Barış Arifoğlu

Kışı geçirdiğim aylar boyunca hep özlerdim O’ nu. Çocuktum. Günlerim, okul dışında hep hayal kurmakla geçerdi. Okuduğum masal kitaplarındaki iyi karakterdi O. Tüm kötüleri yenerdi birer birer. Kaf Dağı’ nın ardından gelirdi hep rüyalarımda..Beyaz bir ata binerdi elinde asasıyla ve bütün heybetiyle..
Babannemdi O..

İlkokuldayken okulların tatil olmasını iple çekerdim. Bir an önce yola çıkacağımız, Şavşat ‘ a ve babanneme kavuşacağına günleri saymakla geçerdi okulun son zamanları.Yola çıktığımız andan itibaren babaannemin bizi köyün girişinde nasıl karşılayacağını hayal etmeye başlardım..

Acaba köye bizi götürecek minübüsün yolunu nerede kesecekti bizi karşılamak için? Köyün girişindeki okulunun bahçesinde mi? Yoksa biraz daha geride,  ineklerini otlattığı ormanlık alanda mı ? Daha köye girmeden, Ford minübüsün ortalığı toz dumana kattığı toprak yolda sürekli sağa sola bakar önce yolun kenarındaki ormanlık alanda ineklerini tanımaya çalışırdım babaannemin.. Eğer ineklerden birini tanırsam , çocuk yüreğim yerinden fırlayacakmış gibi atardı. Çünkü her an bir ağacın arkasından minübüsün önüne fırlayacağını bilirdim beni minibüste görüp tanıdığı için..

Bazen de köyümüzün minübüsüne denk gelmezdik Şavşat ‘ dan. Mecburen komşu köylerden birinin minübüsüne binip köyümüzün içine girmeden dışında bir yerde inerdik. Evimiz zaten köy dışındaydı ve indiğimiz yer ile evimizin arasında bir dere vardı. Minibüsten iner inmez hemen yolun karşını gözlemeye başlardım .. Acaba bizi minibüsten inerken görmüşmüydü ? Bizi tanımışmıydı? Bana sarılmak için koşa koşa yola çıkmışmıydı?

Çoğu kez derenin üzerindeki tek kişilik tahta köprüyü zar zor geçtikten sonra karşı kıyının kenarındaki çayırlığa geldiğimizde karşılardı bizi. Etrafı yılların emeğiyle kırışmış, bizi görünce duygulanan,  o buğulu gözleri önce beni arardı. Göz göze gelince heyecendan tireyen göz bebeklerinde gerçek sevgiyi görürdüm. O sevgi içimi ısıtır beni tarifsiz bir mutluluk alemine götürürdü.. Hep o mutluluk âleminde kalmak, içinden çıkmak istemezdim..

Sonra kollarını iki yana açar önce bana doğru koşardı.  Sarılmadan önce ellerini kavrardım..Ah o eller.. Her tutuşumda içimi ısıtan, beni tepeden tırnağa baştan var eden o emekçi elleri..

Emekçiydi.Elleri emeklerinin simgesiydi, nasırlıydı hep..O elleriyle var etmişti ailesini. Üç çocuğunu o eller ile büyütmüştü..Toprağıda o ellerle kazır, ekmeğide o ellerle yoğururdu..

Sarılır sarılmaz içime çekerdim kokusunu. O kokuda emek vardı, alın teri vardı, sevgi vardı, insan vardı..

Benim babannem tepeden tırnağa Anadolu’ ydu. Karadeniz ‘ ın yiğit ve evinin direği kadınıydı.Toprağının işçisi,  çocuklarının anası torunlarının babannesi ve anneannesiydi..

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününde babannem benim gözümde emeğin ve alınterinin birinci dereceden simgesidir..

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününüz Kutlu Olsun..Umarım her zaman emeğin ve emekçinin kıymetini bilirsiniz..

Not : Fotoğraftaki anlı bantlı çocuk benim 😊