Karga Gak Demeden
10-12-2019
Ömer ŞAN

Eski Dostlar Çardak Oldu!

‘Unutulmuş birer birer, eski dostlar eski dostlar…’ diye mi başlıyordu, Hayri Mumcu’nun güftesi, Gültekin Çeki’nin rast makamındaki eseri?.. Anımsar mısınız?

Neyse ki eskilerle ilgili çok söylem ve deyimlerimiz var! ‘Eski çamlar veya eski camlar, bardak oldu’ hikayesine girmeyeceğiz! Bardağı hem çamdan hem de camdan yaparlar bizde!

Hem bilirsiniz, fincanı bile taştan oyarlar memlekette! İçine ne koyarsan gide ama çamdan aynı zamanda güzel de çardak olur! Velev ki, ha camdan ha çamdan bardak veya çardak olur da eski dosttan yavşak olmazmış! Ne ilginçtir ki, günümüzde onu da icat etmişler! Hayaldi, gerçek oldu yani…

Hele de Sayın Cumhurbaşkanının çıkıp da, birlikte yola çıktığı, Devlete birlikte hükümetlik ettiği, bu ülkede ‘Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık’ yapmış olan ‘dava ve yol arkadaşları’ hakkında, ‘dolandırıcı’ ifadelerini kullanması, hiç yakışık almamıştır!

Bu durum, muhaliflere karşı yöneltilen hakaretler, terör suçlamaları ve dahi aldatılma ifadelerinden daha da ağırdır! Öyle çıkıp da, ‘aman ne halleri varsa görsünler’ denmez, diyemeyiz!

Hadi bunun yorumunu kendi halin bırakalım… Bu gidişle çok daha ayyuka çıkacak icraatlar olacak!

Nereden geldi biliyorsunuz bu ifadeler… Partiden ayrılıp, kendi deyimleriyle ‘gemiyi terk edip gidenler’ kendi yollarını çizmeye başlayınca öyle mi?

Ancak daha sonrasında kafama takılan bir durum daha oldu… Eski AKP’li vekil Abdurrahman Kurt, ‘Devlet kadroları binlerce liraya satılıyor’ demiş… Bunun manasını bilir misiniz? Bari fiyatları açıklasınlar da bilelim hangi kadronun eti-budu ne ediyor diye!

Memleketimiz, itibardan ödün vermeden, yurttaşları çeşitli maddelerle hayatına kıyıp, gencecik bedenler katledilirken; Cibuti dene memlekete bilmem kaç milyon dolarcığa cami yaptırıyor ve 744 bin liralık yolculukla, milletin dinini-imanını sorgulayanlar bunun açılışına gidiyor!

Yetiyor mu, yetmiyor… Bir de ‘dostluk barajı’ yapılıyor Cibuti’ye! Hibe ha hem de… İstanbul’a kredi yok ama!

Ancak, yine devletin resmi rakamlarına bakıyoruz… Çiftçilerin 2002’de ortalama bin Lira olan borcunun 2018’de 50 bin Liranın üzerine çıktığı açıklanıyor!.. Ne güzel değil mi? Çiftçi, gayet istikrarlı bir sürüm yapıyormuş!

Tam da bu arada önümüze ‘tohum anlaşmaları’ düşüyor…

Hani siz, ‘sebze ve meyveyi daha yüksek fiyattan almanızın en büyük sebebi’ nedir biliyor musunuz? Neden basit ve açık… Tohumların hibrit ve tek yıllık olması! Örneğin 1970’li yıllara gitmeye gerek yok, 1990’lı yıllara kadar neredeyse tek yıllık tohum yoktu ülkemizde!

Ancak ne olduysa Türkiye, 2013-2018 yılları arasında 570 bin tona yakın tohum ithal etti! Neredeyse yerli-atalık tohumlar yasaklandı! Şimdi anlayabiliyor musunuz… Tohumuna para veriyoruz ya ondan! Bir yerden tanıdık geliyor mu?

Mesela, sendikalar ile hükümet ‘asgari ücret’ belirlemesi için çalışmalara başlamış! Farklı rakamlar telaffuz ediliyor. Biz de katılıyoruz. Asgari ücret, açlık ve yoksulluk sınırları gözetilerek, DİSK Genel Başkanı Çerkezoğlu’nun ifade ettiği gibi en az 3.200 TL olarak belirlenmeli! En düşük emekli maaşı da en az buna eşitlenmelidir! Dedik…

Ancak ki, nedense bu yetkili ve etkililerden hiçbirinin gündemine girmedi ‘Açık Bütçe’ söylemi… Geçen yıl onaylanan bu yılın bütçesi ilk 10 ayda 101 milyar lira açık vermiş, öngörülen açık ise 140 milyar liranın üzerinde!

Evet, bütçenin ‘açık’ vermesi olası kabul edilebilir ancaaakkk… Bütçe’nin ‘açık’ olarak onaylanması, dünyada görülmemiş, yasa ve yönetmeliklere, hepsinden önemlisi Anayasa’ya aykırıdır!

Bunun yanında 2020 için öngörülen bütçe açığının 139 milyar Lira olması öngörülüyor… Ve Bütçe, bu kadarcık bir açıkla TBMM’ye getirilmiş, görüşmeleri başlatılmış ve muhtemeldir ki, bu açık oranı ile onaylanacaktır!

Yani kısaca dememiz odur ki… Her açık Bütçe onayı, sosyal adaletsizliğe, gelir dengesizliğine, hak-hukuk-adaletin yok edilmesine, terörün artmasına, intiharların, kadın ölümlerinin ve çocuk istismarcılarının çoğalmasına, artmasına onaydır! Açık Bütçe’ye karşı mücadele verilmeden, emperyalizmin boyunduruğundan kurtuluş olmaz, bağımsızlık olmaz!

Açık Bütçe yerine Denk Bütçe yapılmadıkça verilecek her türlü hak-hukuk mücadelesi boşa çıkacaktır! Asgari Ücret mücadelesinin temeli budur!
Önümüzde yılbaşı için hazırlanan ‘hayaller süsleyen’ piyango çekilişi var! Umut vatandaşın ekmeği ya… Bakın, Rize’den çocukluk arkadaşım Cemal’den, Milli Piyango biletinden medet umanlara geliyor: “Rize’nun kalesinden atlayi da uçayim/ Olayım talih kuşi, başunuza s.çayim…” Ha, unutmadan, Milli Piyango bileti almıyoruz!

Yeraltının soğuk karanlığından yeryüzüne sımsıcak apaydınlıklar taşıyan… Alın teri kömürden, emekleri demirden, yaşamları iplikten, yüreği yangın yeri… Bu topraklar ve bütün dünyanın madencilerine saygı ve şükranla!

Şırnak’ın İdil ilçesinde 2 güvenlik görevlimiz şehit oldu, 7 güvenlik görevlimiz yaralandı. Terörünüz batsın!

Ve bir güzel insan daha, Rize’ye sessiz sedasız güzel katkıları olan yüreği kocaman ve sımsıcak bir eski dost daha yenildi o lanet hastalığa. Rize Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler eski Müdürü, Hamit Suyabatmaz’ı kaybettik!       Ve bugün, Dünya İnsan Hakları Günü, insanlara mübarek olsun!

Güneşten sıcak elleriyle bir çocuğun yüreklere dokunması gibi saf ve temiz, aydınlık ve umutlu, sağlık ve bereketli güzel bir hafta umuduyla…