Bilal Kayabay

ŞERİAT İÇİN DE GEREK DEVLET

Eeyy biat eden cumhur, size kötü haberim var. Huriler aşkına hasretiyle yandığınız şeriat hiçbir zaman gelmeyecek.

Durun durun, hemen celallenmen, hele.Öyle sandığınız gibi aşkınızla aranıza ne cumhuriyetçiler ne laikler girecek.

Dindar diye götünde kıl olduklarınız girdi, aşkınızla aranıza.
Ülkenin dereleri satıldı, ırmakları satıldı, dağları satıldı, kıyıları satıldı, gölleri satıldı, denizleri satıldı, yolları satıldı, köprüleri satıldı. Peki, elde ne kaldı.

Bu satılanlardır, bir coğrafyayı, bir mülkü vatan yapan. Bunlar olmadan, vatan olmaz. Vatanı olmayanın da devleti olmaz. Devletiniz olmayınca da şeriatınız
olmaz.

Beğendiniz mi yediğiniz haltı. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldunuz. Binlerce Huri umarken; kefere zebanilerin kucağına oturdunuz. Sizi anlamak ne mümkün, belki daha çok mutlu olursunuz.

Kıssadan hisse alacağınızı hiç sanmam da ben, insanlığımı yapayım.
Kenya’nın Kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyatta diyor ki:

“Misyonerler (din tacirleri. bk) Afrika’ya geldiğinde, bizim topraklarımız; onların, İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim incilimiz, onların toprakları vardı”

Siz de gözlerinizi kapatıp dua ederken, onların hanları hamamları, çiftleri çiftlikleri, arsaları apartmanları, mevkileri
makamları, sarayları saltanatları
oldu; size, üçün biri bile kalmadı.

Daha nasıl anlatılır. Siz, önünüze kemik atanlara dua, atılan kemiğe şükrederken, başınıza ne çoraplar örüldü.

“Aklınızı kullanın” diyen Allah’a değil, din tacirlerine inandınız;; iki cihanda da  yandınız. Dünyada devlet, ahrette cennet isterken,  şeriat aşkına, devletten de cennetten de oldunuz. Üstelik, bu dünyası olmayanın, öbür dünyası
olmaz diyen se sizsiniz.

Layığınızı buldunuz. Mübarek olsun götte kıllığınız.

AHMAKLIK MI ALÇAKLIK MI

Devlet denen mekanizmanın çivisini söküp zıvanadan çıkardınız

Hasretiyle tutuşan “kalbî ateşinizi” gözyaşlarınızla söndürmeye çalıştığınız, şu rezil ortağınızın elebaşına, saygıda sevgide, bağlılıkta canhıraş yarışa girdiniz. Ne isterse verdiniz, “verirken” de zevkten sekiz köşe oldunuz.

Kumpaslar kurup yurtsever insanları, acıya, zulme, her türlü işkenceye saldınız; ocaklarını söndürünüz. Sonra, akıl almaz iğrenç bir pişkinlikle  alçaklığınızı, “ahmaklıkla” örtmeye kalktınız.

Bunu yutacak ahmak sürüsü olsa da bu ülkede, tarih bunu  alçaklık olarak yazacaktır.

SORULUR BİR GÜN SORULUR

Yurtsever askerleri, akıl almaz kumpaslarla, kahpeliklerle  harca. Dindar diye, kahpe döllerini terfi ettir; hak etmedikleri rütbelerle komuta kademesine taşı.

Parelel ortağınla post kavgasına girince, “kumandanlarınızın” emriye, nolduğunu anlamadan, meydana sürülen çaresiz çocukları, gözü dönmüş ağzı salyalalı köpeklere boğazlattır.

Sonra da o kuduz gözü dönmüş katilleri gazi, kahraman; emirkulu olan zavallı masum yavruları vatan haini ilan edip yuvalarını, ocaklarını, hayatlarını söndür.

Bunun hesabı sorulur bir gün sorulur. O gün geldiğinde şu zehir saçan diliniz ne der nasıl kıvırır.