Fatsa’nın namıdeğer devrimcisi, Artvin’in çocuğu Kör Namık olarak devrimci mücadelesini sürdüren Özgüç Tuncay’ı 12 Eylül faşizmi katletmişti. Bu gün Ankara Karşıyaka mezarlığındaki mezarı başında yoldaşları ve ailesi tarafından anıldı.

Anma etkinliğinde Özgüç Tuncay’ın Ablası Sabriye Tuncay, kardeşi Uğur tuncay ile Rustem Kabar, Ali Rıza Cihan, Sermet Yalçın ve Yener Turan birer konuşma yaptı.

Konuşmaların ardından Özer Topçu, Kamil Aydemir’in ÖZGÜÇ TUNCAY için yazdığı BİZİM DAĞLARIN CHE GUEVARASI ( KOD ADI KÖR NAMIK ) adlı şiirini seslendirdi.

Tekin Üstündağ paylaştı: 5 Kasım 2019 Salı

Yolcu Haber ekibinin de katıldığı anma töreni yapılan saygı duruşuyla sonlandırıldı.

İşte Kamil Aydemir’in yazdığı ve anma törenin de Özer Topçu’nun bir bölümünü okuduğu “BİZİM DAĞLARIN CHE GUEVARASI ( KOD ADI KÖR NAMIK )” adlı şiirin tamamı:

Özgüç Tuncay kardeşime saygıyla

bir bilsen özgüç tuncay gardaş
seni nasıl özledim
yalnız ben özlemedim
sevdiklerin özledi
kavgan özledi
özledi karadenizin dağları dalgaları
maviye beyaz yeşil şiirler yazan martıları
eğilip can kurtaranı öpen bulutları
özledi dağlarda yaslandığın ağaçlar
karnını doyurduğun açlar
seslerine türkü kattığın kuşlar
sıcağında ısıttığın kışlar
özledi üstüne oturduğun onca taş
seni fatsa özledi yoldaş
ağıtlara astılar anaları
kalmadı ülkem gibi ağlayan anaların gözlerinde yaş

özledik be dost
artvinin dar sokaklarında geniş yürüyüşünü
gür bıyıklarını kanat yaptığın gülüşünü
sen yaşasaydında biz görmeye razıydık
artvin köprübaşının
ve anıların sular altında kalışına üzülüşünü

sevgi tarlasıydın
yiğdin hasıydın
sen artvinin köprübaşı gibiydin
hüzünleri kendine saklardın
insanları sevgiyle kucaklardın

insan yanımızı geliştirdiğimiz
atölyelerdi halk evleri
biz artvinin mavi düşleri olan çocuklarıydık
halin üstünde dinlerdik
insanların halini
bazende sözcüklerle çizerdik
düşlediğimiz yarını
boğazın düğümlerinde tartardın sözünü
özledim seni yoldaş
as gökyüzünede öpeyim yüreğinin gözünü

sen kısacık ömründe
uzun ve engebeli yollar yürüdün
sevgi ipiyle dikmek için halkın yaralarını
fatsada fikri sönmez yoldaşımızla terzi oldun
her zaman artvin kalesi gibi dik durdun
devrimci yolun yolcusuydun

“çorumu bırakın fatsaya bakın
kör namık ile baş edemiyorsunuz” diyen
süleyman demirelin yüzüne
onurunla tükürdün
artvinin bayırlarında açan
nar çiçeğiydin umudun

artvinin ceplerinde
çocukluk gençlik anıların
artvinin yorgun sokaklarında
solgun evlerin duvarlarında
izlerin vardır
artvinlinin yüreğinde
özgüç tuncay bir destandır

kod adın kör namık olduğu için
seni kör sanıyordu
asıl kör olanlar
oysa özgüç tuncay
senin bir elinde ay
diğerinde güneş
dünyayı kucaklıyordun
dünyanın öbür ucundaki
ağlayan çocuğun gözyaşını bile görüyordun
aşık veysel gibi
sazın tellerinde yürüyordun
aç bir çocuk ekmek bulsa sen gülüyordun

biz artvin gibiydik
dik
ve çoruh gibi asi
bilirdik tuncay
kurak ömürleri yeşertmesi
değildi kolay
avuçlarımızda mavi
gülüşlerimizdeydi yeşil
artvin olsada küçücük bir il
dünyanın her yanına dokunacak kadar
büyüktü sevdamız
aah özgüç
fatsanın güzelliklerinde dolu
senden iz
varınca toprağın koynuna
öptü mü alnından
mahir çayan
harun karadeniz

köylüler koparatifçiliğini anlatır
çocuklar çocuk yanını
analar insanlığını
işçiler güneşine nasıl serdiklerini umutlarını
gençler nasıl değiştireceklerini dünyayı
dağlar militanlığını
ama en güzel artvin anlatır
özgüç tuncayını

kör olanlar seni gerçekten kör sanıyordu
seni en iyi biz yoldaşların
ve dağlar tanıyordu
senin yanakların ıslanıyorsa
mutlak dünyanın bir yerinde bir çocuk ağlıyordu
yada bir ananın yüreği yanıyordu

cezaevinin duvarları bile engelleyemedi
seni durduramazdı hiçbir güç
kardeşim özgüç
sen garibanların mutluluk hamalıydın
sanki çoruhun insan haliydin

memleketimizin karanlıklarını yırtan ışıktın
yoldaşlarınla askeriyenin avucundaki
artvin cezaevini bile delip çıktın
seninle kaçan zafer ile
çok gideriz o günlere
sevdiğin için mektuplarda yazdığın oldu güle
senide tanıdı kızıldere
mimarlarından birisi olduğun
fatsayı anattın mı mahirlere

seyitler köyüne ziraata gezmeye göndererek gözlerimizi
orta mahleye
korzula doğru uçururduk gülüşlerimizi
oturup kolortada
zalimlerin zulümlerin sonu olacaktı
büyütseydik düşlerimizi
boşuna kıymadılar bize
memleketin hali ortada

hanginize yansın artvin
ölümün düştü artvinnin gözüne
kurumaz yanağının yaşı
annelerimiz silgisinin ucunu tükürüğü ile ıslatıp çıkarırdı
keşke gözüne düşseydi zibil
“işte gidiyorum” deyip yanınıza gelen
kazım koyuncu anlatı mı memleketin halini
artvine ikinci darbeyi yaptı çernobil
yakamızdaki eylül sarısı gibi sarardı yeşil

acımayı bilmez zalim
sen kadar eksildi hayat
her şey sen kadar yarım
gözlerinden havalanamayacak kuş sürüsü
sen kadar eksik kalacak
söyleyeceğimiz özgürlük türküsü

tersine çevirmek için
bu düzenin çarkını
biz artvinin yokuşlarını
tersine akan ırmak gibiydik

ah yüzsüzlüğün yüzü demirel
kör namık dediğin
görürken dünyanın her yanını
ve halini
sen kör değilsen
neden göremedin
kayıp ederken insanlığını

sana ismini
veren sanki o günden okumuş seni özgüç
seni sen edendi
seni farklı kılandı
sendeki o özgüç

seni nasıl tanısın yoldaşım özgüç
yalçın dağ gibi duran
bedeninin sol tarafında oturan
çocuğu görmemiş olan

bildiri kokardı parkelerimiz
kitap kokardı ellerimiz
artvine bir başka güzellik katardı
boykot güllerimiz
kaçkarların tepesine sofra kurunca ay
suyu gözünden içtiğimiz
ağaçların koynundaki dereler gibi akardı
gece nöbetlerimiz
aah ah artvinli yıllarımız

ara sıra artvini yaralayan
polislerin beslediği
bir kaç kurt yaşardı
gökormanda
ama orman değildi gökorman
ismine bakıp yanılmışlardı

kargalar kesin yaşıyordur
ve anılarımızda dolaşıyordur
kuşlar ellerimizle beslediğimiz kuşlar mıdır
kanatlarında asılı unuttuğumuz düşlerimiz var mıdır
ve sırtımızı dayadığımız ağaçlarda kokumuz var mıdır
sana kıyanlar özgüç yoldaş
onca yoldaşıma kıyanlar insan mıdır

çocukluğumuzu gençliğimizi hiçe saydık
biz faiziyle peşin ödedik
düşlerimizin peşine gitmenin bedelini
bizi durduramayacağını anlamadın mı
ölüm çek artık bizden elini

biz harcanan kuşağın karanfilleriydik
bir çoğumuz çiçek açamadık
sevdiklerimizin dudağında
özgüç yoldaşım
öykülerin okunur
artvinin fatsanın
karadenizin dağlarında

sevdiklerin gibi yasını tuttu
karadenizde fındık çay
kardeşim özgüç tuncay
ablukayı yaramıyor
karanlığı bile senin gibi yırtamıyor
boşluğunu dolduramıyor ay
ağıtlarda asılı kaldı analar
vay memleketimin haline vay

devrimciler saklanıyor diye
yakıldı fatsa ormanları
bunlar orman yakar
bunlar
kitap köy
bunlar insan yakar
oturup zevkle dumanına bakar
bunların yönettiği ülkede
sokaklar ancak kan kokar
elbetteki ülkemizde analar
çocukları eve az geç kalsa
günün her hangi bir vaktinde
kapı çalsa korkar

gözünün birisini küçük yaşta
misketliğe vermiştin cimri hayata
gören yürektir göz değil
bunca devrimciyi yetiştirdiğin için
öpeceğim alnından artvin eğil

sivasta insan yakanlarında
sizi vuranlarında
hıdır aslan mustafa özenç erdal eren
ve diğerlerini asanlsrında
sağlamdı iki gözü
ama yürekleri kör
vicdanları yoktu
onların çürümüştü insan özü

boşuna dumanlı değiliz hep
saharanın başına çöken duman gibi
ahmet pehlivan erkan uzuneminağaoğlu
cengiz aksakal ensar karahan enver karagöz
o kadar çok ki içimizdeki köz

ahmet pehlivan ile gidermişsinizdir hasret
kimler gelmedi ki yanına
bir buluşma günü ayarlasak artvinli devrimciler
artvin o eski günlerine döner
olmasada bizim zamanımızdaki tadda
artvinde buluşulurda yenmez mi döner

çok iş vardı daha
yapman gereken
özgüçüm iki gözüm
gişin çok erken
bu yüzden
ve seni altında ezen hasreten
açık kalmıştı gözün giderken

hepimizindir bu gidişin acısı
bundandır yüreklerimizin kanaması
nasıl kapansın fatsanın yarası
memleketi ıslatı artvinin ağlaması

bilirim durmadığın gibi artvin cezaevinde
sen ordan oraya taşınan mezarındada rahat durmasın
gündüzleri güneşin yanındasın
geceleri gökyüzünde sıkılı yumruklar arasındasın
seni özleyenler gökyüzüne baksın
yumruklu yıldızlardan biri sensin

senki boşaltılan köylerde serçe sesi
bedenin gibi delik deşik oldu dağların elbisesi
ama düşlerin doludur karadeniz dağlarının heybesi
sen insanın hası
sen fatsanın yaşamış efsanesi
sen hasretimizin kabuk bağlamayacak yarası
sen bizim dağların che guevarası