Gökhan Dede

Yolcu Haber’de yazı yazma teklifi alınca “ilk yazı olarak, ne yazayım?” diye düşününce aklıma bir çok konu geldi.

Ama ben, her yılın en azından yarım ayını ilçem Ardanuç’ta, köyümde geçiren birisi olarak, içimden, buranın “sosyo-ekonomik yapısına ilişkin” bir yazı yayımlamak geldi.

Ekonomik refah düzeyi hiçbir dönemde tatminkâr (geçindirebilir) olmasa da, denebilir ki; yüksek oranlı okur yazarlığı ve eğitimli insanı sayesinde, yöresel aydınlanmanın yarattığı çağdaş insan görünümü, İlçe’ye gelenlerin dikkatini çeken ilk özellikti.

O yıllarda insana olduğu kadar, insanların üzerinde yaşadığı toprağına, türü 10-15’ten fazla olmayan geçim ve hatta ulaşım araçları hayvanına dahi oldukça büyük değer verilir, adeta üzerlerine titrenilirdi.

Ne yazık ki, insanlarının ve onların tüm değerlerinin üzerinden adeta bir buldozer gibi geçen 12 Eylül Faşizmi sonrasındaki ilk 10 yıldan itibaren tüm değerlerin birer birer yok edildiğini görebilmek için yöreye gitmeye bile gerek yoktur.

Bu karanlık dönemi takip eden yıllardan itibaren Ardanuç’un, ülkede ve dünyada yaşanan sosyo-ekonomik gelişim ve değişime en düşük düzeyde ayak uydurabilen ilçelerden birisi olduğunu söylemek mümkündür.

Sonuçları irdelendiğinde, bu gerilemenin, ya da en azından oransal durağanlığın bir tür devlet politikası haline getirildiğini söylemek abartı olmasa gerek.

Şöyle ki, 12 Eylül Faşizmi’ne ve devamında uygulanan ekonomik politikalara kadar bir anlamda “küçük aile tipi üretim tarzında”, yani kendi ürettiğiyle yetinen, bir biçimde geçinebilen, devlet desteğine tenezzül etmeyen, sosyal yaşamını da bu boyutta sürdüren, Türkiye’de “milli gelirden kişi başına düşen pay” aldatmacasına kanmayan İlçe’nin onurlu insanı, şimdilerde geleceğine umutsuzca bakmaktadır. Ancak yüreği kan ağlayarak da olsa insanlar, çocuklarının bir an önce buralardan uzaklaşıp, geleceklerini güvence altına almaları gerektiğini düşünerek planlama yapmaktadırlar.

Yöre insanı, yalnızca yüz ölçümü (henüz) değişmemiş, ancak, sosyo-ekonomik yapısının giderek bozulduğunun ayırdında olarak; Bulanık, Geçitli, Güleş, Zekeriya, Ballı ve Tosunlu köyleri yaylalarından doğarak, Bulanık Deresi adıyla, Ardanuç’tan geçip, kırmızı benekli alabalık kokan sularını, doğadan koparıp sürükleyebildikleriyle birlikte, önceleri Çoruh Nehri’ne, şimdilerde ise baraj göletine katıp, Karadeniz’e taşırken, böylece suyla birlikte insanlarının umutlarını da götürdüğünü düşünmektedir! Ekşinar Deresi ile Horhot Çayı’nın dar vadilerinden süzülüp gelenlerinkiler de öyle…

İlçe’de arazinin topoğrafik yapısı uygun olmadığı için, önceleri de önemli ölçüde tarımsal üretim yapılmamaktaydı. Ancak şimdilerde o da terkedilmiş olup, yalnızca küçücük bahçelerde az miktarda üretilen ürünler, ailelerin kişisel gereksinimlerini bile karşılamaktan uzaktır. Sınırlı arazilerinde Avcılar, Gümüşhane, Ekşinar, Ferhatlı, Soğanlı, gibi köylerin halkı sebzecilik ve meyvecilikle geçimlerini sağlarken, hatta gereksinim fazlasını yöre insanına satarak bütçelerine az da olsa katkı yaparlarken, arazilerinin baraj kurulumu nedeniyle istimlak edilerek ellerinden alınmış olması, şimdilerde onları bu üretimden de mahrum bırakmıştır!

Ardanuç’un 96.950 hektar olduğu belirtilen yüz ölçümünün yalnızca 20.258 hektarının ziraata elverişli alanlar olduğu söylense de, günümüzde bu arazilerin büyük bir kısmı atıl durmakta, işlen(e)memektedir. İlçe’de hâlâ geleneksel usullerle (az miktarda) yapılmakta olan bahçe türü meyve, sebze üretimi ile hayvancılığın yanı sıra, 30-40 yıl önceleri yapılan tahıl üretiminin ise tamamen yok edilmiş olması, Türkiye genelinde, ama daha çok da bu bölgede uygulanan (bize göre) yanlış, (ama ileriki 10 yıllarda kimlere hangi amaçla yarar sağlayacağı pek de bilinmeyen) tarım politikalarının yansıması olduğunu söylemek mümkündür.

Rakımı yüksek köylerde yapılan hayvancılık ise, son yıllarda hükümetin deniz aşırı ülkelerden et, hatta canlı hayvan ithalini serbest bırakmasının yanı sıra, ayrıca (yörede az miktarda da olsa kullanılan) yem fiyatlarındaki aşırı artış sonucu yükselen üretim maliyetleri nedeniyle, cazibesini tamamen yitirmiş, üreticileri umutsuzluğa sürüklemiştir.

Ardanuç’ta tarım ve hayvancılığın bu kadar hızlı gerilemesini, ilçe genelindeki çalışabilir nüfus kaybı ile ilişkilendirmenin görünürde haklılık payı olsa da, üretimdeki asıl düşüş, Türkiye geneline ilişkin olup, bunun, hükümetlerce uygulanan yanlış tarım politikalarının yakıcı, yıkıcı sonucu olduğunu söylemek mümkündür.

Yöre köylüsü (halkı) için umut olabileceği düşünülen hayvancılığın ve zirai gelişmenin sağlanabilmesi için, modern usullere yönelinmesi, teknik tarım aletlerinin kullanılması amaçlansa da, bunun olumlu sonuç vermediği, Tarım Kredi Kooperatifi ve Ziraat Bankasınca köylülere verilen projeli ya da projesiz kredilerin, amaca uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı yeterince ve düzenli olarak takip edilmediğinden, sonuçta, amaç dışı ve bilinçsizce kullanılan kredilerden gelir sağlayamayan köylü, biriken faiz yükü karşısında çaresiz duruma düşmektedir. Bu durum 40 yıl öncesinin çoğu kredi borçlusu için de böyleydi!

Öyle ki; bir zamanlar içine düştüğü zor durum nedeniyle borcunu ödeyemeyen, ama ülkede devrim olacağına inanan Ziraat Bankası kredi borçlusu vatandaş, borcunu ödemesini isteyen Banka müdürüne, bu büyük insanlığın(!), “müdür bey, yakında devrim olacağından sizin haberiniz yok galiba,” biçiminde verdiği yanıtı, (bu bir söylenti olsa bile) düşünmeye değerdir!

Ayrıca, büyük çoğunluğu orman köylüsü olan yöre halkının çok az bir kısmı orman ürünü(tomruk, yakacak odun) üretimi, nakliyatı, depolanması, yol inşaatı, ağaçlandırma ve fidanlık gibi işlerde çalışmak suretiyle bir miktar gelir elde etseler de, bunun yaşamsal boyutta sürdürülebilirliği yoktur.

Ardanuç ilçesinde ziraat ve hayvancılık yeterince gelişmemiş olduğu gibi, sanayi kuruluşları ise, gelişmek bir yana, hemen hiç bulunmadığından istihdam sorunu hiçbir dönemde çözülememiş, bu nedenle genç kuşağı İlçe’de tutmak mümkün olamamıştır.

Ancak, tüm bu olumsuzluklara karşın Ardanuç’ta yaşamaya sevdalı insanlardan kimileri (tatminkâr olmasa da) daha çok tüketime yönelik küçük çaplı ticari vb. faaliyetlere yönelmişlerdir.

Tüm yurdum insanı gibi Ardanuç halkı ve hatta çeşitli nedenlerle göç eden ya da göç ettirilen, bu nedenle uzaklarda memleket hasretiyle yaşayan, ama yüreği her an memleketinde atan Ardanuçlular, devletin, yöre halkının ekonomik durumlarını iyileştirici, istihdamı geliştirici, sosyal yaşantılarını çağdaş insana yaraşır düzeye getirecek ne tür politikalar uygulayacağını, önlemler alacağını merakla beklemektedirler!