamele görüyor. Vakıfların yurtlarında kalan öğrenciler cemaat ve tarikatlara yönlendiriyor.

Üniversiteye giden öğrenciler de kalacak devlet yurdu bulamıyor. Dar gelirli aileler cemaat ve tarikatların kucağına itiliyor.  Her ilde bir üniversite kurmakla övünen AKP 16 yıldır üniversite öğrencilerinin barınma sorununu çözemedi/çözmedi. Devlet yurdu yapmamakta direniyor! Çünkü gençleri cemaat ve tarikat yurtlarına mecbur bırakma politikası uygulanıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı vakıflarla yaptığı her türlü sözleşmeyi derhal sonlandırmalıdır.  Sosyal devlet parasız eğitimi halkın ayağına kadar götürmek zorundadır. Devlet; yurt olmayan yerlere yurt yapmalıdır, okul olmayan yerlere okul açılmalıdır, öğretmen olmayan yerlere öğretmen göndermelidir. Kapatılan köy okulları yeniden açılarak, eğitim hizmeti halkın ayağına kadar götürülmelidir.

Kalitesiz eğitim, üretime vurulan darbe, dışa bağımlılık, ekonomik kriz işsizlik oranlarını da katladı. TÜİK Haziran 2018 İşgücü İstatistiklerine göre, üniversite mezunlarının işsizlik oranı %12…  Tabii bunlar AKP’nin açıkladığı rakamlar, bir de gerçek hayat var! Orda bu oranların çok daha yüksek olduğunu hepimiz yaşayarak görüyoruz. Üniversite mezunu gençlerimiz asgari ücretle dahi iş bulamıyor.

Aileler çocuklarını devlet okullarında dahi okutmakta zorlanıyor. Daha dün, Kocaeli’de çocuğuna okulun istediği pantolonu alamayan baba İsmail Devrim, çocuğu okula alınmayınca intihar etti. İntihar etmeden önce eşine, “Çocuklarıma bakamıyorsam, çocuğuma bir pantolon alamıyorsam niye yaşıyorum ki”   diyen babanın sözleri yüreklerimizi dağlıyor.

Bu sene özel okulda okuyan her öğrenci için 5000 TL eğitimde katkı payı ödendi. Ancak, devlet okullarında daha zor şartlarda okuyan, öğrencilere katkı payı verilmedi. Devletimizin öncelikle, ekonomik durumu kötü olan öğrencilere destek vermesi gerekir. Devlet okullarında okuyan her öğrenciye, eğitime katkı payı olarak 500 TL verilmelidir. Doğru ve hakkaniyetli olan da budur.

DnsEL5VWwAAQJQi (1)İstemediği lise türüne kayıt yaptırmak istemeyenler, özel okulları ya da açık liseleri tercih etmeye mecbur bırakıldı. Açık liselerde okuyan öğrenci sayısı 1,5 milyonu aştı. Kimse istemediği okul türlerine gitmeye zorlanmamalıdır. Talep edilmeyen çok az sayıda öğrencisi olan okul türleri, talep fazlası olan okul türlerine dönüştürerek sorun çözülmelidir. Okul türleri Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre belirlenerek, laik, bilimsel, demokratik eğitim herkese parasız verilmelidir.

Öğrencileri çok erken saatlerde yollara döken, eğitimin kalitesini ve verimini düşüren,   ikili eğitim sistemi kaldırılarak, tam gün eğitim sistemine geçilmelidir. Gençleri geleceğin dünyası ile buluşturan, çağdaş, demokratik, laik ve bilimsel bir müfredat oluşturulmalıdır.

Bir gecede kaldırılan TEOG yerine getirilen LGS de kimseyi mutlu etmedi.  Gençlerimiz istemedikleri okul türlerini tercihe zorlanarak gelecekleri ellerinden alındı.  LGS sistemi kaldırılmalı, öğrencilerin tercih ettiği lise türünde okumaları sağlanmalıdır.

LGS’de, 892 bin 461’i öğrenci sınavsız,  122 bin 798 öğrenci sınavlı olmak üzere, toplam 1 milyon 15 bin 259 öğrencinin istedikleri liselere kayıt hakkı kazandığı açıklanmasına rağmen, binlerce öğrenci açıkta kaldı.

Öğrencileri, kıran kırana yarıştırıp, üst üste 5 tercih yaptırıp,   hiçbir liseye yerleştirmemek!  Böyle bir vicdansızlık nasıl yapılabiliyor?

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, LGS’de, kimsenin istemediği lise türüne gitmek zorunda kalmayacağını söylemişti. Açıkta kalan öğrencilere ikna odaları kurulmuş, istemedikleri liselere yerleşmeleri için baskı yapılıyor. Veliler eylemde, devlet uyuyor mu? Milli Eğitim Bakanı bunları görmüyor mu?

Hepimiz gençliğe iyi bir eğitim vermekle mükellefiz. AKP’de bu sorumluluğa uygun adımlar atmalıdır. Bu gençler bizim, gelecek hepimizin…