Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2018 yılında erkekler tarafından  440 kadının öldürüldüğünü 317 kadına cinsel şiddet uygulandığını açıkladı.

İşte Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yayınladığı 2018 Veri Raporu’nun tam metni:

Geçtiğimiz yıllara göre 2018 yılında kadın cinayeti arttı. Bu yıl 440 kadın kardeşimiz erkek şiddeti ile hayatını kaybetti. Özellikle haklarımıza yönelik saldırıların artması OHAL ile birlikte artan şiddet politikaları ile kadın cinayetleri de paralel olarak artış göstermeye devam etti. Sonlandırılmayan OHAL dönemi ile birlikte sürdürülen savaş politikaları kadın cinayetinde vahşetin daha da artmasına sebep oldu; kadın cinayetlerinde faili belli olmayan cinayetlerle bu sene daha fazla karşılaştık. Koruma altında kadınlar öldürüldü. Yaş aralığı düştü, çocuklar da öldürüldü. 2018 yılında kadın cinayetinin artmasının başlıca nedenleri; devletin kadın cinayeti ve kadına yönelik şiddete karşı önlem almak yerine daha çok artıracak uygulama ve yasaları getirmeye çalışması, var olan kanun ve sözleşmelere uymamasıdır. Kadına karşı şiddetin, kadın cinayetlerinin ve çocuk istismarının durdurulması için önerilerimize rağmen bu sene Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı birleştirildi, buna karşı Kadın Meclisleri ‘Kadın Bakanlığı Yoksa Biz Varız’ şeklinde açıklama yaptı. 2018 kadınların örgütlü mücadelesinin de arttığı bir yıl oldu. Türkiye’nin dört bir yanından 500’den fazla kadının katıldığı ve “Kadınlar Durmayacak” dediği Türkiye Kadın Meclisi’nin toplandığı Mart ayında senenin en düşük kadın cinayeti yaşandı.

Artan kadın cinayeti, çocuk istismarı ve cinsel şiddete rağmen kadın mücadelesinin sürdüğü bir yılı geride bıraktık. Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’ne göre kadın cinayeti verilerinin derlenmesi ve nedenlerinin açığa çıkartılması devletin görevidir. Bu yıl Kasım ayında ilk kez bizim dışımızda kadın cinayeti verilerini açıklayan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamada 2017’de 353, bu yıl ise 20 Kasım itibarıyla 238 kadın cinayeti yaşandığını ve geçen yılın ilk 11 ayı ile bu yılın ilk 11 ayını karşılaştırınca kadın cinayetlerinde yüzde 22 azalış görüldüğünü iddia etti. Bakanlık hangi verileri açıklamıştır bilemiyoruz dayanağını fakat, Türkiye’de 19 ayda erkekler tarafından 652 kadın öldürüldü ve her biri basında ya da bizim kayıtlarımızda yer alan kadınlar. Bizler, basına yansıyan ve doğrudan bize gelen başvuruları derleyerek bir sayıya ulaşıp, bu çerçevede raporumuzu hazırlıyoruz. Ancak çocuk istismarı ve cinsel şiddet verileri açıkladığımız ve basına yansıyan haberlerden çok daha fazla. Ancak bunu yapmayan yetkili merciler yerine Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak basından aldığımız bilgilere göre bu verileri hazırladık; sizler için paylaşıyoruz:

(Bu yıl öldürülenler arasında babası tarafından anneleriyle birlikte öldürülen 2 ve 4 yaşlarındaki Elif Mina ile Miray Hira, yine babası tarafından annesiyle birlikte öldürülen 13 yaşındaki Nurdan Şahin, annesiyle nehrin kenarında ölü bulunan 8-10 yaşlarındaki bir kız çocuk, babası tarafından annesiyle birlikte öldürülen 2 yaşındaki Ecrin Elgün, komşusu tarafından istismar edilen ve öldürülen 8 yaşındaki Eylül Yağlıkara, 4 yaşındaki Leyla Aydemir, babasının şiddetiyle öldürülen 2 yaşındaki Betül El Hassan, annesiyle birlikte öldürülen 13 yaşındaki Esma A., Kadın Sığınma Evi’nde şüpheli bir şekilde ölü bulunan 2 yaşındaki Derya D., istismara uğradıktan sonra öldürülen 9 yaşındaki Sedanur Güzel gibi çocukları da Femisid* kapsamı içerisinde ele alarak yetişkin çocuk ayrımı yapmadan kadın cinayeti sayısını belirledik.)

2018 yılında 1217 çocuk istismarı basına yansıdı, 26 çocuk öldürüldü

Bu yıl 1.217 çocuk istismara uğradığı haberlerde yer aldı fakat gerçek istismar verilerinin bunun kat be kat üstünde olduğunu biliyoruz. Çocuklar bulundukları her alanda kaldıkları yurtlarda, okullarda öğretmenleri, okul çalışanları tarafından, evlerinde en yakınları tarafından istismar edildiler. Aralık ayında ise 9 çocuğun istismara uğradığını basında gördük. Cinsel istismara uğradıkları babalarının cezaevinden çıkması ihtimalini öğrenince iki kız kardeş intihar girişiminde bulundu. İki kız kardeş, devletin kendilerine sahip çıkmadığını belirtti  ve savcılıktaki ifadeleri ile hastane raporlarının değiştirildiğini söylediler.

2018 yılında öldürülen 26 çocuğun 11i babaları tarafından öldürüldü. Erkekler 6 çocuğu annesi ile birlikte öldürdü, 5 çocuk baba şiddetine maruz kalarak öldürüldü. 3 Çocuğun da istismar edildikten sonra öldürüldüğü açığa çıktı.

Ocak ayında Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 2017’nin ilk 5 ayında 115 çocuğun erken yaşta hamileliğinin resmi makamlara bildirilmediği Sosyal Hizmet Uzmanı İclal Nergiz’in ihbarıyla ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı, konuyla ilgili olarak Ekim ayında yayınladığı rapora göre sayının 158 olduğu belirtildi.Temmuz ayında İstanbul’da bulunan Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 348 adet çocuk yaşta hamilelik vakasının adli makamlara bildirilmemesiyle ilgili soruşturma devam ederken, Sağlık Bakanlığı ise bildirimlerin eksiksiz yapıldığını ve çocukların hastaneye başka şikayetlerle geldiklerini söyledi.

Öldürülen ve istismar edilen çocukların sayısındaki artışla birlikte kamuoyunda sesler yükselmeye başladı. Devletten somut adımlar atmasını beklerken “idam ve hadım cezası” tartışmaları Şubat ayında gündeme getirildi.

Nisan ayında meclise gelen çocuk istismarında yaş sınırını düşürmeyi öngören ve kadınların nafaka hakkını sınırlandıran yasa tasarısı da kadın hareketinin gündemi oldu. Şiddete karşı kesin çözüm yöntemlerini içermeyen yasaya karşı kadınlar “Göstermelik yasalar değil, çocuk istismarını durduracak çözümler istiyoruz” diyerek çocuk istismarını durdurmanın yöntemlerine dair çalışmalar yürüttü. Çocuk istismarının yaş sınırını düşürmeyi ve haberlere yayın yasağı getirmeyi öngören yasa teklifi, tepkiyle karşılandı. #TasarıİstismaraÇözümDeğil etiketiyle eylem yapıldı. Tasarı askıya alındı.

Ağustos ayında zorla evlendirilmek istenen bir kız çocuğu polisi arayarak kendini ihbar etti, çocuk koruma altına alındı.

Çocuk İstismarı Önlenebilir

Çocuk istismarlarının ve cinayetlerin artarken devlet görevini yapmalı ve Uluslararası Lanzarote Sözleşmesi, Çocuk Koruma Kanunu ve Yönetmeliği, Çocuk Koruma Hizmetlerinde Koordinasyon Strateji Belgesi uygulanmalıdır. Her kamu kurum ve kuruluşun görevlileri ve her birey, risk faktörlerini sosyal hizmetler müdürlüklerine bildirmelidir. Kendisine bildirilen kurum, olaylar hakkında gerekli araştırmayı derhal yapmak zorundadır.

*Çocuk istismarı ile ilgili veriler basına yansıyan kadarıdır, gerçek rakamlar Çocuk İzleme Merkezlerine başvuran çocuklar düşünüldüğünde çok daha yüksektir. Ancak bu merkezlere yansımayan olgular vardır, belirtmek gerekir ki ülkemizde çocuk istismarının gerçek boyutu henüz ölçülebilmiş değildir.

Laik eğitim yine yok sayıldı

Geçtiğimiz sene cinsiyetçi söylemlerin yer aldığı eğitim hayatına başlayan çocuklar, bu sene de okullarında laik karşıtı söylemlere ve istismarlara maruz kaldı. Liselerde ciddi bir şekilde tacize karşı ayaklanmalar başladı.

Ocak ayında Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde bulunan Metin Seçkin Ortaokulu’nda vekaleten müdürlük yapan Metin Demirbağ okulda harem-selamlık uygulaması başlattı, bu durum veli ve öğrencilerin tepkisine neden oldu.

Bahçeşehir Atatürk Anadolu Lisesinde yaşanan taciz için  “Siz de o kadar dar pantolon giymeyin” diyen müdüre karşı, öğrenciler Şubat ayında okullarında eylem başlattılar. Yaşanan tacize karşı ses çıkaran öğrencilerin tepkisi kazanımla sonuçlandı. Okul müdürü açığa alındı. Tacizci görevli hakkında işlem başlatıldı.

11 Eylül’de Milli Eğitim Bakanlığı ‘karma eğitim’ maddesini yönetmelikten kaldırdı.

Ekim ayında Kadriye Moroğlu Lisesi’nde öğretmeni tarafından istismara uğrayan arkadaşları için tüm okul öğrencileri #TacizVarSesÇıkar diyerek dersleri boykot etti okulda eylem yaptı.

Türkiye’nin dört bir yanından 500’den fazla kadın Türkiye Kadın Meclisi toplantısı için İstanbul Maltepe’de toplandı. Kadınlara ve çocuklara karşı artan şiddetin karşısında ne yapılması gerektiği konuşuldu, hedefler tartışıldı. 81 ilde de oluşmayı hedef olarak belirleyen Türkiye Kadın Meclisi toplantısı, farklı siyasi kimliklerdeki kadınları mücadele için bir araya getirdi.

Şubat ayında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Faruk Beşer, Sağlık Bakanlığı’na “Yoğun bakımda kadın ve erkeği ayrı odalarda tutmak mümkün değil mi? Kadına kadın, erkeğe erkek doktor bakamaz mı?” sorusunu sordu.

Konya’da Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde Dekan olan Prof.Dr.Mehmet Keralı Kasım ayında “İyi bir ev hanımı olmak bakan, başkan, bir iş kadını olmaktan elzemdir.’ diyerek önümüzdeki seçimlerde hiçbir kadın seçmene oy vermeyeceğini açıkladı. Yoğun tepkiler üzerine görevinden istifa etti.

Sanatçı Sıla Gençoğlu, oyuncu Ahmet Kural’dan gördüğü şiddet neticesinde 6284 sayılı kanunun etkin bir şekilde uygulanması için mahkemeye başvurdu ve 3 aylık uzaklaştırma kararı aldı. Sıla’ya karşı uygulanan şiddetin, sonrasında yapılan açıklamaların ve şiddetin normalleştirilmeye çalışılmasıyla da kamuoyunda büyük tepkiye neden oldu. Aynı zamanda Kadın Meclisleri yaptıkları açıklamada son zamanlarda artan kadına şiddetin ve kadına şiddet olaylarında suçluyu övecek söylemlerin ceza kanununda suç olması nedeniyle durdurulmasını, aksi takdirde hukuki süreci başlatacaklarını duyurdu. Bu olay 6284 sayılı kanunun neden kadınların cam simidi olduğunu bir kez daha vurguladı.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Kadın Meclisleri il il toplantı gerçekleştirdi. Farklı birçok üniversitelerde panellere konuşmacı olarak davet edildi. Kadın Meclisleri ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Twitter üzerinden #KadınaŞiddettir etiketiyle birlikte şiddetin türlerini ve mücadele yöntemlerini kamuoyuyla paylaştı.

Ankara, Çanakkale, Çorum, Bolu, Denizli, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, Muğla, Erzurum, İzmir, Aydın, Karabük, Manisa, Konya, Sivas, Tekirdağ, Mersin ve Kütahya’da 25 Kasım’da kadınlar Türkiye’nin dört bir yanında bir araya geldi.

Kadın Meclisleri, 25 Kasım günü İstanbul – Kadıköy’de  öldürülen kadınların aileleri ve şiddete uğrayan kadınlarla beraber eylem gerçekleştirildi. Adalet arayışına yoğun katılımla gerçekleşen eylem, polis tarafından engellendi. Aynı günün akşamında Taksim’de gerçekleşen yürüyüş tekrar polisin engellemesiyle karşılaştı. Kadınlar Kadıköy’de eylemlerini gerçekleştirdi, Taksim’de engellenmeye çalışılan yürüyüş bütün Taksim’e yayıldı. Kadınlar korunmak istediğinde görevini yapmak için hiçbir kararlılık göstermeyen Valilik kadınların yürüyüşüne karşı karar almıştır. Şiddeti durdurmak için yürümek isteyenlerin mücadelesini durdurmak mümkün değildir.

Şule Çet intihar değil bir kadın cinayetidir. İntihar süsü verilen tüm cinayetleri açığa çıkaracağız.

Mayıs ayında bir plazanın 20. katından düşerek ölen Şule Çet’in öldürüldüğünü kanıtlayabilmek ve soruşturma aşamasında delillerin toplanması için mücadele etmemiz gerekti. Toplumun tepkisi ve mücadelemiz sonucunda toplanan delillerin ardından, Şule’nin öldürüldüğünü mü yoksa intihar mı ettiğini; cinsel şiddete uğrayıp uğramadığını tespit edemeyen Adli Tıp Kurumu raporunda, sonuç için kesin bir değerlendirme yapılamadığı ve tıbben bilinemediği görüşüne yer verildi. Adli Tıp Kurumu’nun bu açıklaması kadınlar tarafından tepkiyle karşılandı. Çünkü bilir kişi olan Adli Tıp Kurumu, bilmiyorum diyemez. Aralık ayında iddianamesi tamamlanan dosya Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Şüpheli ölümlerin üstü örtülürse ve failler ceza almazsa şüpheli ölümle artmaya devam edecektir. Ancak Şule Çet için verilen mücadele kadın cinayetlerinin üstü örtmeye çalışanlar için caydırıcı olacaktır.

Mart ayında hocasının odasında şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Hukuk Fakültesi öğrencisi Alara Karademir için de intihar ettiği öne sürüldü.

İş yerinin üçüncü katından düşerek hayatını kaybeden Aysun Yıldırım’ın ölümü önce kayıtlara şüpheli ölüm, sonra kovuşturmaya yer olmadığı gerekçesiyle intihar olarak geçti. Ailesi karara itiraz etmesine rağmen, itiraz reddedildi.

Kadınları hayattan, sokaktan, işten soyutlamaya yönelik saldırılar devam etti. Kadınlar hayatlarını sınırlayan tüm pembeleri Reddetti

Bursa’da geçtiğimiz sene uygulama konulan pembe vagon bu sene Ocak ayında uygulamadan kaldırıldı. Buna karşılık Mayıs ayında İstanbul’da kadınlara özel AVM açıldı, açılışı erkekler yaptı. Bu tür uygulamaların hiçbiri kadına yönelik şiddeti önlemek için değil, aksine kadınları toplumdan dışlamaya yönelik uygulamalardır. Toplumda artan cinsel şiddet gerçeğini tartışmadan kadını toplumdan izole etmek, başka bir çözüm olmadığını savunmaktır. Halbuki mevcut yasalara göre hareket edildiği takdirde engellenebilir.

Şubat ayında Rize Yeşilçay Spor Kulubü Kadın Futbol takımının 2. Başkanı ve Kaçkar TV Spor Müdürü Alaettin Onay, Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun “Kadın sporculara destek vermek günahtır” dediğini canlı yayında açıkladı. Yeni Akit yazarı Ahmet Gülümseyen bir yazısında “Bayan elbette ki spor yapmalı ama, voleybol ve benzeri branşlarda giyilen ‘kıyafetin’, vücut hatlarının ortaya çıkarılmasının nasıl bir izahı olabilir?” dedi. Aynı ay Gülsüm Özen, çevresinin “Dul kadınsın, evinde otur” baskılarına boyun eğmedi, Turkish Open’da yarışarak kick boks şampiyonu oldu. 2018 yılında da kadınları toplumsal hayattan dışlamaya çalışan zihniyetlere ve cinsiyetçi söylemlere karşı kadınların mücadelesi devam ediyor.

Flormar işçisi yalnız değildir

2018 yılı herkesi etkileyen ekonomik krizle birlikte emekçi kadınlar için de mücadelenin arttığı bir yıl oldu. Mayıs ayında Flormar’da çoğunluğu kadın 120 işçi, sendika üyesi oldukları gerekçesi ile işten atıldı. Ülkedeki en büyük direnişlerinden biri haline gelen ve #FlormarDeğilDirenişGüzelleştirir sloganı ile 2018 boyunca devam eden direnişe rağmen Flormar’da yıl boyu işten çıkarılan işçi sayısı 132’ye ulaştı. Gerek evde gerek dışarıda emeğinin karşılığını ve sendikal haklarını savunan kadınlar direnişe geçti.

Söz konusu ekonomik baskılar sadece Flormar’da gerçekleşmiyor.

DİSK’in ocak ayı istihdam raporuna göre; genel  işsiz sayısı ise 3 milyon 274 bin olarak gerçekleşti. Kadın işsizliği yüzde 14, genç kadın işsizliği ise 25,7 olarak açıklandı. Temmuz ayında ILO, 2018 yılı itibarıyla 606 milyon kadının bakım yükümlülükleri nedeniyle çalışma yaşamında yer alamadığını açıkladı.

11 Milyon Kadın İşgücü sayılmıyor; TÜİK’e göre ev işi ile meşgul

TÜİK’in hazırladığı raporda ise ev işi ile meşgul diyerek kadınlar iş gücü olarak bile saymıyor, Türkiye’de 11 milyon kadın işgücü olarak görülmüyor. GREVIO komitesinin Türkiye raporunda Türkiye’nin şiddete karşı mücadelesinin yetersiz ve koruma sistemi başarısız olduğu, kadın örgütlerinin faaliyetlerinin kısıtlandığı belirtildi.

Son olarak da Aralık ayında Dünya Ekonomik Forumu 2018 Cinsiyet Eşitliği Raporu’nu yayınladı. Türkiye 12 yılda 25 sıra gerileyerek 149 ülke arasında 130. sıraya yerleşti. Türkiye’nin geride bıraktığı ülkelerden bazıları ise: Fildişi Sahili, Bahreyn, Nijerya, Togo, Mısır, Moritanya, Fas, Ürdün, Umman Sultanlığı, Lübnan, Suudi Arabistan, İran, Mali, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Çad, Suriye, Irak, Pakistan, Yemen.

Genel seçim de kadınları görmezden geldi

6284 sayılı Koruma Kanunu etkin uygulanmaz, somut politikalar üretilmez ve gerekli yasal adımlar atılmazken; kadınların ayrıca haklarını kullanmasının da bizzat ilgili makamlarca engellemesi de şiddetin bir başka boyutu olarak karşımıza çıktı. Ülkenin en kritik seçimlerinden biri olan 24 Haziran seçimlerinde sığınma evlerindeki 12 bin kadının oy kullanması engellendi.

Yapılan seçim sonucunda mecliste sadece 103 kadın milletvekili olarak görev aldı.

Seçimden sonra yeni kurulan hükümet ile birlikte kadınları ve çocukları ilgilendiren ilk icraat, Temmuz ayında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı birleştirilmesi oldu. Buna karşı Kadın Meclisleri ‘Kadın Bakanlığı Yoksa Biz Varız’ şeklinde açıklama yaptı.

Yeni ismi Türkiye Cumhuriyeti Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler olan Bakanlık 12 Ekim’de Adalet Bakanlığı ile birlikte kadınların nafaka hakkını sınırlandırma hedefiyle çalıştay düzenledi. Tepkiler üzerine çalışmayı askıya almalarına rağmen 2018 yılının son günlerinde bir açıklama yapan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, süresiz nafaka ile ilgili bir çalışma başlattıklarını ve herkesi memnun edecek bir düzenleme yapılacağını açıkladı.

2018 yılında 317, Aralık ayında 27 kadın cinsel şiddete uğradı

Kadınlara yönelik saldırılarda cinsel şiddet de azalmıyor. Kadınlar bu şiddet karşısında kendi yöntemleriyle korunmaya çalışıyor. Cinsel şiddet en çok kamuya açık alanlarda, sokakta ve toplu taşıma araçlarında gerçekleşiyor. Kadınların en az 142’si saldırıya kamuya açık alanlarda ve özellikle tanımadığı erkekler tarafından cinsel şiddete maruz kaldı.

Şubat ayında TBMM’de görevli memur 52 yaşındaki F.K, stajyer lise öğrencisi genç bir kadını taciz ederken başka bir çalışan tarafından görüldü. Şahıs hakkında soruşturma başlatıldı, sanığın 4 aydır tacizlerinin sürdüğü ortaya çıktı.

Temmuz ayında 18 yaşındaki Bahar Doğrul, babası tarafından uğradığı şiddeti sosyal medyada anlatarak yardım istedi.

Bir kadın 15 yaşından beri 10 yıl boyunca öz babasının cinsel şiddet ve istismarına maruz kaldı. Kasım ayında, babanın kızına yazdığı aşk mektubunu çöpte bulan annenin şikayeti neticesinde baba cinsel saldırı suçundan tutuklandı. Hukuka güvenin olmaması ve kadına karşı toplumsal baskının devam etmesi her türlü şiddetin 10 sene boyunca devam edebilmesine sebep oluyor.

2018’de görüldü ki kadınlar şiddete uğradıklarını tüm baskılara rağmen şikayet ederek, daha fazla kişiye duyurarak çözüm bulma arayışına gidiyor. Özellikle Aralık ayının son zamanlarında 3 gün içerisinde 3 kadın Twitter üzerinden sesini duyurmaya çalıştı. Alınması gereken önlemler alınmadığı veya eksik alındığı için kadınlar sosyal medyayı bir araç olarak kullanarak korunmaya çalışıyor, sessiz kalmıyor.

2018 yılında 440 kadın, Aralık ayında 45 kadın erkekler tarafından öldürüldü, kadın düşmanı uygulamalar devam ediyor

2018 yılında erkekler tarafından 440 kadın yaşamını yitirdi. Artan kadına karşı şiddet ve çocuk istismarlarına karşı devletin somut adımlar atılması beklenirken idam, hadım ve af gündeme geldi. Bunların çözüm olmadığını belirten itirazlarımıza rağmen toplum daha fazla şiddet politikasına sürüklendi. Her gün hakları gasp edilen, işten çıkartılan, şiddete uğrayan, öldürülen ve korunmayan kadınlar varken kadın düşmanı yasa çalışmalarına bir de “Nafaka Düzenlemesi” eklendi. Kadını özellikle aile içerisinde daha fazla mağdur hale getirecek olan bu yasa düzenlemesi, kadına karşı şiddetin ve kadın cinayetlerinin artmasına sebep olacaktır. Bu tür kadın düşmanı uygulamalar kadın cinayetlerinin artmasındaki en büyük etmenlerden biridir.

Kadınların 105’i kendi hayatına dair karar almak, 16’sı boşanmak istediği için öldürülürken;  131 şüpheli ölüm ve 134 tespit edilemeyen kadın cinayeti gerçekleşti.

Bir yıl içerisinde en çok kadın cinayetinin gerçekleştiği iller; İstanbul’da 64, Antalya’da 24, Bursa’da 23, İzmir’de 19, Adana’da 15, Gaziantep’te 13, Konya’da 12 şeklinde oldu.

6284 kadınların şifresi

2018 yılı içerisinde öldürülen kadınların koruması yok ya da tespit edilemiyor. Kadına yönelik şiddette en büyük çözüm olan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren 6284 sayılı Koruma Kanunu etkin uygulanmıyor. Şiddete uğrayan kadını korumak için saldırgana en az 1 ay uzaklaştırma kararı çıkartılması; kadına barınak sağlanması; kadına yeni kimlik verilmesi gibi birçok düzenlemeyi içeren 6284 etkin uygulanmış olsaydı bugün kadınlar yaşıyor olacaktı. 6284’ün yürürlüğe girdiği 2011 yılında en az kadın cinayeti yaşanmışken 6284’ün saldırıya uğradığı 2018 yılında en yüksek sayıya ulaşması tesadüf değil. Bu yıl kadınlar 6284’ün bazı basın organlarında “aile yıkan, yuva bozan” diye karalamasına karşı “6284 kadınlar için can simididir” diyerek meydanlardaydı.

Haziran ayında Şırnak’ta 32 yaşındaki Esra Köşker, boşanmak istediği için evli olduğu Vehbi Köşker tarafından ateşli silahla öldürüldü. Esra Köşker’in koruma kararı bulunuyordu.

İstanbul’da defalarca koruma talebinde bulunan Ergül İsenç boşanmak istediği için, evli olduğu H.İ. tarafından Eylül ayında kesici aletle yaralandı.
Şüpheli ölümlerde geçen yıla göre artış oldu

2018’de baraj, göl kenarı, yol kenarı gibi yerlerde ölü bulunan kadınların haberleri yaygınlaştı. Bu sene öldürülen kadınların yaklaşık öldürülen 440 kadının 131’i şüpheli olarak kayıtlara geçti ve failleri bulunamadı. Bu duruma sebep olarak bireysel silahlanmanın teşviki, silah kullanımının son yıllarda artması ve kadın cinayetlerine karşı somut adımların atılmıyor oluşu sebep olurken; bu cinayetleri şüpheli ölüm kapsamında ele aldık.

Kasım ayında İstanbul Esenyurt’ta erkek arkadaşının evinden aşağı atladığı iddia edilen Ferya Öztürk’ün ölümünün intihar mı yoksa cinayet mi olduğu çözülemedi.

20 Kasım’da Zonguldak’ta bir dere kenarında kimliği belirlenemeyen bir kadın cesedi bulundu.

Aralık ayında çocuklarının gözleri önünde Ayten Adıgüzel Deligözoğlu evli olduğu erkek tarafından öldürüldü. Fail, diğer kadın cinayeti faillerinin kullandığı “intihar etti” yalanını öne sürdü.

Kadın cinayetlerinde yaş aralığı düşüyor, genç kadınlar mücadeleyi büyütüyor

Kadın cinayetlerinde öldürülen kadınların yaş aralığı düştü. Bu yıl 15-18 ve 19-25 yaş arasında toplam 59 kadın öldürüldü. Kadınlar liselerde, üniversitelerde, iş yerlerinde şiddete karşı tepki gösterdi.

Burdur’da yaşayan 17 yaşındaki Ayten Kekik, erkek arkadaşı tarafından önce bıçaklandı sonra boğularak öldürüldü.

43 gündür kayıp olan 17 yaşındaki Ecem Balcı Şubat ayında Kocaeli’de bir ormanlık alanda gömülü olarak bulundu. Ecem’i annesinin imam nikahlı eşinin öldürdüğü ortaya çıktı.

Geçen sene Pendik’te arkadaşlık teklifini reddettiği bahanesiyle okulunda öldürülen Helin Palandöken’i öldüren Mustafa Yetgin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

2018 yılında verilen mücadele ile birlikte çokça kadın feminizmle tanıştı. En fazla üniversiteli kadınlar mücadeleyi anlamaya ve mücadeleye katılmaya dönük çabası gözlemlendi. Üniversiteli kadınlar kendi üniversitelerinde Üniversite Kadın Meclisleri’ni kurdu ve bu sayede üniversiteli kadınların örgütlenmesi arttı.

Femisid; embriyodan cenine, bebekten çocuğa, erişkinden yaşlıya kadar tüm kadın cinsiyetteki bireylerin sadece cinsiyetlerinden dolayı ya da toplumsal cinsiyet kimliği algısına aykırı eylemleri bahane edilerek, bir erkek tarafından öldürülmesi ya da intihara zorlanmasıdır. Femisidler salt kadın cinsiyetteki insanların öldürüldüğü cinayetler olarak algılanmamalıdır. Nefretle işlenen bu cinayetlerde, saldırıya uğrayan şey kadın kimliğidir