Hayrettin Geçkin

(Fazıl Say’ın Kaz Dağları Konseri’nin ardından)

Siz bir piyanonun dağlara çıktığını gördünüz mü hiç
Dağlara çıktı Fazıl’ın Piyanosu
Ağaçlar gördü, kuşlar gördü, ben gördüm

Do’yu bir sıçrayışta geçti fakat
Mi’ye dolaştı sincabın kuyruğu /acemilik işte
Gülmesi tuttu tilkinin
Renkler sürtünüp durdu yapraklara /rüzgâr mı
Ne sandıysa çam kozalaklarında bir süre bekledi re
Kendini tatilde zannetti si / la şaşkındı
Gözlerini silip sağa sola bakındı fa
Sol yapıp ilerledi kaplumbağa sırında güneş
Ne orman halkı alışıktı
Ne de Fazıl’ın Piyanosu böyle şeylere

Ağaçların, böceklerin, suların çağrısına uyarak
Düşlerine binip geri dönmüşlerdi
O iyi atlara binip giden o güzel insanlar
Mümkün bir dünya çiçeklenmişti gözlerinde
Her yaştandılar, her yerden, her düşten
Nasıl da yanıltmışlardı Yaşar Kemal’i
Bir masala benzettim önce / belki de bir söylenceye
Su ve Vicdan Nöbeti’nden damlayan
Balaban Tepesi’ndeki orman kardeşliğini
Hep bir ağızdan “ağaçlar yurdumuz” diyorlardı
Ben duydum, börtü böcek duydu, Fazıl’ın Piyanosu da duydu

Bir çocuk yaklaştı yanıma tam o sıra
“Amca kötüler yenilebilir mi sizce
Ülkesini satanlar, savaş çıkaranlar, ağaçları kesenler
Bunun için sincapların çığlığı olabilir miyim, istesem
Kuşların, suların, toprağın
Yerlerin, göklerin aşkıyla söyle amca
Ağaçlara kanat olabilir miyim”

Sessizlik dedi, sessizlik, sessizlik! / kimdi
Derinden geliyordu ses
Toprak sustu, kurt kuş sustu, ağaçlar sustu, ben sustum
Çocuk da sustu

Tanrıçalar geçiyordu
Fazıl’ın Piyanosu’nun tuşlarına kuşlar doluşurken
ve Hektor, Homeros, Zeus /oradan
Bir sevinç çığlığı koptu / dağlara özgü bir çığlıktı bu
Ağaçlara özgü bir çığlık
Bir çoban ateşiydi gelip karıştı aramıza
Fazıl’ın Piyanosu’ndan Kaz Dağları Marşı yayılırken
İnce bir bulut okşadı çocuğun saçlarını / sorularına yanıt
Anladım doğayla insanın uyumuydu bu
Ağaçların, kuşların, böceklerin ve suların diliydi
Aşkın diliydi…

Aya ilk kez ayak basan astronotun adını anımsamaya çalıştı çocuk
Okyanusu ilk kez geçen kaptanı
Görünce öğrenir insan dedi kendi kendine
Asla unutmam dedi dağlara çıkan Fazıl’ın Piyanosu’nu

Sırtında güneş yarılamıştı yolu kaplumbağa
Bir çiçek boy vermişti tümseğin dibinde
Sular düzlüklere doğru akıyordu
Düzlüklerde tadına doyum olmayan yemişler

Sahi siz bir piyanonun dağlara çıktığını gördünüz mü hiç

Hayrettin GEÇKİN (Ağustos 2019-Çanakkale)