Aymaz, uslanmaz, ayakları yere basmaz, dünyanın en tuhaf yaratıkları değilseniz, ‎gaflet, dalalet ve hatta ihanet içindesiniz.‎

Ecevit’in son zamanlarından başlayarak Mustafa Kemal’in partisini, kemire kemire‎ kemirte kemirte bitirdiniz.‎

Koskoca Milli Şef İsmet Paşa’yı deviren Ecevit, Mustafa Kemal’in partisine sahip çıkmak yerine ona rakip parti kurdu. Sevsinlser sizin Atatürkçülüğünüzü…

Sağcıların Babası, “Bir Bilen”, sosyal demokratların umudu Karaoğlan “Bir Bölen”‎ olma marifetini gösterdi.‎

Parti içindeki parazitleri temizleyip inançlı, namuslu insanlarla iktidara yürümek yerine, güç zehirlenmesi hastalığına teslim olup kendi partisini kurdu. Bu bölme,‎ CHP’nin kalesi olan bütün büyük kentlerin yönetimini, talancı sağa teslim etti.‎ Kendi gitti, post meraklıları çöreklendi postuna. Bölmeye, CHP’ye köstek olmaya‎ devam ediyorlar.‎

Ardılları, yıllarını CHP’ye vermiş namuslu insanları dışladı. Bu kadarla da yetinmedi,‎ sağdan soldan, şordan şurdan, adam (!) devşirdi.‎

Yediğiniz haltın, “Ne yapalım, CHP’de adam yok” anlamına geldiğini kavrayacak‎ beyniniz  yok; bir yıkım projesi midir ?

Şu ordan burdan devşirmeler popüler bir ad da bulmuşlar: “Toplumun bütün ‎kesimlerini ‎kucaklamak.” Hadi ordan. Buna, kargalar bile güler. Gülüyorlar da. Tam da ‎yeri ‎atasözünün: “El sikiyle gerdeğe girilmez.” Anladınız mı efendiler.‎

Yıllarca, yargıçlar, talancıların uygulamalarına, mahkeme kararıyla dur, dedi. Gerisi,‎ sosyal demokratlar olarak (!) size kalmıştı. Yağmacılar, mahkeme kararlarını yok ‎‎sayarak talanı sürdürürken kılınızı kıpırdatmadan seyrettiniz.Oysa, ön alıp haydi deseydiniz, ‎on ‎binler, yüz binler değil; milyonlar arkanızda durur; talan da son bulurdu.‎

Şimdilerde yakındığınız hukuksuzluk, hukukçuların değil; sizin suçunuz. Hak, hukuk,‎ adalet, sizin yüzünüzden ayaklar altına alındı. Hukuksuzluğa, dur diyen namuslu hukukçuların kararlarına, hukukçulara sahip çıkmadınız. ‎

Onlar da insan. Baktılar ki davaya sahip çıkması gereken siyasi parti, anlaşılmaz bir ‎‎aymazlık içinde, kendilerini sağlama almak için, gidip o şer yuvalarına sığındılar. Yani, ‎ bu günkü hukuksuzluk sizin eseriniz.‎

O talancı kemirgenler, ortamı yoklamak için, Mustafa Kemal’in mirasını, ucundan ‎‎kıyısından, kemirmeye başladığında, pabucun pahalı olduğunu görselerdi, ‎‎gösterebilseydiniz, yağma, başlamadan bitmiş olur, bu günlere gelinmezdi.‎

Şimdi sıra İş Bankası’nda. Orda duracaklarını mı sanıyorsunuz. Daha bunlar iyi günleriniz. Çok yakında, partinin bütün mallarına, ardından da hepinize el koyacaklar.‎ İyi de ederler. Belki insanlar, boş laflarla perdelediğiniz arkanızdaki gerçeği görür de yetti ulan deyip ayağa kalkar; karanlık tünelin sonunda bir ışık yakar.‎

Ha bir de şu “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye çığrışanlar var. Onlar böyle ‎çığrışırken yalancı – talancının kervanı yürüyor. Asker kimliğinden sıyrılarak, emperyalizmin ‎‎askerlerinden temizlediği ülke ve her türlü mirası yağmalanırken neredeydi “bu ‎‎askerler”‎ ?

Samsun’dan ilk Atatürk Yürüyüşü’nü başlatan Deniz Gezmişler’i asanlar, Nurhak’ı,‎ Kızıldere’yi kana bulayan, bu yurdun has evladı yurtsever devrimcilerini bin bir işkenceyle imha edenler de “Mustafa Kemal’in Askerleri (!)” değil miydi?‎

Militarist kafanın biri, salladı bu sloganı, durup düşünmeden, sorup sorgulamadan‎, diline pelesenk etti. Mustafa Kemal’den zinhar habersizler. O, sizden, askeri olmanızı değil; düşündeşi, yoldaşı olmanızı istedi. ‎

Gizli tanık denilen kiralık bir köpeğin iftirası ile her türlü ahlaka, yasaya aykırı olarak tutsak ettirdiğiniz Eren Erdem, bu alçaklığa canını ortaya koymuş direniyor. Siz, parsa kapma derdinde, ucuz hesaplar peşinde birbirinizin ayağını kaydırmakla meşgulsünüz.

Mustafa Kemal, ayağa kalksa, CHP’nin yöneticilerini, “askerleriyiz” diyenleri, ‎‎önüne katar; cehenneme kadar kovalar. Ben insanlığımı yaptım. Şimdi oturur şöyle bir ‎düşünür müsünüz acaba… bkayabay