Metin Gümüş

“Bunları (Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ kastediliyor) bırakamayız. Eğer biz bırakırsak ebedi alemde şehitlerimiz bize bunun hesabını sorar.”
Tayyip Erdoğan
Cumhurbaşkanı

Yargılanan bir kişinin salınıp salınmayacağına karar vermek Cumhurbaşkanı’nın işi mi? Bunu tartışmayacağım. Bir hukuk devletinde Cumhurbaşkanı’nın böyle bir laf etmesi en hafif deyimle büyük bir ayıptır. Gel gör ki ‘burası Türkiye’ burda bu lafı tartışmak büyük bir suça dönüştürülebilir. Hatta mesel FETÖ ve PKK örgütlerine üyeliğe bile dönüşebilir.

Geçelim.

Ben bu tür konuşmaların hangi ihtiyaçlardan kaynaklandığının üzerinde durmak istiyorum.

Bu cihanda hesap vermiyor. O cihanı da garantilemeye çalışıyor. Bu dünya da yargı ve polis emrinde, şimdilik hesap vermekten muaf! Bu hep böyle sürüp gider mi yoksa “keser döner, sap döner, hesap döner” misali her şey ters yüz olur mu bilmiyorum.

Ama bildiğim bir şey var: muhterem ister serbest bıraksın, isterse bırakmasın (o büyük hesap günü olacaksa eğer o gün) şehitler ve onlarla birlikte Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’da muhteremin yakasına yapışacaklar. Kendim inanmasam bile; okuduklarımdan, öğrendiklerinden biliyorum, o hesap gününün sahibinin beyni afyonlanamaz, o aldatılamaz. Orda hesap vermek kaçınılmazdır. Bu husularda bu denli rahat olduğuna göre belli ki, öyle bir hesap günü olmadığını en az benim kadar o da biliyor. Din ve inanç, onun nazarında toplumu kandırma malzemesi olmaktan başka bir anlam ifade etmiyor.

“Eğer bırakırsak ebedi alemde şehitlerimiz bize bunun hesabını sorar” sözü inançla söylenmiş bir söz değildir.Bir taşla iki kuş vurmak için tasarlananarak söylenmiştir. Hem yandaşlarına inançlı bildirisi olduğunu hatırlatılmış, hem de aynı anda binlerce insanın beyni afyonlanmıştır.

Bu manada ” o dünya da işinin garanti olduğunun garantisini ben veriyorum.

Ama bu dünya’nın garantisi yok. Çünkü bu dünya “kavanoz diplidir” her an alt-üst olabilir. Keser, sap, hesap her şey bir anda yer değiştirir. Hem kahpelik de feleğe özgü bir sıfattır. Birden öyle bir oyun ederki adama buna feleğin kendisi bile şaşırır.

O da bunu bildiği için bütün yatırımını bu dünyaya yapıyor. Polis ve yargıyı denetim altında tutmanın yeterli olmadığının farkında. Hayatın başka alanlarında hakimiyet zaafiyeti yaşadığını görüyor.

AKP’yi kurmak için yola çıktığı arkadaşlarından bir kaç tanesi – ki onların da bazılarıyla adlarını ağzına almamak için kendilerinden ‘o zat’ diye bahsedecek kadar bozuştuğu günler olmuştu- dışında yanında hiç kimse yok. Partiden istifalar devam ediyor. İstifa edenler ” Allah affetsin” diyerek(“bu da bizi aldattı” dercesine) FETÖ aldatmalarına gönderme yapıyor.

Büyük küçük bütün şehirlerde muhalefete kaptırdığı belediyelerde , (kendisinin bile) bu kadar olduğunu ben bilmiyordum diyeceği kadar büyük yolsuzluklar bir bir ortaya seriliyor. Dolayısı ile kontrol kayboldu- olacak aşamasında…

Ekonomik kriz bir türlü kontrol altına alınamıyor. Giderek derinleşiyor. Siyasal krize dönüşmenin eli kulağında.

Diş politika, iç politika her şey kontrolden çıkmış. Rüzgâr önünde yaprak misali rüzgâr nereye onlarda oraya…

Bütün bunları tartıştırmamak, bu hususlarda çıkan sesleri bastırmak için, flüt sesini kolayca bastıran teneke sesi misali bir gürültü çıkarmak gerekiyor.

Bu da ancak, ona buna kafa tutmak, bağırıp çağırmakla mümkün. Bunun içinde bir bahane gerek. Güvenlik ve Terör….

Gürüldüğü gibi o da teröre sarılıyor.

Yatıyor Kandil, kalkıyor PYD, YPG, Fırat’ın doğusu. Oturuyor PKK, doğruluyor HDP, terörizm, terörist.

Terörist terörist terörist
Abidik gubidik terörist
Lap lup laba laba terörist
Çıktım çabalama terörist
Terörist yap abi terörist
Dalgana bak abi terörist.

Dalgana bak da nereye kadar!

Göreceğiz!