Bilal Kayabay

YAŞ ALMAK YAŞLANMAK

Hayatın acısına tatlısına, ekşisine mayhoşuna banmaktan, sevdalara hülyalara dalmaktan, gülmekten eğlenmekten, doludizgin sevmekten YAŞLANDIĞIMIZ için vazgeçmeyiz; bunlardan vazgeçtiğimiz için YAŞLANIRIZ.

Her konuda evet ama burda daha da önemli, kavramları kavramak. Yaşlanmak başka birşey; başka şeydir yaş almak.

Yaş almak kaçınılmaz; aslolan yaşlanmamak. Yaş aldıkça ışır beynin yüreğin. Daha da bir tatlanır anlamlanır yaşamak.

Beri yanda birileri, yetmiş – seksen yaş almış her haliyle delikanlı. Hayatı, sanata, sanatı hayata çevirmiş yaşamı kutsamış bak.

Öte yanda on yedi – on sekizinde piçleşmiş; bütün nimetleri tepmiş; gözü öteyana dikmiş ucube salak.

Şu cennet dünyayı cehennem yapar; huri ile yatar gılmanla kalkar. Ne kadar safsata, hurafe varsa dolamış diline laklak da laklak.

Bırak, yılları saymayı. Işıt gözünü gönlünü, acısı tatlısıyla, kederi neşesiyle, Hayat’ı bağrına bas. Sev sevebildiğince, karşılık bekleme delikanlı ol. Bakma softanın meczubun teranesine. Delikanlı gibi yaşamaya, bak.

Hâlâ, “Benden geçti” mi diyorsun be ahmak. Canın cehenneme köhnemiş salak.

ŞERİAT İÇİN DE GEREK DEVLET

Eeyy biat eden cumhur, size kötü haberim var. Huriler aşkına hasretiyle yandığınız şeriat hiçbir zaman gelmeyecek.

Durun durun, hemen celallenmen, hele.Öyle sandığınız gibi aşkınızla aranıza ne cumhuriyetçiler ne laikler girecek.

Dindar diye götünde kıl olduklarınız girdi, aşkınızla aranıza.
Ülkenin dereleri satıldı, ırmakları satıldı, dağları satıldı, kıyıları satıldı, gölleri satıldı, denizleri satıldı, yolları satıldı, köprüleri satıldı. Peki, elde ne kaldı.

Bu satılanlardır, bir coğrafyayı, bir mülkü vatan yapan. Bunlar olmadan, vatan olmaz. Vatanı olmayanın da devleti olmaz. Devletiniz olmayınca da şeriatınız
olmaz.

Beğendiniz mi yediğiniz haltı. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldunuz. Binlerce Huri umarken; kefere zebanilerin kucağına oturdunuz. Sizi anlamak ne mümkün, belki daha çok mutlu olursunuz.

Kıssadan hisse alacağınızı hiç sanmam da ben, insanlığımı yapayım.
Kenya’nın Kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyatta diyor ki:

“Misyonerler (din tacirleri. bk) Afrika’ya geldiğinde, bizim topraklarımız; onların, İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim incilimiz, onların toprakları vardı”

Siz de gözlerinizi kapatıp dua ederken, onların hanları hamamları, çiftleri çiftlikleri, arsaları apartmanları, mevkileri
makamları, sarayları saltanatları
oldu; size, üçün biri bile kalmadı.

Daha nasıl anlatılır. Siz, önünüze kemik atanlara dua, atılan kemiğe şükrederken, başınıza ne çoraplar örüldü.

“Aklınızı kullanın” diyen Allah’a değil, din tacirlerine inandınız;; iki cihanda da  yandınız. Dünyada devlet, ahrette cennet isterken,  şeriat aşkına, devletten de cennetten de oldunuz. Üstelik, bu dünyası olmayanın, öbür dünyası
olmaz diyen se sizsiniz.

Layığınızı buldunuz. Mübarek olsun götte kıllığınız.