İnternet paylaşımları nedeniyle hakkında dava açılan 78’liler Derneği Başkanı Hüseyin Esentürk dün (9 Aralık) mahkemede hakim karşısındaydı.

Paylaşımları nedeniyle hakkında Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada Esentürk karar öncesi savunmasını yaptı ve beraatını istedi

Savcılığın iddialarını reddeden ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu söyleyen Esentürk savunmasında; “Bizler aslında yaş itibariyle daktilo kuşağıyız. Şimdi bugünlerde İnternet çağındayız. Bir kişi veya konu ile ilgili Google’a sorduğunda bilgiler hemen karşımıza çıkıyor. Görsel materyaller de öyle. Suç olduğu iddia edilen fotoğraf Google’dan alınmıştır. Yani herkesin ulaşabildiği açık bir kaynaktan alınmıştır. Ben, Google’a Aziz Güler yazınca bu resim karşıma çıktı ve onu paylaştım. Bu fotoğraf herhangi bir örgütü ifade etmemektedir.” dedi.

Esentürk’ün savunması şöyle:

3713 sayılı Kanunun 7/2 ve TCK nın 43/1 maddelerinden cezalandırılmam yönündeki talebi hukuki dayanaktan yoksundur.

Şöyleki; Yaptığım paylaşımlarda ve ifadelerimde herhangi bir örgütü övmedim.
Cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu
yöntemlere başvurmayı teşvik edecek bir fiilde bulunmadım.

Ben insan hakları savunucu olan bir insanım. Şu anda da Ankara 78’liler Derneği başkanıyım. Bu Derneğin amaçlarından birisi de darbeleri, darbecileri ve insanlık dışı icraatlarını teşhir etmektir.

Bu nedenle 12 Mart ve 12 Eylül darbe dönemlerinde yapılan işkence, yargısız infazlarda ve her türlü insanlık dışı muamelede yaşamını yitiren devrimcileri anmak ve bir daha bu ve buna benzer insanlık suçlarının işlenmemesi ve darbecileri lanetlemek için bu tür paylaşımlar yaparım. Düzenlenen etkinliklere katılırım. Örneğin 12 Eylül darbe döneminde hukuka aykırı bir şekilde 17 yaşında idam edilen Erdal Eren için üç gün sonra yapılacak anma etkinliklerine de katılmayı düşünüyorum. Bu tür etkinliklerin suç olmadığını, anayasal düşünce ve ifade özgürlüğümün kullanılması olduğu kanaatindeyim.

Mütalaada belirtilen ilk iki paylaşımımda, yukarıda belirttiğim amaçlar doğrultusunda, 12 Mart darbesi döneminde yapılan işkence ve yargısız infazları teşhir ettim.

Zaten fiili olarak 40 yıl önce varlığı sona ermiş bir örgütü övmem söz konusu olamaz.
Esas hakkında mütalaada yer alan 19.11.2015 tarihli paylaşımımda da, tüm dünyayı ve
Ortadoğu’yu kana bulayan İŞİD terör örgütüne karşı savaş sırasında yaşamını yitiren ve
cenazesinin 2 ay Türkiye’ye sokulmasına izin verilmeyen, sınır kapısında bekletildikten sonra İnsan hakları savunucusu kişi ve örgütler tarafından yapılan girişimler sonucunda o tarihteki Başbakanın talimatıyla cenazesi Türkiye’ye getirilen Aziz Güler ile ilgilidir.
Bu paylaşımımdaki amacım, bir insan hakları savunucusu olarak her ne nedenle olursa olsun ölmüş bir kişinin doğup büyüdüğü kendi ülkesine ve topraklarına gömülme hakkı olduğuna olan inancımdır. Bu Nazım Hikmet, Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya için de geçerlidir.

Bu nedenle kendi toprakları ile buluşan bir gence ‘hoş geldin’ demenin suç olmadığını
düşünüyorum.

Bizler aslında yaş itibariyle daktilo kuşağıyız. Şimdi bugünlerde İnternet çağındayız. Bir kişi veya konu ile ilgili Google’a sorduğunda bilgiler hemen karşımıza çıkıyor. Görsel materyaller de öyle. Suç olduğu iddia edilen fotoğraf Google’dan alınmıştır. Yani herkesin ulaşabildiği açık bir kaynaktan alınmıştır. Ben, Google’a Aziz Güler yazınca bu resim karşıma çıktı ve onu paylaştım. Bu fotoğraf herhangi bir örgütü ifade etmemektedir.

Sonuç olarak yaptığım paylaşımlar gayet insani amaçlarla yapılmıştır. Herhangi bir örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik etmek kastıyla yapılmamıştır. Bu nedenlerle atılı suçlardan beraatıma karar verilmesini istiyorum.