Karga Gak Demeden
15-01-2019
Ömer ŞAN

            Millet darlanmiş, bezmiş, sikinti boyi aşti… Artuk, yemek-içmek da ağirdan deyil… Kebre diz boyi! Piçak, gemüklan oldi kardaş…

            Yani artık, mazeret üretmeyin, öteye-beriye çamur atmayın, başkalarını suçlamayın… Oturup kafanızı elleriniz arasına alım ve bu memleket için, bu insanlar ve gelecek için çözüm üretin. O mihrak değilseniz elbet!

Son gol geldi Çaykur için bu arada… CHP Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya, mevsimlik işçilerin de işsiz kaldıkları sürede işsizlik maaşı alabilmeleri için yasa önerisi sunmuş Meclis’e! Mutlaka ki, AKP ve MHP’li üyelerin oylarıyla reddedilecek ve Çaykur’un mevzubahis işçilerince de alkışlanacak ve dahi oy akışına vesile olacaktır!

Öngörü bu ya…

Ha, gol olan bu değildi… Cumhuriyetten sevgili Çiğdem Toker yazmış… Çaykur, İhale Kanunundan çıkartılmış! Neymiş, kurum kendi işlerini daha kolay ve bürokrasi olmadan haletsinmiş! Daha kolay ‘indregandi’ yapılabilsin hesabı yok yani! Şimdikiler değil ama önceden kırılan’ rekorlar’ iyi değerlendirilebilir… Kilometre başı 16 dolarlık harcırah yığınakları vesaire yani… Alkııışşş… Gözünüze kaydı… Pardon ya gözünüz aydı…n!

Hani, ‘Mart’ın sonu bahar’ diyor ya sloganda… Umudumuz ama… Eğudi Millet… Yazbahari bi kenara da, bunun bi da Mart kari var ha! Mart dokuzi, Abril beşi… Nerden bilecesunuz, kocakari değilsunuz hoş!..

Sakın ha… Kesin küfür etmeyin… Benzin ve mazota bir haftada 2. zammı, çok pardon, zamcık da değildi… Fiyat ayarlaması, yok ya… Hah, otomatik bindirmeyi eleştirmeyin, sakın ve sakin!

Bu araya kısa bir alıntı yapıyoruz…

Amerikalı ünlü ekonomist John Perkins’in, ‘Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları’ adlı kitabından sızdıracağız. Bazılarımız okumuş olabilir ama kısa notlar aldık…

* “Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç para verip otobanlar, yollar yaptırırız!.. Sonra onlara arabalarımızı satarız… Daha sonra bankalarını satın alırız… O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız… Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle… O ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş kurumlardan bir kredi ayarlarız. Ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine gitmez. O ülkede ‘proje’ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer. Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havayolları yapılır… Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton yığınları oluşur ve bizim şirketlerimiz kazanır… O ülkedeki birileri de nemalandırılır! Toplum bu düzenekten hiçbir şey kazanmaz. Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi imkânsızdır. Plan böyle işler… Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider onlara deriz ki; “Bize büyük borcunuz var. Ödeyemiyorsunuz. O zaman petrolünüzü satın, doğalgazı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin! Askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, Birleşmiş Milletlerde bizim için oy verin! Elektrik, su, kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin! Onları Amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere sattırır, daha sonraki hamlelerde askeri tesisleri de özelleştirmeleri için baskı yapar… Ve bu arada sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemlerini ele geçiririz… Bu, ikili üçlü dörtlü bir darbeler serisidir…”

Sonrasını merak mı ediyorsunuz… Kitaptan devam!..

Derken gene memleketin havası değişti!.. Mariam Kavakçı Cumhurbaşkanı Danışmanlığına atandı. Mariam’ın teyzesi Ravza, AKP Milletvekili; annesi Merve ise Kuala Lumpur Büyükelçisi; ablası Fatima, Cumhurbaşkanlığı Uzmanı… Üvey babası da muhalif Milletvekili…

Ülkenin yerli ve zeki ailesi! Ha, bu arada Güneysu eski belediye başkanı Ahmet Minder de, Personel Dairesi Başkanlığından, Cumhurbaşkanı Başkanı Başdanışmanlığına atandı… Geçen hafta annesi vefat etti, başı sağolsun, Allah rahmet etsin…

Yok bir şey, yok!.. Cidden ya! Hava, istemediğiniz kadar… Bu havalan hamsi çikar mi kavağa?

Fazla söze gerek yok, gazeteci Barış Terkoğlu işin sırrını anki bir cümleyle özetlemiş: “Belki Türkiye’ye görevlendirmeyle gelmiştir!”

Bu esnada Çaykur’a takılmışken, öncesinde daha önemli bir özelleştirme yapıldı! ‘Peşkeş’ eleştirmelerine karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tank Palet Fabrikasının özelleştirilmediğini, devredildiğini ifade ederek; “Burada yapılan özelleştirme değil, işletme hakkının BMC’ye devredilmesidir” demiş. TDK’ya bakıyoruz… Özelleştirme: Kamu iktisadi teşebbüslerinin varlık veya hisse satışı, kiralama gibi yollarla devredilmesidir…”

E haklı Sayın Cumhurbaşkanı. Bu bir özelleştirme değil; kamusal varlığın, yandaş holdinglere devrine yeni bir örnek. Malum BMC, yandaş bir iştirak. Sahibi görünen de eleman! Olaya böyle bakınca, olanlar daha kolay mı anlaşılır?

Bırakmadı yakamızı bu Amerikan emperyalizmi… Çıktı gene o sarışın aptal bakışlı, geveledi bir şeyler… Çavuşoğlu: “Bu millet, ‘aç kalırım ama boyun eğmem’ der” demiş. İyi de kardeş, sizin hatalarınıza sebep biz niye aç kalalım? Brunson olayı ortada, bunu diyen millet satıldı, telefonlar kırıldığıyla kaldı!

Tam bu açıklamanın hemen ardından Cumhurbaşkanı, Trump’a, Suriye’den çekilme kararını memnuniyetle karşıladıklarını ifade edip, Türkiye’nin ABD’ye her türlü desteğe hazır olduğunu bildirdi (AA bülteni). Ama arkadaş, bence Trump, ‘Türk Ekonomisini tahrip ederiz’ diyerek, bizi tehdit etmeseydi keşke! Zaten olan olmuş!

Eee, daha senaryoluk yapacaktık! İyi bir senarist olamadık!..