Özer Topçu

İktidar çuvallamaya devam ediyor.
İşçi hakkı yiyerek devam ediyor mesela. Kendilerine gelince parada sınır yok, iş işçiye, memura gelince milli dengeler bozulurmuş.

Bu milli dengeler devletin malını sırf Cumhurbaşkanının çocukları olduğu için vakıflarına bağışlanan milyar dolarları bulan varlıkların çar çur edilmesiyle bozulmuyor da, işçiye ve memura üç kuruş zam yaparak mı oluyor?

Makamlarınıza kiraladığınız binlerce araç için senelik ödediğiniz paranın aracın değerini bile geçtiğini görmekteyiz, şimdi bu şuursuzca döktüğünüz paralar milli dengeyi bozmuyor da, işçiye ve memura vereceğiniz üç kuruş mu bozuyor?

Kamuda adamlarınızın aldığı o yüksek maaşların yetmediğini, kendilerini beşer, onar kurumdan da maaşa bağladıkları gerçeği milli dengeyi bozmuyor da, işçiye memura verdiğiniz üç kuruş mu bozuyor?

Cumhuriyet düşmanı tarikatların saltanatlarını sürdürmeleri için akıttığınız milyarlarca dolar  paralar milli dengeyi bozmuyor da, işçi ve memurun alacağı üç kuruş mu bozuyor?

İktidar sadece ekonomi de çuvallamıyorki, yaşamın her alanında çuvallıyor.
Eğitimde, sağlıkta, sanayi de, tarımda, demokrasi de, insan haklarında, din de, iç ve dış güvenlikte. Neresinden tutarsan elinde kalıyor.

Ülke içler acısı.
Yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz peşkeş çekiliyor.
Kanadalı şirket altın arayacağım diye ülkenin akciğerlerini söküyor.
Sağlıklı bir yönetim ülkenin akciğerlerini söker mi?
Bu iktidar söküyor.
Hangi çıkar ilişkiniz var Kanadalı şirket ile?

Yarın bu ülke yaşanmaz hale geldiğinde bu ülkede yaşamayacağınızı biliyoruz.
Siz de biliyorsunuzki, böylesine tahrip edilen doğa, yakında canlıların yaşamasına imkan tanımayacak. Siz o kahrolası paranızla başka ülkelerede yaşamınızı, zevk–ü sefanızı süreceksiniz ama, sizin talimatlarınızla direnen halkı coplayan, ıslatan, gazlayan polisiniz, jandarmanız bizimle birlikte burada kanser ve benzer hastalıklardan sürüne sürüne can verecekler. Çocukları kollarında çaresiz kalacaklar. Bu gün üç kuruşa halkını satan, ihanet içinde olan iktidarın saflarında saf tutan ve ülkelerine ihanet eden iktidar kadar hıyanet içinde olduklarını unutmasınlar.

İktidar bir şey daha yapıyor.
Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan ikilisi bir şey daha yapıyor.
Suriye sınırında büyük sorunlar varmış gibi gösterip, Kıbrıs’ı emperyalistlere peşkeş çekme toplantıları yapıyorlar.

Bütün çanlar Kıbrıs için çalınıyor.
Yıllardır devlet politikası haline gelen “Kıbrıs’tan bana ne” politikası işletilmişti. Kıbrıs halkı Rum Yönetiminin kucağına kasıtlı olarak itilmişti.

Yıllardır Akdeniz sularında Rumlar petrol ve gaz arıyorlarmış gibi yaptılar. ABD öyle yapın dedi. Arama işi hikayeden tabi. Türkiye ayağı da ABD sözü ile hareket ettiği için, kamuoyuna “siz ararsınız da biz neden aramayacağız” diyerek onlarda laf olsun diye gaz ve petrol arıyormuş gibi yapıyorlar.

Kıbrıs halkı Rum yönetmini istiyor. Çünkü, halka bunu dedirtebilmek için emperyalistler yıllardır oranın halkının gelir seviyesini uçurdular. Kısacası hepsi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ortadan kaldırmak için kurulmuşlar. Ayının elli taklası bir ahladın başınadır vecizesi gibi bir durum ile karşı karşıyayız. Emperyalistler Akdenizin doğusundan petrol ve gaz taşımak istiyorlar. Onun için de, Akdenizin güvenli bir deniz olması gerek. Güvenli deniz olma olasılığı yok şu durumda. Bunun için bir savaşın çıkması gerekecek. Ortadoğu ve Akdeniz ülkelerinin hepsi bu savaşa katılacak. Savaşın Yunanistan ile Türkiye arasında çıkması planlanmış. Müslümanlık, Türkçülük ruhu ile ülke halkının gözünde bu savaşın meşrulaştırılma görevi de Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’ye verilmiştir.
Rusya ile ABD bu hususta birlikte hareket edecekler ama, savaşın bir lideri ABD, diğeri Rusya’ymış gibi algı yaratıp, savaş sonrası bütün ülkelere istediği antlaşmayı imzalatacaklar.

Kıbrıs tek devlet haline gelecek. Rusya ve ABD para kazanacak.
Bazı devletler bölünerek ortadan kalkacak, bazı devletler de yeniden kurulacak. Kontrollü üçüncü dünya savaşı kapitalizme gömlek değiştirmiş olacak.