Karga Gak Demeden
23-10-2018
Ömer ŞAN

           Yahu Allah inandırsın sizi, belki inanmayacaksınız ama evrende öyle bir memleket var ki, bir kişi tek başına kocaman bir toplumu sinir hastası yaptı ya… Memlekette hastalıktan geçilmiyor ama Hayır… Bu hastalıktan öte bir şey olmalı! Sadece hastalıkla geçiştirilemez! Çok ince bir ‘maraz’ var işin içinde…

            Cidden yani!

            Hele bizim ülkemize bakıyoruz… Yok evrende böyle bir yeryüzü! Pespembe gülistanlık!

            Hele bir hükümet var 16 senede hep icraatları muhalefet yapıyor… Varsa yoksa ‘kılıcın oğlu’ ve okları artık  yettirilemeyen partisi!

            Mesela iktidardaki partinin kurucularından ve eski Başbakan Yardımcılarından ve Bakanlarından Abdüllatif Şener‏ var… Uyarıp duruyor toplumu… “Yaşadığımız kriz, 2001’den de, 1994 krizinden de daha derindir! Bu, ülkemizin karşılaştığı en ağır krizdir. Yolsuzluklar ve yağmalar ahaliyi yaktı, memleketi kavurdu. Suçlu Erdoğan hükümetleridir.” Diyor… Diyor da kendine de pay çıkartıyor herhal…

            Sadece bu kadar değil ama… Ve dahi… Sürekli hedefe konan, Osmanlı Paşası ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın efsane komutanlarından, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı ve 2.Cumhurbaşkanı merhum İsmet İnönü’nün, ülkeyi sokmayıp, toplumun bugüne ulaşmasını sağladığı 2.Dünya Savaşı yokluk yıllarından daha da beter! Değil mi?

            Bu elinizde tuttuğunuz gazete, bir elin parmakları kadar olan biz basın emekçilerinin her türlü özverisi, göz nuru ile dile gelip size ulaşıyor…

            Geçtiğimiz 21 Ekim, Dünya Gazeteciler Günü imiş… Kimine gün, kimine bayram! 21 Ekim 1860’ta çıkarılan Tercüman-ı Ahval, ilk özel gazete özelliğinde olduğundan bugün, böyle 1 gün olmuş! Yani bugün, gazetelerde çalışan emekçilerden çok gazeteler ve bir manada patronlarının günü! Kutlu olsun mu, olsun! Oldu mu?

            Son bir yargı kararıyla, bir zamanların ‘çözülme’ sürecinde ‘fetöş’ kumpasları kapsamında okullardan kaldırılan ‘andımız’ yeniden okullara dönecekmiş! Ama o da ne, AKP içindeki ‘fetöş kurtçukları’ kıvranışa geçmiş! Hala birileri ‘tikine’ yargı ve yasa arıyor…

            Merhum Kamer Genç’in, bir dönem Meclis’te, “Hükümet sırasında oturan Bekir Bozdağ, şimdi nasıl gelmiş oturmuş buraya” dediği eski bakan, “Danıştay anayasa ve yasayı alenen çiğnemiştir” demiş hasetten! Zaten, Fetöş’ün de yapmak istediği buydu, Danıştay bu oyunu bozdu diye neden bu kadar zoruna gitti? Siz Anayasa ve Yasaları pestil ettiniz ya gııızzz…

            Ve siz de bilesiniz! Amerikan emperyalizmine karşı çıkanları ortadan kaldırdıklarını zanneden 6.filo secdecileri bugün hala emperyalizm kucağında debelenmeye devam ediyor!

            Bakın eğitimci Ceyhun Kalender ne diyor: “Fetö mahkemeleriyle yasaklanan Andımızın, Danıştay’ın kararıyla yeniden okullarda okutulması söz konusu olduğunda ayağa kalkanlar ve bu kararı tanımayacaklarını belirtenler, bir tür paralel yapılanma içindedir. Çünkü devletin hiyerarşik yapısı içinde, kendini kanun yerine koymak, hukuku tanımamak veya hukuk dışı yollarla farklı kişilerden emir almak, kurumlara ve kamu çalışanlarına hukuk dışı emir vermek, paralel yapı olarak değerlendirilir. Ayrıca geçmişte Fetö konusunda yanılan ve toplumu yanıltan sendikacıların, basit ifadeyle bugün de yanılgı içinde olduklarını, bu sebeple söyledikleri her şeyin toplumu yeni bir karanlığa sürükleyeceğini anlamak zor değildir. Bu tür yapılanma içinde olanların bulunduğu ortamı gözden geçirmesi, neye hizmet ettiğini sorgulaması, kendilerinin ve ülkenin menfaatine olacaktır.”

            Bir de Fatih Ekşioğlu’nu dinleyelim… Osmanlının torunuyum diyen arkadaşlar… Dedeniz kimin torunu?” Diyor ve ekliyor… “Arap’ın zenginine toprağımızı satıp, fakirini bedava besliyoruz. Yahu biz salak mıyız?” Biz bir şey demiyoruz! Yok söz!

            Tam bunları derken, yandaşa çakılıyor sosyal medyadan… “Türkiye’de asgari ücret saatte 10 TL (1603 TL aylık, haftada 40 saat/iş). Bu demektir ki, asgari ücretli işçi 4 saat çalışmayla 1 kg kıyma yada 6 litre benzin alabiliyor. ABD’de asgari ücretli işçi 4 saat çalışırsa 4 kg kıyma ya da 40 litre benzin alabiliyor!

            Ekliyor gerisini Filiz Şan‏: “Ne eti, ne benzini! Evet, bunlar öyle hesaplar. Kıyasla daha güzel geçinilemediği anlatılabilir elbet… Kira, okul, mutfak, yakıt vs vs… Biri et diyor, biri ekmek diyor, sanki asgari ücretli sadece bunlar için çalışıyor!” Nasıl oluyor… Siz biliyor?

            Çankırı’dan İrfan Ecevit Hürman anlatıyor… “İş Bankası’nın inşasının temel harcı niteliğinde olan 250 bin lirayı Atatürk koymuştu ama mütevazı bir bankanın kurulması için bile bu para yeterli değildi. Para bulmak için neler yapıldığını Celal Bayar şöyle anlatır: Sermaye, 1.000.000’du. 250.000 Lira hazırdı. O, nispeten fazla para, dışarıdan on para yok. Müessis hissesi, bir hisse 1.000 Liraydı. Müessisler bulacağız ve Meclis-i İdareyi kuracağız. Hiç kimse yanaşmıyor ve diyorlar ki, -Ne kadar böyle bir işe girdiysek, hiçbirinin netice çıkmadı, bu da onların devamı… Ecnebi bankaların nezdinde, Bangue D’athens vari İtalyanların Bankaları var, Fransızların Bankaları var. Onlar bizim Türklere hatır için, Kızılay’a 1.000 Lira teberruda bulunur gibi, müessis hisselerini verdiler. Ben de şahsımı kullanarak, hatta Atatürk’ün nüfusunu kullanarak 1.000’er Lirayı böyle topladım.”

            Sene 1953, günlerden 10 Kasım! Atatürk’ün naşı Anıtkabir’e naklediliyor! Nakil törenini Fransızlar çekmiş, renkli. Başbakan Adnan Menderes… Cumhurbaşkanı Celal Bayar, törende konuşuyor!.. Bulun bakın ne diyor…

            Burası gerçekten mühim!