Meşhur sözdür: İmam osurursa, cemaat sıçar. Eylem uzun zamandır tersine işliyor.‎İmam sıçıyor; cemaat osuruyor. Çünkü cemaat, imamdan ileri bir şey yapamaz.‎ O, her zaman her konuda herkesten bir kaç adım önde, başta olmalı.‎

Hal böyle olunca da imamın yaptığından beslenen mafyası, silahlanıyor, savcısı, ‎öğretmenleri halı sahadan toplatıp karakola çekiyor; şehremini olmaya soyunmuş meczup, ülkenin, dünya çapında saygınlık kazanmış güzel insanlarını “vatan haini”‎ ilan ediyor.‎

Yeri gelmişken size bir “masal” anlatayım: Cumhuriyetin ilk yılları. Gencecik yaşında ‎ani ölümüyle, onca savaş görmüş Mustafa Kemal’i hüngür hüngür ağlatan Mustafa ‎Necati, Milli Eğitim Bakanıdır.‎

Maraş’tan bir mektup alır. Bir köy öğretmeni, kendini ‎huzursuz eden Maraş valisinden ‎dertlidir.‎

Mustafa Necati, hemen, içişleri bakanını telefonla arayıp der ki: “Maraş valisi,‎ benim öğretmenimi huzursuz ediyormuş. O itini hemen şimdi tel emriyle ordan al yoksa ben kalkar oraya giderim.”

Sonra nolmuş dersiniz… Yarım saat sonra vali görevden alınır.. Neredeydik nerelere geldik. Kimlerden kimlere kaldık.‎