Gökhan Dede
SMMM

O gün Hacettepe Üniversitesi sandık üyelerine borç para verilmekte, borcunu ödeyenlerin faizleri hesaplanarak tahsilatı yapılmaktaydı.

Sandık ve kooperatif muhasebecileri olarak çalıştığımız küçük odaya üyeler doluşarak kalabalık etmesinler, karmaşa yaşatmasınlar, işimizi engellemesinler diye, odanın giriş kapısına, neredeyse kapıyı tamamen kapatacak biçimde bir masa koymuştuk.

Masanın başına da buradaki işlemleri yapmak üzere, muhasebeci Tekin Üstündağ arkadaşımızı görevlendirmiştik.

Muhasebeci Tekin Üstündağ birçoğunuzun tanıdığı üzere, Artvinlidir ve çoğu Artvinli gibi ya da  kendi köyünün şivesiyle konuşmaktadır.

Tekin Bey, birçok üyeye ödeme ve tahsilat yapmakta, o ana kadar hiçbir problem yaşanmamaktaydı.

Tekin Bey, sıradaki üyenin işlemlerini yapmaya koyulmuştu. İşini her zamanki gibi oldukça da titiz biçimde yapmaktaydı.

Ancak bu defa işlemini yaptığı üyeden, hesapladığı faiz tutarına ilişkin bazı itirazlar gelmekte, karşılıklı tartışmalar devam etmekteydi.

Tartışma o denli uzadı ki ister istemez benim gözüm, kulağım onlardaydı.

Tekin Bey yanlış yaptığı hesabın doğruluğundan o derece emin ki, artık üyenin uyarısını dinlemek bile istemiyordu.

Ancak üye, yine de nezaketi elden bırakmadan itirazlarını ısrarla sürdürerek:

“Tekin Beyciğim, bakın bu hesapta bir yanlışlık var, hesabı yanlış çıkarıyorsunuz,” diyordu.

Tartışma boyutundaki bu cümleler karşılıklı olarak birkaç kere daha tekrar etti.

Tekin Bey, “yaptığım hesap doğrudur doktor bey, bu hesap bela[1] çıkar,” derken, üyenin yüzüne bile bakmadan söylenmeye devam edip, sıradaki üyeyi çağırmaktaydı.

Yapılan faiz hesaplamasının yanlışlığından emin olan üye, ısrarcıydı, pes edecek gibi de değildi.

Ancak üye, Tekin arkadaşımızın bu ilgisiz ve biraz da sert tutumundan dolayı da oldukça tedirgindi. Hiç yoktan yere bir olay çıkacak diye biraz da korkmaktaydı belli ki.

Üye, oldukça nazik üslubuyla tekrar:

“Tekin Beyciğim lütfen, bakın o hesap öyle çıkmaz,” diye ısrar etmekteydi.

Muhasebeci Tekin Bey kardeşimiz sonunda dayanamadı. Gözlerini üyeye çevirip, sinirli bir biçimde elindeki kalemi hızla masaya çarparak:

“Bakın doktor bey kardeşim, boşuna ısrar etmeyin, bela çıkar…” dedi.

Tekin arkadaşımız diğer tepkileri yanısıra bir de “bela çıkar” ifadesini kullanınca, neye uğradığını şaşıran üye, yine de nezaketi elden bırakmayarak, ama oldukça tedirgin bir halde:

“Aman Tekin Beyciğim, bela çıkarmaya ne gerek var, düzeltin hesabımı gideyim,” dediğinde, başından beri tartışmaları izleyen ben, gülmekten bir türlü kendimi alamıyordum ki, gidip doktora durumu izah edeyim.

Gülmeye devam ederek yanlarına varıp, durumu izah ettim.

Neyse ki herhangi bir bela çıkmadan tartışmayı sonlandırıp, hesabı da düzeltip, işi tatlıya bağladık. Ama aradan tam 40 yıl geçmiş olmasına karşın, her aklıma geldiğinde yine de gülerim.

[1] “Bela” kelimesi Artvin ve yöresinde “böyle” kelimesi yerine yaygın biçimde kullanılmaktadır.