YUSUFELİ BARAJI VE CERATTEPE “BOP’UN” NERESİNDE? ‘BİR BİRİYLE NE ALAKASI VAR’

Ülkemize karşı en büyük melanetin su ve akarsularımız üzerinden yapıldığını biliyor muydunuz? Akarsu planlamalarında işlenen sefaletlerini ve sonuçlarını öğrenmek ister misiniz? Barajlarımız… Sulama adı altında çoraklaştırılan topraklarımız… Ekonomik sefaletin kölesi mühendislik; Su ve sularımız üzerinden kurulan stratejik tuzak: BOP. Yusufeli Barajı ve Cerattepe BOP’un neresinde? ‘Bir biriyle ne alakası var’ demeyiniz. Hepsi birden bu yazı dizisinde…

3-Ülkemizde yapılan barajların yüzde doksanından fazlası, olması gereken rakımlarda değildir? Nereden bilecektiniz ki!

Dünkü yazımda, akarsu rejimini düzeltmek için öncelikle alınması gereken önlemleri anlattım. Bu önlemleri öncelikle almadan barajlarla akarsu rejimi düzeltmeyi düşünmenin mühendislik sefaleti olduğunu yazmıştım.

Bu önlemlerin ve girişimlerin 1800 metre ve daha yukarılarda olması gerektiğini de yazdım. Bu gün açıklamaya çalışacağım konu, neden 1800 metre ve daha yukarılarda olması gerektiğinin bilimsel açıklamasıdır. Devamında, ülkemizde yapılan barajlardan bazılarının bulundukları rakımları açıklayacağım. Kararı sizler vereceksiniz.

Akarsuya Müdahalenin, neden, 1800 ve daha yukarı rakımlarda olması gerekir? Önce bazı tanımlamaları hatırlayalım ve grafiği iyi anlamaya çalışalım.Eğer bir akarsuyun aylık bazlı yıllık hidrografisini incelersiniz, grafiğin altında aylık akış oranlarının en az olduğu bir seviye var.

Bu seviyeye akademi camiasında taban suyu diyorlar. Ben ‘dokunulmaz su’ diyeceğim. Bu seviyenin üstünde gelen sulara ise ‘yüksek sular’ diyeceğiz.(grafikte 1 nolu seviye) Yüksek suların YOD(Yıllık Ortalama Debi) seviyesinin üstünde gelenlere ‘aşkın sular’(3’nolu çizgi seviyesi), 3 YOD seviyesinin üstünde gelenlere de şimdilik ‘taşkın sular’ diyeceğim.(5 nolu çizgi seviyesi) Demek ki yüksek suları 3 bölümde inceleyebiliyoruz.

Akarsu aylık bazlı yıllık hidrografa baktığınızda yüksek suların, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında geldiğini görürsünüz. Bu yüksek suların bekletmeye alacağımız bölümü, yani yıllık ortalama debinin(YOD’un) üstünde gelen aşkın suların ise Mart sonu, Nisan, Mayıs, Haziran ve Temmuz ve bazen de Ağustos’un ilk günlerinde geldiğini görürsünüz. Ülkemiz için durum böyledir veya yakındır. Bu suların Mayıs ve Haziran aylarında gelenlerin bir kısmı yatağın dışına taşan ‘taşkın su’lardır. Bu sular da ortalama debini 3 mislinden daha fazla gelenlerdir. Rakamlarla anlatayım:

Akarsularımızı Çoruh Nehrinin temsil ettiğini, bir yılda taşıdığı su miktarını da 100 birim kabul edelim. Bu 100 birim suyun Ekim ayında 3’ü, Kasım ayında 5’i, Aralık ayında 3’ü, Ocak ayında 3’ü, Şubat ayında 5’i, Mart ayında 10’nu, Nisan Ayında 20’si, Mayıs Ayında 25 i, Haziran ayında 12’si, Temmuz ayında 7’si, Ağustos ayında 4’ü ve Eylül ayında ise 3’ü akıyor. Yıllık Ortalama Debi(YOD) (100/12=)8,33 birimdir. Bu oranın üstünde gelen aşkın suların ortaya çıktıkları yerlerde bekletilmesi halinde rejim düzeltme işi en keskin bir şekilde halledilmiş olur. Bu kadar suyun bekletilme mecburiyeti de yoktur.

En çok akış, Nisan ve Mayıs aylarındadır. Bu aylarda sular neden yükseliyor? Karlar eridiği için. Bu aylarda karlar hangi rakımlarda? 2000 ve daha yukarılarda. O zaman biz mühendislerin aklından geçireceği su bekletme yapıları, 1800-2000 rakımlarından daha yukarılarda olması aklın emridir.
Hastalığa müdahale, ortaya çıktığı yerde yapıldığı gibi, aşkın ve taşkın sulara müdahale onların ortaya çıktıkları 1800 metre ve yukarılarda olmalıdır. Geçen yazıda müdahalelerin neler olabileceğini anlatmış ve bu müdahalelerin yapılmamasını derin bir mühendislik sefaleti olduğunu yazmıştım. Eğer o medeni müdahaleler yeterli ve ekonomik olmuyorsa, suni su bekletme yapılarına, barajlara ihtiyaç duyuyorsak onların da yapılacağı rakımlar buralardır. Elbette ki ekonomik oluyorsa… Su bekletme yapılarının bu rakımların aşağısında yapılmasını bir mühendislik sefaleti olarak nitelemenin önünde engel yoktur. Çünkü aşırı gelen suların ortaya çıktığı en yüksek rakımlarda bekletilmesi mühendislik ilkesidir.
Yükseklerde bekletilen su, hem daha çok enerji ürettirir hem de daha çok alan sulattırır. Kaldı ki: bu rakımlarda su bekletme yapısı yapmak, hem kolay hem de ucuzdur. Bu rakımlarda derin vadiler vardır; gövde yapımı malzemesi de hazırdır. Yapılacak barajların ölü hacimleri yok gibidir. Küçük olduğundan yapımı için büyük ve pahalı teçhizat istemez. Sosyal hukuk devleti anlayışının uygulamasına da uygundur. Çevreye zarar verme ihtimali hemen hemen yoktur. Havza insanlarının kolaylıkla yapacağı yapılardır.

ÜLKEMİZE İFTİHARLA SATILAN ÜNLÜ BARAJLARIN RAKIMLARI NE KADAR? 

1800-2000 rakımlarından daha yukarıda yapılması gerekirken ülkemize satılanların durumu nasıl? Aşağıda bazı barajların yapıldığı rakımları yazıyorum.
Karkamış: 340, Birecik: 385, Atatürk: 542, Karakaya: 693, Keban: 845, Laleli: 1470, İspir: 1342, Güllübağ: 1147, Çamlıkaya: 1042, Arkun: 882, Yusufeli: 710, Artvin: 500, Deriner: 392, Borçka: 185, Muratlı: 96 metrelerdedir. Bu rakımlar göl üst kotlarıdır. Bu barajları özellikle verdim. İlerideki yazılarda bu barajların adından başka sebeple bahsedeceğim. Başka önemli barajların rakımlarına gelince: Ilısu: 528, Dicle: 715, Kıralkızı: 816, Hasan Uğurlu: 190, Suat Uğurlu: 62 …..(Dileyen internete girip diğer barajların bulundukları rakımları öğrenebilirler.)

Özetle: Ülkemizdeki baraj adıyla anılan su bekletme yapılarının %90’ından fazlası olması gereken(1800 metre ve yukarısı) rakımlarda değildir. Bunun adı sefalettir; mühendislik sefaleti, yani alçaklığıdır. Nesnel sıfatlandırmadır; failleri tanımıyorum haklarında değerlendirme yapmıyorum. Bu akıl tutulması olarak açıklanamaz. Bilgisizlikle açıklanamaz; aymazlıkla açıklanamaz; ‘korku sebebiyledir’ denemez. Yapanları açıklama yapmaya çağırıyorum. Karar sizin.

Yurttaş Mazlum Çoruh- İnş. Müh. Naci özen. (Devam edecek…)

HABER: SAMİ ÖZÇELİK