Karga Gak Demeden
05-02-2019
Ömer ŞAN

Cötunüz Yanayi!

Tam yazıya başlamıştık ki,bir kısa mesaj düştü ‘cebimize!’.. ‘Bu gece hem benzine, hem otogaza zam gelecek’ diye… Patlıcan, biber 20 Liraya koşuyor, soğan-patates aldı başını gidiyor… Mutfak yangın yeri! Bizim millet cefakardır, vefakardır, kan kusar, ‘kızılcık şerbeti içtim’ der… Der mi? Der…

Nah, der artık… O eskidendi…

Ankara’nın Bülbülderesi’nde rastladık ‘Memet Dayi’ya… Uzun zamandır görüşmemiştik… Nere böyle acele acele, bir dur da, dedik ama ne mümkün… Bir eli belinde, ötekiyle dengesini sağlamaya çalışırken; “Hayin aci yedum, cötum yanayi, cameye yetişeceğum” demez mi! Hala bekliyoruz, gelecek! Aha da dedi, Memet Dayı, namı diğer Atbaşun Memet!

Hiç zorumuza gitmedi! Aynı kızılcık şerbeti içmiş gibiydi! Pazaryerinden geldiği belli ama filesi boş, bir bağ marul, o kadar… Eve de yetişemez, umumi helaya değil camiye çünkü, umumisi 2 Lira, eski parayla 2 milyon Lira buralarda!

Yerli ve milliliğinden endişemiz olmayan Fatih Ekşioğlu, ‘Osmanlıcayı anlatan çok güzel fıkra’ diye paylaşmış… Konumuza uyar diye aldık buraya…

“60-70 yıl önce, Osmanlıca meraklısı bir Edebiyat Öğretmeni, öğrencilerine sürekli, “Dersimde herkes Osmanlıca konuşacak, sorduğum sorulara Osmanlıca cevap verecek, yeni Türkçe konuşmak yok” dermiş!
Soğuk bir kış günü o öğretmen, sınıfın ortasındaki büyük sobaya yanaşıp, arkası sobaya dönük vaziyette dersini anlatırken, sobadan sıçrayan bir kıvılcım öğretmenin ceketinin arkasını tutuşturmuş…
Parmak kaldırıp söz isteyen bir öğrenci başlamış konuşmaya: “Efendim, arka cenahınızdaki sobanın derunundaki parçe-i nardan kopan bir şerare, şahsınız istikametine tevcihlenerek, ceketinize sirayet etmiştir ve dahi mabadınıza intikal etmek üzre revan olmaktadır…”
Öğretmen arka tarafında giderek artan ısının da etkisiyle olayı anlayınca, sinirlenerek öğrenciye cevap vermiş: “Evladım, şuna ‘götün yanıyor’ desene, ne uzatıyorsun!..”

Malum önümüzde seçimler var ya, hani bizim işimiz olmaz ya…

AKP’nin Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi çalışmalarına aralıksız devam ederken, “Seçimler beka sorunudur!” demiş… Bunun hemen ardından ise AKP Sözcüsü Mahir Ünal, “Beka sorunu yoktur” açıklaması yapmış! Peki, hangisi doğru, bilemedik ama Türkiye’nin beka sorunu var mı, diye de sormaktan alamadık kendimizi!

E iyi de var ise eğer, bu ‘beka’ sorununa kim sebep oldu? Sebep olan kişinin seçimi kazanması daha büyük ‘beka’ sorununa sebep olmaz mı?

E yani, bu onların bizce kendi şahsi durumlarına göre bakışları. Ama Devlet, hiç kimsenin şahsi erkinde veya sorumluluğunda olmadığı gibi devlet, şahıs da değildir!

Tam buna karşılık, CHP Lideri Kılıçdaroğlu, CHP’nin dijital altyapısının hiçbir siyasi partide olmadığını söyledi… Hani seçim güvenliği tartışmaları var ya…

Evet… Yok!.. Ancak, kullanabilen de yok!.. O altyapıya hakim, teknik donanıma sahip bir örgüt yapısı da, kullanıcı da gerekli… Henüz bırakın interneti, telefon hattı, bilgisayarı-yazıcısı olmayan yüzlerce örgüt var?

Tam buna karşılık, CHP’den umduğunu bulamayan, bazı mevkileri tapulu malı sananlar hala memleket meselesini futbol maçı zannediyor ya… İlle de ecnebi transfer istiyor! Ama İstiklal Marşını da okuyamıyor, sonra.

Ama ne olursa olsun… Nazım’ın dediği gibiyse…

“Eğer hak,/ haksızlıktan yüce,/ sevgi/ nefretten üstün,
aydınlık/ karanlıktan güçlüyse,/ çaresi yok usta,
biz KAZANACAĞIZ…”

Ekmek parasını, emeğin karşılığını haaa…

Ve biz, yolumuza devam ediyoruz! Artık 14. yılımıza giriyoruz!
Bütün baskı, olumsuzluk ve zorluklara karşın Gazetemizin 715.sayısını çıkardık bu elinizdekiyle ve sizin gibi okurlarımıza ulaştırdık! Önceki yıllarda postayla gazete gönderdiğimiz sevgili okurlarımız, bu yılların, posta dahil 200.-‘er TL’lik yıllık Abone bedellerini ödeyebilirler…

Yine de, bir solukta okunup, suya-sabuna dokunacağız! Bu sıkıntılı süreçte bize destek veren, verecek olan dostlara Teşekkür ediyoruz. Gazetemizin yıllık abone bedeli olan, posta ücreti dahil 200₺’yi, 2019 yılı için de faturası karşılığında peşin yatırabilirsiniz! Yürekli dostların, Abone’lik katkısı bize daha da kuvvet verecektir!

Ve Ocak’ın son demleriydi, zemheri ayazı! Durup dururken ansızın ‘hazırım’ dedi ve o bembeyaz yeleli atlara binip gitti usulca ve sessiz çığlıklar bırakarak ardında.
Lekesiz, pak bir yol bıraktı! Tam 9 yıl oldu sensiz, doyumsuz gecelik sohbetlere daldığımız… Yaşamın her anında yürek güzelliği, onur ve gururdu bize bıraktığın! Ve hala dediğin gibi, kendimize yakıştırdığımız her çalışma güzel oluyor! Ve yine herkes, kendine yakışanı yapıyor!
Özlemle, rahmet ve sevgiyle anıyoruz seni fiziksel yokluğunda! Ruhun şad olsun, babam Hızır Ali Şan…

Derken önümüz seçim, aman dikkatli olun, Mart karı var bunun Abril 5’i var daha… Ve dahi parçe-i nardan kopan bir şerare, mabadınıza intikal etmek üzre revan olmaktadır…