Karga Gak Demeden
09-04-2019
Ömer ŞAN

Bir de demokrasi, öyle ilerisi, gerisinden de değil… Hani bizde bir ince söz vardır! Çoktur da sözler, kıssadan  hisseler… Günümüze uyduralım… Mesela, “Kestane kumuşidan çikmiş, gerisini beğenmemiş” diye… Kestanenin kebabı güzel kendi de parlak ama malum dikenleri var ya!

Nerden bakarsanız bizim toplum ile siyasetçi ilişkisi… Toplumdan çıkarlar, seçimlerde nerden bakarsanız yalamadıkları halt kalmaz ama seçilip ballı parmak yalamaya başladıklarında kimseyi tanımazlar!

Demokrasinin nimetlerinden yararlanır, koltuğa oturur ama sanki demokrasiyi kendisi dağıtır gibi edalara bürünürse iş daha fena olur! bırakın demokraside çoğunluğun azınlığa, iktidarın muhalefete saygı duymasını… Memleketi görüyorsunuz!

Ve aman lütfen dikkat… Birileri gene bir şeyler karıştırıp, suça organize oluyor! Bu oyuna düşmeyin… Yine fena kandırılıp, kandırıyor!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’da Putin’le görüşmeye giderken, İstanbul’u yorumlamış, “Bu kadar az bir farkla seçimin kazanılması halkı rahatlatmaz” demiş… Eee nasıl olacak?

Asıl bu tür açıklama ve ifadeler halkı, demokrasiyi, piyasaları, uluslararası ilişkileri, siyaseti ve iç huzuru sıkıntıya sokar… Lütfen herkes rahat olsun!

Ve devam etmiş Sayın Erdoğan: “ABD’de yüzde 1 gibi sıkıntılı oy olsa seçimin yenilenmesine gidiyorlar. 13-14 bin oy farkla kimsenin kazandım deme hakkı yoktur” diye…

Hadi Sayın Yıldırım’ın, ‘3 bin küsur oyla kazandık’ demesi bir yana da, kendisi de İstanbul’da yüzde 25 küsur ile seçilmiş idi… Şimdi Yüzde 48’i geçmiş oranı mı beğenmiyor?

Hele ki, seçimi yenilemek için hiçbir demokratik ve hukuki hata olmamıştır… Böyle bir seçimi yenilemek ve yeniletmek, böyle bir talepte bulunmak hiç kimsenin hak ve hukuku değildir!

Hem sonra biz Amerika mıyız? Mesela kaç oy gerekiyor? Demokrasi kaç oy farkla gelir… YSK, kim kazandıysa mazbatayı O’na vermek zorunda değil midir? Ayrıca 16 milyon 1’den büyüktür!

Ama bir de iyi bakın, ’14 bin oy’ diyor haaa! 14 lira değil, 14 baş koyun değil. 14 bin… Tek-tek sandığa gidilip mühür basılmış, katlanarak zarfa konmuş ve sandığa atılmış. 14 bin el… 14 bin zarf, 14 bin pusula, 14 bin mühür… ’14 bin oy’ diyor haaa… Dile kolay! 14 bin oooyyy! 1’er 1’er 14 günde sayılmaz!

Demokratik, yasal ve hukuki zeminlere oturtulmuş seçimleri kaybetmesine karşın hala aynı görevi yürütmekte ısrar eden ve oturduğu koltuğu bırakmayanlar ne ölçüde halkın huzur ve refahını düşünüyor olabilir?

Haaa… Bir de bu arada İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, 14-15 bin oyla değil, toplam 4 milyon 171 bin oyla başkanlığı kazandı haaa…

Bir de adamlar sabah akşam, ‘CHP oy çaldı’ diyor ama 1 haftadır oylar çalınmasın diye çuvalların üzerinde uyuyanlar yine CHP’liler! Siz, çalınmasın diye, oy çuvallarının üzerinde uyuyan bir tane AKP’li gördünüz mü?

Ama hepsinden önemlisi, 2972 Sayılı yasanın 22. maddesinin 2. fıkrası çok açık, kimin nasıl Büyükşehir Belediye Başkanı seçileceğini hükme bağlıyor…

Bunu da zaten İmamoğlu, “YSK, herkese aynı mesafede, adaletli, kararları çelişmeyen ve uygulamada çifte standardı olmayan bir kurum olmalıdır. Tüm üyelerin, tarihe geçecek bu kararlarda adalet duygusuyla hareket edeceklerini umut etmek istiyorum” diyor!..

Ancak, bu durum sadece CHP’nin mücadele etmesini değil; demokratik hak ve hürriyetlere sahip çıkması gereken İyi Parti ve Saadet Partisi ile HDP ve dahi TKP’nin de mücadeleye sahip çıkmasını gerektirmez mi? Seçmen tercihi/halk iradesi birlikte savunulmalı.

Bir de şu ‘Sandık kurulu görevlilerinin GBT’leri inceleniyor’ iddiası var, doğrulanmış! Bu işlem atama yapılırken olur! Ve hatta partilerin sandık kurullarına verdiği görevlilerin de GBT’si incelenir, gerekirse değiştirilir! Şu anda böyle bir şey yapılmasının altında faklı bir plan vardır! Bu, ipe değil seçime un sermektir! Öküzün altına buzağıyı koyan, şimdi arıyor demektir!

Bu aşamadan sonra belediyeleri, yerel yönetimleri çalışamaz hale getirmek, ‘topal ördek’ gibi bırakmak, ‘bakalım nasıl çalışacaklar’ demek hangi halka, millete, devlete, akla hizmettir? Bu mudur ‘gönül’ işi? Etmayun haboylen…Gene kanduriyisunuz bizi ha…

Ha bir de bakun ne oldi… Dünyanın kişi başına en çok çay tüketen ülkesinde, en büyük çay üreticisi ve kamu kurumu olan Çaykur, gene bilerek zarar ediyor yada ettiriliyor. Rekorlar vadisi Çaykur, geçen sene de, 657 milyon liralık zararla rekor kırdı! Kim var, dünya gezgini İmdat Sütlüoğlu! Km’si 16 dolardan hesaplı!

Ha bir de, ekranlarda alkol-sigara görünmesini engelleyip de bunca leş ağızlıyı yalan, iftira, saygısız ve ahlaksızca aynı ekranlarda konuşturan; gazete köşelerinde yazdıran; haber yaptıran da en az onlar kadar aşağılıktır! Unutulmasın ki, kapının köpekleriyle değil, sahibiyledir asıl hesaplaşma!

Son bir not verelim… Göreve başlayan Belediye Başkanları, yasal ve hukuki çerçevede işlem başlatarak, çeşitli ‘destek, yardım vs’ gibi yüklü-yüksüz ekonomik aktarmaları geri almalı, sorumlular hakkında da suç duyurusunda bulunarak işlem yapmalıdır! Tüyü bitmemiş yetim hakkını yiyenler kamuoyuna ifşa edilmelidir!

Mesela, Tunceli gibi bir ilin belediyesi, hem de ‘kayyumla’ yönetilirken, nasıl ve ne şekilde 68 milyon lira borçlandırılmıştır? Mum sönüyor mum!