Barış Arifoğlu

O gün yine okul çıkışı fırının önünden geçerken, yeni çıkmış sıcak ekmek kokusu ile karışık odun dumanı kokusu geldi burnuna..İstemsiz mutlu oldu bir anda. İçi sevinçle doldu, taştı.
Bu koku çok iyi hissettirirdi kendini her daim. Sadece sıcak ekmek kokusu değildi o, zihninde binbir türlü görüntüyü canlandıran bir duygu, bir başlangıçtı. Babannesininin köyde, odun sobasının fırınında pişirdiği ekmekler geçerdi bir anda gözünün önünden ve kendini sobanın karşındaki ahşap divanda boylu boyunca uzanmış, gözleri hafif uyumaklı, sıcaktan mayışmış bir kedi gibi hayal ederdi..Soba yanarken o kadar sıcak olurdu ki oda, sadece soba ısıtamaz bu kadar diye düşünürdü, başka birşey daha olmalı sıcaklığıyla saran, sarmalayan, sevgisiyle var eden, emeğiyle yoğuran hamuru ve O’ nu…
Beyninin içinde ard arda anılar hızla akıp giderken duraksayıp kaldırımın köşesindeki ağaca omuzunu dayayıp gökyüzüne baktı . Fırının kapısını henüz geçmişti. Ani bir hareketle geri döndü. Fırının kapısından içeri girdi ve bir ekmek aldı. Fırıncının hamurlaşmasın diye kâğıda sararak  naylon poşete koyduğu ekmeği dışarı çıkınca tekrar kontrol etti.
Eve doğru yürürken az ileride mahallenin çocuklarını gördü. Hepsi okul çıkışı, eve uğramadan sadece siyah önlüklerinin beyaz yakalarını çıkarmış, sokağın sonundaki boş arsanın hemen kenarındaki geçen sonbaharda yıkılan ağacın üzerine oturmuş birşeyler konuşuyordu. Yanlarına gitti. Ellerinde birşey vardı. Dikkatlice baktı.  Bir şeye benzetemedi. Poşete sarılı, sanki bir yiyeceği andırıyordu ama daha önce hiç görmediği bir yiyecek.
Ansızın çocuklardan biri :
-“Ekmek mi o poşetteki?” diye sordu.
-“Evet ekmek”
-“Ooh mis gibi de kokusu geldi şimdi burnuma” dedi aynı çocuk.
Bir diğeri:
– “Hadi çıkarda yiyelim, karnımızda çok aç valla”
Biraz önceki çocuk :
-” Olum yaşadık lan. Şimdi ekmeği aramızda bölüştürüp arasınada bunu koyduk mu demeyin keyfimize “
“Bunu” derken, biraz önce ellerinde gördüğü ve ne olduğunu anlamadığı şeyi göstermişti.
Hiç tereddüt etmeden “tamam olur, hadi aramızda bölüştürüp yiyelim ekmeği “
Bu sırada gözü sürekli daha önce hiç görmediği “ekmek arasına koyulacak şey” deydi.
Hemen ekmeği poşetinden çıkardı. Kağıt işe yaramış, sıcak ekmeğin hamurlaşmasını önlemişti.  Eliyle ekmeği bölüştürürken, halen daha çıtır kalmasına sevindi. Mümkün olduğunca çocuk sayısına göre eşit paylaştırdığı ekmek parçalarını çocuklara dağıtırken kendine ekmeğin köşesini ayırmıştı çaktırmadan.
-“Hadi sizde o şeyi çıkartında ekmeklerin arasına koyalım ” dedi.
Elindeki poşeti açan çocuklardan biri, kolayca dağılan ve daha önce hiç görmediği bu garip yiyeceği bölmeye çalışarak sırayla ekmeklerin arasına koydu heyecanla .
Ekmeği bir hışımla ısırdı, damağına gelecek tadı merak ederek. Ama ekmek arasındaki parça çok küçüktü ve ilk ısırıkta denk gelmedi dişlerine. Isırdığı  lokmayı çiğnedi hızlıca ve yuttu. İkinci ısırığı ekmekten alırken bu sefer işini şansa bırakmadı . Ekmeğin içine tek gözünü kapatarak baktı ve o  küçücük parçayı bölmeden, tek seferde lokmaya denk getirmek için ince bir hesap yaptı ve öyle ısırdı. Evet , olmuştu . Lokma, içindeki o gizemli şey ile birlikte şimdi dişlerinin arasındaydı. Çiğnedi, çiğnedi ve o tat!  İşte şimdi hissetmişti…Daha önce hiç damağının tatmadığı o muhteşem tad! .O an hissettiklerini anlatsa anlatamazdı çünkü bu tad bildiği hiçbirşeye benzemiyordu.. Ama sadece ve sadece şöyle tanımlayabilirdi : ” çok güzel,muhteşem,acayip  ” !
Aldığı tadı tekrar tekrar almak için hemen yutmadı . Üst üste bir kaç kez daha çiğnedi ve sonra şöyle düşündü:
“Acaba bununla doyulur mu ? Insan bunu yemekten bıkar mı ?”
Sonra :
-“Adı ne bunun” diye sordu heyecanla.
-“Tahin Helva” dedi çocuklardan biri. En güzel sıcak ekmekle gider ” ..!