46521185_2305800359429964_5667470979299803136_n

Mazlum Çoruh’un 12 bölüm olarak yayınlamaya hazırladığı yazısının 2. Bölümünü bugün paylaşıyoruz. Çoruh’un en can alıcı sorusu ölü hacimlerin 10 kat fazla olması. Barajlarda bu kadar fazla su bekletme haznesinin yapılmasına anlam veremiyor ve  bunun üzerinden eleştirisini yapıyor. Aktif hacim çok az. Nehirler yılın 2-3 ayı su taşıyabilmekte. Bunun dışında cansuyuna dönüşüyor. O zaman neden bu kadar büyük, çok yüksek maliyetli barajlar yapılıyor? Cevap bu yazı dizi içinde..

Ülkemize karşı en büyük melanetin su ve akarsularımız üzerinden yapıldığını biliyor muydunuz? Akarsu planlamalarında işlenen sefaletlerini ve sonuçlarını öğrenmek ister misiniz?  Barajlarımız… Sulama adı altında çoraklaştırılan topraklarımız… Ekonomik sefaletin kölesi mühendislik; Su ve sularımız üzerinden kurulan stratejik tuzak: BOP… Yusufeli Barajı ve Cerattepe BOP’un neresinde?

  ‘Bir biriyle ne alakası var’ demeyiniz. Hepsi birden bu yazı dizisinde…

 2-İşlenen, işlettirilen en büyük sefaletin akarsu yönetiminde mühendis aklının ve vicdanının dışlanması olduğunu biliyor muydunuz?

Barajlar, akarsu akışındaki düzensizliği azaltmaya veya yok etmeye yararlar. Akarsular, düzensiz akarlar. Bu düzensizlik, etrafa zarar vermelerine ve onlardan yararlanmanın maliyetinin artmasına sebep olur. Bu sebeple ‘aşırı gelen’ suların bekletilmesi gerekir. Bu suların bekletilmesini sağlayan yapılardan biri de barajlardır. Barajlar, başka akış düzeltici önlemler yeterli ve veya ekonomik olmuyorsa, ekonomik olması koşuluyla, su düzenleme yapısı olarak yapılabilirler.

Barajları tanıyalım.

 Biz mühendisler, “Baraj yapmayı aklımıza getirmeden kırk kere düşünmekle tembihli kimseleriz. Çünkü bu yapıları ancak başka önlemler ve girişimler, ekonomik olmuyorsa düşüne biliriz. Doğru yerde, yeterli ölçüde ve de ekonomik oluyorsa elbette baraj yapılabilir.”

Halkın düşünmesini ve gerçeği öğrenmesini önlemek için barajlar hakkında birçok yalan ve yanlış bilgiler piyasaya sürülmektedir. Bir kaçını sıralayayım:

  1. Her baraj, fayda getirmez; aksine büyük zararlar doğurur.
  2. Barajın faydası büyüklüğüyle değil ekonomik olup olmadığıyla belirlenir. Baraj büyüdükçe zarar, geometrik olarak artar.
  3. Barajlar, enerji üretimini artırmaz aksine azaltırlar. Suyumuzu azaltırlar.

Barajların büyüklüğünden fayda umanlar, ahmaklardır. Barajlar, büyüklüğü ile değil yarattığı fayda ile değerlendirilmelidirler.

Sıraladıklarımı bilmezseniz yazacaklarımın sebeplerini kavramanız zorlaşır, gecikir.

Öncelikli akış düzenleyici önlemler ve girişimler hangileridir?

‘Hastalıktan korunmanın en ucuz ve kolay yolu, koruyucu sağlık önlemleridir. Hastalık ortaya çıktığı yerlerde önlenmelidir.’ İlkesi burada da geçerlidir. Bunun gibi, akış düzenlemenin en ucuz ve kolay yolu, akış düzenini bozan etkenlerin ortadan kaldırılması veya etkisinin azaltılmasıdır. Bu önlemlerin, rahatsızlık veren suların ortaya çıktığı ve düzensizlik sebeplerinin olduğu yerlerde alınması aklın emridir.

İlk önlem, bitkilendirmedir.

Akarsuların düzensizliğinin birçok sebebi vardır. Bu sebeplerden önemlilerinden biri, akış yüzeylerinin çıplaklığıdır. Çıplaklığı gidermek veya azaltmak, barajlardan önce alınması gereken önlemler ve uygulamaların öncelikli olanıdır. Mühendis, bilir ki: düzensizliği gidermek için yüzey bitkilendirmeye yapılacak olan harcama, baraja harcanacakların onda birinden azdır.

Yüzeylerin bitkilendirilmesi, çok verimli bir müdahaledir. Yüzeydeki toprağın organik madde yönünden zenginleşmesinin önünü açar. Organik madde, bitkilerin gıdası olduğu gibi toprağın su tutma kapasitesini artırır; ayrıca, organik madde erozyon önleyicidir. Organik maddenin temel kaynağı ise bitki artıklarıdır. Bu sebeple bitkilendirme en önde gelen önlemdir. Bitkilendirme, önce otlandırma, çalılandırma ve ağaçlandırma sırasıyla olmalıdır.

İkinci önlem, akışa geçen suların su toplama çizgisine

ulaşmasını önlemektir, uzaklaştırmaktır, geciktirmektir.

      Bu önlem, yüzeyden akan suların su toplama çizgisine ulaşmasını önlemek ve yavaşlatmaktır. Bunun için yapılacak iş, gelen suların su ayırma çizgisine yönlendirilmesidir. Böylelikle akarsuyun rejimi düzelir. Bitkilendirmenin etkisini artırır.

Toplanma çizgisinden uzaklaştırmak su ayırım çizgisine doğru yönlendirirken açılacak kanalcıklar aynı zamanda zemine sızdırma işlemini yaparlar. Böylelikle su, toplanma çizgisine değil ayırma çizgisine gider. Akışa geçen su, büyük ölçüde zemine sızar. Sızmayan kısmı ise su ayırım çizgisine doğru aktığı için toplama çizgisine geç ulaşır; miktarı da azalır. Bu girişimlerin yerleri ve derinlikleri, yüzeylere göre, kar eriyişine ve yağış şiddetlerine göre daha çok deneyerek belirlenir.

Üçüncü sıradaki önlem: Aşırı gelen suların zemine yüklenmesidir.

     Su toplama çizgisinde akan suyun belli bir kısmını, örneğin ortalama debinin 3 mislinden fazla gelecek kısmının su toplama çizgisinden uzaklaştırılmasıdır. Yukarıda yazdığımdan önlemden tek farkı, her hangi sebeple toplanmış suyun zarar veren kısmının ehilleştirilmesi,  faydalı hale getirilmesidir. Akışın denetim altına alınması için etkili ve bereketli bir yöntemdir.

Her iki önlem 1800 ve daha yukarı rakımlarda, örneğin 2300-2500 rakımlarında yapılması çok faydalı sonuçlar doğurur. Bu rakımlar, çoğu yerde çayırlık alanlardır. Bitişiğinde ve daha aşağıda ormanlık, çalılık alanlar vardır. Böylelikle fazla suyun zemine yükleme işi çok daha etkili hale gelir. Sızma artar; bitkisel ve yer altı suları zenginliği artar.

Önemli bilgi: Toprak metreküpünde 300 litre, kalker 500 litre su tutar.

Zemin içinde suyun hareketi yüzeydeki hareketinden çok daha yavaştır. Bu sebeple hızlı akışın sebep olduğu aşırılıklardan kurtulmuş olunur. Doğa ve yer altı suları da zenginleşmiş olur. Erozyon engellenmesi için çok etkileyicidir. Daha önemlisi doğal hayatın zenginleşmesidir.

Bir başka önlem, 1800-2500 ve daha yukarı rakımlarda var olan tektonik çukurların, yaşayan ve kuru göl çukurlarının geliştirilmesidir.

Bir mühendis, akarsu üzerinde planlama yapmayı düşünüyorsa onun rejimini belirleyen etkenleri iyi okuması gerekir. Akarsuların aşırı akışlarını düzeltmenin bir başka kolay yolu, 1800 ve daha yukarı rakımlardaki tektonik çukurların kullanılmasıdır.  Kaldı ki: 1800 ve daha yukarı rakımlar, bölgeden bölgeye değişmekle beraber aşırılığı oluşturan suların ortaya çıktıkları rakımlardır. Bu rakımlarda su bekletme açısından neredeyse sınırsız imkânların vardır.  Yaşayan ve kuru göl çukurları ve derin vadileri su bekletme yapısı olarak kullanmamak, büyük mühendislik sefaletidir. Çünkü bu çukurlarda su bekletmek hem çok kolay ve ucuz; ayrıca mühendisliğin emridir.

Sonuçta, baraj yapmak zorunlu ve ekonomik oluyorsa yapılacak rakımlar buralardır. Çünkü aşkın ve taşkınlık yapan sular bu rakımlarda ortaya çıkmaktadır.  Ekonomik koşulların ve yatırımların etkinliği için en uygun yerlerdir. Sosyal Hukuk Devleti olmanın en etkin yoludur.

      Sonuç:

DSİ’yi yönetenler ve DSİ’de su yönetiminde çalışanlar, aklın, bilimin ve tekniğin gereği bu su yönetim imkânları hiç akıllarına getirmemişlerdir veya bilinçli olarak dışlamışlardır.

Bu durum tam bir mühendislik sefaletidir.  Akıl alacak gibi değildir.

Bu sefaleti toplumun aklına taşıyan biri şimdiye dek ortaya çıktı mı?

Yurttaş Mazlum Çoruh- İnş. Müh. Naci özen.

HABER: SAMİ ÖZÇELİK