Metin Gümüş
metin@yolcuhaber.net

Bir zamanlar elinde bir umut bayrağı ile ortaya çıkıp, kitleleri heyecanlandıran, dağlara taşlara umudumuz Karaoğlan diye adını yazdıran, sonrada bayrağı rüzgârlara kaptırıp, elinde kalan sopasını halka sallayan bir Karaoğlan vardı. Kendi yarattığı umudu kendi yedi bitirdi. Kendisine inananları hüsrana uğrattı.

Aynı minval üzere bu gün ortaya çıkan İmamoğlan’ın serüveni de aynı hüsranla mı sonuçlanacak yoksa?

Büyük bir ihtimalle aynı akıbete uğrayacak bu sürece devrimcilik adına destek sunmak doğru mu yanlış mı diye bir tartışma sürüyor bazı arkadaşlar arasında. Muhtemelen bu tartışma bazı arkadaşlarla sınırlı kalmıyor, başka mecralarda da sürüyordur.

Bunu üzerine bir değerlendirme yapmaktır benim derdim de…

Karaoğlan’ı Karaoğlan yapan bir konjonktür vardı, o konjonktürü yaratan da devrimcilerdi. Elbette devrimciler bir Karaoğlan çıksın diye her hangi bir süreci beslemediler. O süreçte ortaya çıkması kaçınılmaz olan o Karaoğlan’a da asla umut bağlamadılar. Sadece ve sadec MC iktidarlarına karşı ehveni şer olarak gördüler. Karaoğlan’ın hışmına uğrayan, işçi, memur, öğrenci devrimciler yanımızda yöremizde hala mevcutlar.

Toplumsal mücadele inişli, çıkışlı ve zikzaklıdır. Koşullar, devrimcileri şer olana karşı ehveni şer olanı, tercihle karşı karşıya bırakabilir. Bütün benliğinle o tercihe angaje olmamak koşulu ile bunda yadırganacak bir şey yoktur.

Kriz anları devrimci mücadeleyi besleyen anlardır. Malûm kriz ve devrim durumu ilişkisi üzerinden, her kriz anında devrime dair bir umut doğar. Şöyle kuvvetli bir hapşırsak burjuva iktidarı yıkılacak inancı ortaya çıkar bazı kesimlerde. Oysa devrim için tek başına kriz yeterli bir neden değildir. Sadece bir objektif koşuldur. Ama devrim durumu için gerekli nesnel koşullarda vardır. O da proletaryanın örgütlülüğüdür. Eğer bu yoksa kriz sadece Faşizm doğudur.

Devrim ve devrimciler için durum budur.

Aynı zamanda kriz burjuva kliklerini de farklı tercihlere  zorlar. Örgütlü olmasalar bile bu klikler arasındaki çelişkiden istifade etmesini de bilmeli devrimciler. Mahir Çayan Toplu Yazılarda “devrimde sınıfların mevzilenmesi” bölümünde ittifaklar üzerine yaptığı değerlendirmelerde, burjuva klikleri arasındaki çelişkiyi de bir ittifak unsuru olarak sayar.

Yaşadığımız şu on yıllık süreçte, koşular bizi de ortak tavırlar aldığımız unsurları da zorladı ve ortak tavırlar aldık. Bunu bir zaaf olarak değil ortaklaştığımız unsurların temsil ettiği sınıfların  tercihleri ile  konjoktür içinde bizim zorunlu tercihlerimizin örtüşmesi olarak değerlendirmek gerek. 2010 Referandumunda, sosyal demokratı, MHP’lisi , devrimcisi hepimiz ortaklaştık hayır dedik. Elbette ki hepimiz hayırı o konjonktürde kendi meşrebimizce idi ve stratejikti. Bu son seçimde de MHP’liler hariç Sosyal Demokratı, İyi Partilisi, HDP’lisi aynı stratejik amaçla ortak hareket ettik. Burada şunu vurgulamak gerek, İyi Parti, durup dururken ve Meral Akşener’in siyasal ihtiraslarını tatmin için ortaya çıkmadı. MHP’nin Dinci, İslamcı Faşizmin yedek lastiği olmasından rahatsızlık duyan Milliyetçi Muhafazakâr sermayenin siyasal temsilcisi olarak ortaya çıktı. Farklı tercihinden bahsettiğim sermaye kesimi de bu kesimdir.

Hem söylendiği gibi, toplumsal mücadeleler, inişli, çıkışlı, zikzaklı bazen da kesintilidir. Öyle burnunun doğrultusunda, kesintisiz ve düz bir çizgide sürgit bir mücadele tarihte hiç görülmedi. Lenin Nisan Tezleri adlı eserinde, Paris Komünü yenilgisinden sonra, Marks’ın Sosyalizmin inandırıcılığını yitirdiğini, ricatın kaçınılmaz olduğunu, ağır ağır ve iddialı olmayan bir çalışma yöntemini temel alma dönemine girildiğine dair tahlillerinden bahseder. Bu ağır ve iddialı olmayan çalışma dönemi 1871 Paris Komünü yenilgisinden sonra 1908 yılına kadar devam etmiştir.

Maalesef bizler de 12 Eylül yenilgisi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasının açtığı yaraları henüz sağaltamadık. Her hangi bir sürece etki edemedik. Kendi ideallerimiz ve değerlerimiz uğruna mücadelemiz saklı kalmak koşuluyla, içinde bulunduğumuz süreçlerin gereklerini yerine getirmeyi de görev bildik.

Bir bakıma rüzgârın önüne kattığı yaprak gibiyiz.

Peki rüzgârın önünde yaprak olmak devrimcilere yakışır mı yakışmaz.

Durumdan memnun muyuz değiliz.

İmamoğlan falan değil, işte bu memnuniyetsizliktir umudumuz…