Barış Arifoğlu
baris@yolcuhaber.net

Kocaman soru işaretidir çocukken hayat..

Çünkü içine düştüğü bu dünyaya inanmayan gözlerle bakar çocuk..

Gökyüzü neden mavi ? Kuşlar nasıl uçar? Dünya yuvarlaksa denizler dökülmeden nasıl durur, uçsuz bucaksız gökyüzünde kaç yıldız vardır bilmek ister…

Binlerce soru sorar büyüklerine. Kimi zaman tatmin edici cevaplar alır ,kimi zamansa büyükler tarafından oldukça saçma bulunan soruları cevaplanmaz; üstüne üstlük sadece merak ettiği için terslenir..

Günden güne alıştığı bu dünya cazibesini yitirir.. Artık büyümektedir dünkü çocuk. Artık gökyüzü neden mavi merak etmez. Mavidir işte, öyle olması gerekir..

Kuşlar gibi uçmak istemez, yürümek yeter ona..

Bazen yürümek bile fazla gelir..

Gündelik hayatın rutinlerine kaptırdığı bedeniyle birlikte sürüklenir ruhu da..

Yıllar tende hüzünlü hatıralar bırakıp geçtikçe, biz büyüyüp koca koca adamlar olmaya evrildikçe en çok özlediğimiz taraftan bastırıp duruyor çocukluk..

Hiçbir detayına ihanet katışmamış, hiçbir hesap kitapla heba edilmemiş o güzelim yıllar..

Çocuk olmanın tarif edilemez oluşu bir yana dursun, her bir dakikası her bir saniyesi insana tarif edilemez mutluluklar veren bir hatıralar dükkanıdır çocukluk..

Çocukluktan kalma yara izlerinin artık utanç değil asalet duygusunu hissettirdiği yaşa gelince insan, büyüme korkusundan kurtulup çocuk olma özlemiyle yanıp tutuşuyor. Çocukken utandığın o yara izi bugün seni daha bir farklı daha bir güzel kılıyor. Büyüyorsun..

Saklambaç oynarken, ebe olduğunda gözlerini tam olarak kapatmayıp kimin nereye saklandığını görerek hepsini teker teker bulup sinir ettiğin o çocukluk arkadaşlarını özlüyorsun. O arkadaşların hepsini bulsan şu anda ve aynı oyunu oynasan aynı şekilde,  mutlu olmazsın değil mi ? Çünkü büyüdün sen çocuk..

Misket oynamak için kazdığın çukurun içindeki toprağı, ellerinle eşelerken ki telaşı hatırlıyorsun. Günlük hayatta çok daha fazlasını yaşadığın halde, hiçbir telaş o günkü samimiyeti veremiyor sana. Şaşırıyorsun..

Hayat bilgisi dersinde Atatürk’ün annesinin adını ilk sen söyleyince, adının tahtaya yazıldığı anki gururu, bahtiyarlığı özlüyorsun. İçin buruluyor değil mi ?

Sadece sen değil, seninle aynı mahallede, aynı ülkede, aynı çağda yaşamış tüm çocukların ortak heyecanı bunlar. Aynı tasa, aynı kaygı, aynı keder..

Ama bugün, yani bu aralar sanki onca şeyi ortaklaşa yaşamamışız gibi, sanki aynı balkondan birbirimize el sallamamışız, aynı kavgada sırt sırta vermemiş, aynı mahalle maçında top koşturmamış gibi kızıp öfkeleniyoruz birbirimize. Zaman geçtikçe bedenimiz ister istemez büyüyecekti, bundan kaçış yoktu ama keşke bilincimiz, dünyaya bakışımız hep çocuk kalsaydı be çocuk..