Salih Altun

İnsanlar, kendilerini aklamak, eylemlerini meşrulaştırmak, daha da ötesi kutsallaştırmak için onları rasyonalize ederler, yani akla uydurmaya çalışırlar.  Bunun en etkili yöntemve araçlarından biri dindir, ardından vatan, millet, bayrak gelir.

İlginç olan şudur ki bu kutsal ya da kutsallaştırılan kavramların hiçbiri, insanın kişisel iradesine dayalı seçimler değildir. Anne babasının mensup olduğu, hasbelkader içine doğduğu ve çok özel bir neden olmadıkça değiştiremeyeceği, sorgulanması tehlikeli kalıplardır bunlar.

Bu bakımdandır ki konuya ne kadar çifte standartlı yaklaşırsak yaklaşalım, her ulusun, her dinin bu değerlere fanatizm ölçüsünde bağlı bireyleri temelde birbirinden farksızdır. Konuya Yeni Zelanda ırkçı, faşist katliamı açısından baksak da bu yargıdeğişmez.

Bu tür fanatiklerden hem dini hem de insanlığı korumanın tek yolu ise gerçek anlamda inanç özgürlüğünü garanti eden bir laikliktir.

Şu an içinde bulunduğumuz siyasi atmosferde, birileri için bu katliam önemli bir malzeme oldu. O pis katilin şahsında Haçlılar, üzerimize sefere çıkmışlar gibi savaş davulları çalmaya başladı birileri. Haçlılar üzerine cihada çıkmaya kalktılar.

Durmadan parmak salladılar dışarıya. Ancak bunu yaparken diğer üç parmağın asıl suçluyu, yani kendilerini gösterdiğini düşünmediler. Saldırarak savundular kendilerini.

Bizdeki istismarcılar, Yeni Zelanda’daki ırkçı faşist katliamı genel bir haçlı saldırısı olarak göstermeye çalıştılar. O pis faşist katilin silahına yazdığı cümlelere,  onun ağzıyla cevap verdiler. Çam devirdiler, sonra sıkça yaptıkları gibi ‘bağlamdan koparılma’ masalıyla geri çimdiler.

Onun ün kazanmak için yayınladığı görüntüleri, naklen yayınlayıp adamın bedavaya reklamını yaptılar. Pis bir katilden, ırkçı, dinci bir Haçlı kumandanı(!) ürettiler. Sayelerinde o soytarının, on binlerce hayranı, ırkçı, dinci katil adayı var şimdi.

Olaydan sonra Yeni Zelanda başbakanının yapıcı tavrına baktım ve bahtsızlığımıza kahrettim. “O katil bizden değil; ölenler bizdendir.” diyen Yeni Zelanda halkına baktım. Cuma günü ülkelerindeki Müslüman toplumla dayanışma için sergiledikleri empati eylemine baktım. Sonra stadyumda kendinden saymadığı ölüler için saygı duruşu çağrısı yapıldığında, göbek atan, ıslık çalan ve en büyük(!)eseriniz olan bir grup insanımızı hatırladım ve utandım.

Irkçı senatörün kafasında yumurta kıran, kendine hukuki yardım olarak yapılan bağışları da katledilenlerin ailelerine bağışlayacağını söyleyen gencin insanca tavrına baktım ve bu eylemi ülkemizde, egemenlerden birine karşı yapan birinin başına neler geleceğini düşündüm.

Sizin aşınmış vicdanınızın ölçüleriyle, seçim kazanmak için her yol mubah mı sahi? Yaptıklarınızın doğuracağı sonuçların farkında mısınız siz?

Sesim size erer mi bilmem. Ama unutmayın ki su-i misal emsal olmaz. Kötü, örnek alınmaz. O pis katil, sizin öğretmeniniz değildir. Ondan farklı olmak gibi insani bir sorumluluğunuz, derdiniz yoksa sizin, eyvah ki eyvah…!