Rasim Yılmaz
11 Aralık 2018

Fransa genelinde “Sarı Yelekliler” adı altında örgütlenen vatandaşların, hükümetin akaryakıta ek vergi koymasına karşı 17 Kasım’da başlayan protesto eylemleri dünyada ses getirdi. Zaman içerisinde giderek polis cephesinde ve eylem cephesinde sertleşen eylemler, “Sarı Yelekliler” in inatçı tutumuna karşılık Fransa hükümeti de sık sık geri adım atmayacağı beyanlarında bulunsa da, sonunda eylemcilerin kararlı tutumu karşısında pes etti ve zamları geri aldığını açıkladı. Ancak  “akaryakıta ek zam”ların geri alınmasını yeterli görmeyen “Sarı Yelekliler” taleplerini giderek genişleterek toplumun geniş kesimlerinin talepleriyle ortaklaştırdılar.

Akaryakıt zamlarının geri alınmasını yeterli bulmayan eylemcilerin eylemlerine devam etmeleri karşısında hükümet yeni önlemler almak, yeni tavizler vermek zorunda kaldı.

Fransa Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire,  vergi ve kamu harcamalarının hızlı şekilde düşürülmesi gerektiğini belirtti ve bu yolda ilerlemeye kararlı olduklarını vurguladı.

Eylemler giderek ivme kazanırken Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron,G20 Zirvesi’nde düzenlediği basın toplantısında, Sarı Yelekliler eylemine katılanları “Bu şiddetin failleri değişim istemiyor, iyileştirme istemiyorlar, kaos istiyorlar” sözleriyle suçlamıştı. Yine Fransız hükümeti de buna benzer açıklamalar yaparak eylemcileri “kaos” yaratmakla itham etmesi ve takındığı aşağılayıcı ve hatta yok sayan tutumu, tepkiyi daha da büyüttü. “Ölmeyecek kadar” bir maaşla geçinmek zorunda olan emekliler, işsizler, yarım günlük güvencesiz işlerde çalışanlar, gençler barikatlarda yerini alarak ciddi bir birlik ve direniş örneği gösterdiler. Elbette zaman zaman beklendiği şekli ile bazen disiplinsiz ve provokatör girişimler olmadı değil ama bu tür davranışlar genel içerisinde fevri davranışlar olarak kaldı. Direnişe genellikle küçük işletme sahibi olan ve işyerine gidebilmek için arabasını kullanmak, yani akaryakıt satın almak zorunda olan emekçi kesimler, satın alma güçlerinin her gün düşmesine ve yaşam standartlarının sürekli aşağıya doğru çekilmesine sessiz kalmayacaklarını belirten kesimler, araçlarında bulundurulması zorunlu olan “sarı yelekler” ini kuşandılar.

Muhalefet ise utangaç bir tutumla eylemcileri destek açıklamalarında bulundu. İktidar ve muhalefet eylemlerin temelinde sözde burjuva demokrasisi ve kapitalizmin eşitsiz koşullarına karşı gelişen, gelenekten gelen sınıf mücadelesini kavramakta zorlandılar.

Gelenekten kastım şudur ki; 1831 Lyon Ayaklanması’ndan bu yana barikat kurmaya ve masaya yumruğunu vurup mücadelesinin gücüyle hak almaya alışkın Fransız emekçileri, bir kez daha devrimci geleneğine uygun davrandıklarını anlayamadılar. Direnişi sıradan birkaç kendini bilmezin can sıkıntısını gidermek için yaptığını zannettiler her hal!… Tıpkı Türkiye’deki Gezi eylemcilerini doğru oku(ya)mayarak “çapulcular”, “darbeciler”, “faiz lobicilerinin işi” denildiği gibi.

Bu arada Elabe araştırma şirketinin anketine göre, halkın yüzde 80’inin “Sarı Yelekliler”in haklı olduğunu, Macron’a olan halk desteğinin yüzde 20’lerin altına düştüğünün açıklamış olması da başta Macron olmak üzere Fransız hükümetinin aklını başına gelmesine sebep olmuştur.

“Sarı Yelekliler” eylemi karşısında ellerini ovuşturarak ne yapacağını bilmeyen bazı solcuların iddia ettiği gibi aşırı sağın bir kalkışması gibi algılansa da, başta taşra emekçi gençliği ve küçük burjuvazisi olmak üzere çeşitli toplumsal kesimlerin, kapitalizmin eşitsiz koşullarına karşı isyanıdır.

Bundan ötürü de eylemlere “sol bir hareket” olmadığı gerekçesiyle burun kıvıran Fransız solu, tıpkı Gezi olaylarında çoğunlukla laf üretmekten öteye geçmeyen bazı Türkiye solcularınınyaptığı hatayı yapmıştır. Oysaki örgütsüz kitlelerin bir eylemi başlattıklarında bu eylemin nereye evrileceğini belirleyen, politik hedefler ve önderliktir. İşte tam da burada sol ve sosyalistlere düşen görev, uzaktan seyretmek yerine eylemin içinde aktif bir şekilde yer alarak doğru önderlikle eylemin sınıf çıkarları doğrultusunda ilerletilmesiydi.

Şimdi Fransız soluna düşen görev, hareketin en ileri taleplerini sahiplenmesi, onları işçi sınıfının talepleriyle bütünleştirerek mücadeleyi yükseltmesidir.

“Gelinim sana söylüyorum,kızım sen işit” misali, bu koşullar Türkiye emekçileri için de geçerlidir. Sarı Yelekliler in öne sürmüş oldukları 42 maddelik talepleri, neoliberal politikalar yüzünden yaşam ve geçim imkânları daralan bütün dünya emekçilerin talebidir.

İşte o taleplerin hepsini değil ama ülkemiz emekçilerinin talepleriyle örtüşenlerini aşağıda yayınlıyorum.

  1. Sıfır evsizlere barınma.
  2. Gelir vergisi daha kademeli olsun.
  3. Asgari ücret net 1300 avro olsun. (Şu andaki net asgari ücret yaklaşık 1150 avro)
  4. Köylerde ve şehir merkezlerinde küçük esnaf korunsun; dev alışveriş merkezi inşaatlarına son verilsin.
  5. Büyükler büyük, küçükler küçük vergi ödesin.
  6.  Herkes için aynı sosyal güvenlik sistemi uygulansın.
  7. Akaryakıt zammı kaldırılsın.
  8. 200 avronun altında emeklilik maaşı olmasın.
  9. Tüm seçilmişlerin maaşı ülkenin ortalama maaşıyla eşit olsun.
  10. Tüm Fransızların maaşları ve sosyal yardımlar enflasyona endekslensin.
  11. Fransa sınırları içinde çalışma hakkı olan yabancılar, Fransız vatandaşlarıyla eşit olmalı ve o kişinin işvereni Fransız işverenlerle aynı vergileri ödemeli.
  12. Büyük şirketlerin sözleşmeli işçi çalıştırma hakkı sınırlandırılsın. Kadrolu çalışmaya geri dönülsün.
  13. Büyük şirketler için vergi indirimi kaldırılsın.
  14. Kemer sıkma politikalarına son verilsin.
  15. Zorunlu göç hareketlerine çözüm üretilsin.
  16. Sığınmacılara iyi davranılsın.
  17. Azami ücret ayda 15 bin Avro olsun.
  18. İşsizler için iş alanları açılsın.
  19. Engellilere verilen mali ödeme artırılsın.
  20. Kiralara sınırlama getirilsin; daha çok sayıda ve makul ücretli kiralık konut yapılsın.
  21. Fransa’ya ait mülklerin (baraj, havalimanı vb.) satışa çıkarılması yasaklansın.
  22. Ücretli otoyollardan toplanan paranın tamamı Fransa’da otoyol ve yolların yapımına, bakımına ve güvenliğine yatırılsın.
  23. Gaz ve elektrik sistemi tekrar kamusallaştırılsın ve fiyatlar aşağı çekilsin.
  24. Küçük yerleşimlerdeki demiryolu hatları, postane şubeleri ile ve ilkokul ve anaokullarının kapatılmasına son verilsin.
  25. Yaşlı nüfusun hayat seviyesi yükseltilsin.
  26. Anaokulundan lise sona kadar hiçbir sınıfta öğrenci sayısı 25’i geçmesin.
  27. Çocuklar 10 yaşına girene kadar geçerli olmak üzere çocuk bakımı için parasal destek sistemi geri getirilsin.
  28. Ticari malların dolaşımı demiryollarıyla sağlansın.
  29. Vergilerde stopaj sistemine son verilsin.
  30. Eski cumhurbaşkanlarına ömür boyu ödenek uygulamasına son verilsin.
  31. Banka kartıyla ödeme yapıldığında esnafa ek vergi uygulanmasın.
  32. Gemi yakıtlarına vergi getirilsin.

Türkiye emekçileri açısından Fransa’da ortaya çıkan “Sarı Yelekliler (Sarı Yelekli Geziciler de diyebileceğimiz) ” eyleminden çıkarılması gereken sonuç: Kapitalizm her yerde aynıdır ve hiçbir sermaye partisi alın teriyle yaşamını sürdürenlerin temsilcisi olmamıştır olmayacaktır da…

“Sarı Yelekliler” in hak, onur ve adalet mücadelesini selamlıyoruz.