Kaz Dağları’nda altın madeni projesi için gerçekleştirilen talana karşı yapılan eyleme katıldığı için 6 Ağustos 2019 tarihli ATV Ana Haber Bülteninde hedef gösterilen TBMM Çevre Komisyonu Üyesi  Oya Ersoy tepki gösterdi.

TBMM Çevre Komisyonu Üyesi, İstanbul HDP Milletvekili Oya Ersoy’un  konuyla ilgili yaptığı yazılı basın açıklamasının tam metni şöyle:

SİZ YOKKEN BURADA DURAN AĞAÇLAR, SİZ GİDERKEN DE KAZ DAĞLARI’NDA SELAM DURACAKLAR!

Kaz Dağları’nda altın madeni projesi için gerçekleştirilen talana karşı, projenin ilk zamanlarından beri Çanakkale halkı ile birlikte doğamızı, suyumuzu, toprağımızı ranta teslim etmemek için bir mücadele vermekteyiz.

Bizlerin mücadelesinin karşısında kural tanımayarak devam ettirdikleri proje ile Kaz Dağları’nda yaşanan talan önlenemediği takdirde onarılamaz boyutlara ulaşacaktır. Kazdağları’nda çıkarılacak olan altının kayaçlardan ayrıştırılmasında siyanür kullanılacak, kullanılan siyanür ve açığa çıkan diğer ağır metaller suyu, toprağı, havayı zehirleyecek, Kazdağları’nı ve yaşamı yok edecektir. Kaz Dağları’nda 5 Ağustos günü binlerce insanın katılımıyla gerçekleştirilen Su ve Vicdan Yürüyüşü’nde yer almak; doğup büyüdüğüm topraklarda iktidar ve sermaye eliyle yapılan talanı tüm kamuoyu ile paylaşmak, halkın temsilcisi olarak benim temel sorumluluğumdur. Kaz Dağları’ndaki talanı görmeyen Turkuaz Grubu’na bağlı ATV ise 6 Ağustos günü yayınlanan Ana Haber Bülteninde katliamı durdurmak için mücadele eden doğa savunucularını ve bu yürüyüşe katıldığım için şahsımı hedef göstermiş; oradaki doğa katliamını değil bizim bu katliamı protesto etmemizi haberleştirmiştir.

ATV’nin iktidarın yayın organı olma sürecini kamuoyu tüm ayrıntılarıyla bilmektedir. Bu kanalın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hizmet aşkıyla yanıp tutuşan dünürleri ve eniştesinin ortak olduğu Kalyon Grubu’nun da hissedarı olduğu Zirve Holding’e nasıl geçtiği ortadadır.

Kalyon Holding, Gaziantep’te faaliyet gösteren bir şirket iken Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmasıyla eş zamanlı olarak büyümüş; yatırımlarını İstanbul’a sıçratmış ve AKP’nin iktidara geldiği 2000’li yıllardan bu zamana kadar zenginleşmeye devam etmiştir.

AKP iktidarının bugüne kadar “gurur tablomuz” dediği, aslında kamunun çıkarları yerine sermayenin çıkarlarını gözettiği neredeyse bütün mega projeler bu şirket grubu tarafından ya da bu şirket grubu ortaklığı ile yapılmıştır. Sabah-ATV Grubu’nun Çalık Holding’ten satın alınırken oluşturulan havuza dahil olan Kalyon, Cengiz ve Kolin şirketlerinin yapılan ve yapılması planlanan “mega projeler” için ihale sözü aldıkları çeşitli defalar basına yansımıştır. Zirve Holding’in medya dışı faaliyetlerine bakıldığında holdinge bağlı Kalyon İnşaat şirketi aracılığıyla İstanbul’un nefesinin kesildiği İstanbul Havalimanı’ndan, Çanakkale-Ezine-Ayvacık Yolu’na, çeşitli altyapı ve otoyol işlerine kadar pek çok projeye imza attığı görülmektedir. Bu şirketler AKP iktidarı döneminde neredeyse “ayrıcalıklı şirket” statüsüne yükseltilmiş; her mega projenin ihalesini aldıkları gibi şantiyelerinde yaşanan iş cinayetlerinden hak gasplarına kadar her türlü suçun üstü örtülmüştür. İstanbul Havalimanı inşaatını, harcına işçi kanı katarak hızlandıran müteahhitlerin Kuzey Marmara Otoyolu inşaatında çöken viyadüğün altında kalan 4 işçinin hayatını kaybettiği faciada da karşımıza çıkması tesadüf değil, iktidarın yağma, talan ve sınırsız sömürü politikalarının sonucudur. Bu şirketlere ülkenin değerleri “mega projeler” adı altında peşkeş çekilmiş, karşılığında ise tam bir sorumsuzluk ve cezasızlık sunulmuştur. ATV’nin sözcülüğünü yaptığı suç ortaklığının altında yatan gerçek budur.

Ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte halkın yararını değil, sermayenin çıkarını düşünenler bugün talanın boyutlarını arttırmaktadır. Kaz Dağları’nda, Eskişehir’de, Hasankeyf’te, Çorum’da, Dersim’de ve İznik’te yaptıkları talana halkın müsade etmeyeceğini gördükçe çareyi her yere ve doğayı savunan herkese saldırmakta görüyorlar. Gezi Direnişinden bu yana kentini, toprağını, suyunu savunanlardan korkuyor; sermayeyi ve kendi çıkarlarını korumak için neoliberal talan karşısında direnenleri provokatör ilan ediyorlar.

Kentlerin, okulların, hastanelerin yağmasına, doğanın talanına karşı yıllardır Halkın Hakları için mücadele eden, bir dönem genel başkanlığını yapmaktan onur duyduğum Halkevleri’nde, sokakta ve mecliste, sermaye ve iktidar talanına karşı doğayı ve yaşamı savunmayı kendimize görev bildik. Biz bu ülkenin yurtseverleriyiz, kentlerin yağmalanmasının ve doğanın talanının karşısında gerçekleri söylemekten, memleketi savunmaktan vazgeçmeyeceğiz. Memleketimizin bir karış toprağını, sermayenin rantına teslim etmeyecek, parsel parsel satmanıza izin vermeyeceğiz.

Bu memleket bizim!