TBMM Genel Kurulunda  Hazine ve Maliye Bakanlığı 2020 yılı bütçesi görüşmeleri sırasında  söz alan Halkların Demokratik Partisi Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan “Bu bütçe 3 S’nin bütçesidir: ‘Sarayın, sermayenin ve savaşın bütçesi!’ ” dedi.

Paylan’ın açıklamaları ve konuşmanın videosu aşağıdadır: 

Teşvik yetmez, bir de masaj yapalım’ dese bile ekonomideki çarklar işlemez, çünkü ülkenin yüzde 99’u mutlu değil!”

Hazine ve Maliye Bakanı, 2020 yılı bütçesini sunarken haktan, hukuktan, adaletten bahsetmedi. Peki, Bakan, yalnızca, kendi etrafında olan patronlardan, yani nüfusun yüzde 1’inden bahsetti. O yüzde 1’lik patronları nasıl iyi hissettireceğinden, nasıl mutlu edeceğinden, teşviklerden bahsetti.

Hazine ve Maliye Bakanı o yüzde 1’e yani patronlara istediği kadar ‘teşvik’ versin(!), eğer halk yani yüzde 99 mutlu değilse, ekonomideki çarklar işlemez. Hazine ve Maliye Bakanı patronlara verdikleri bu teşviklerin üzerinde isterse bir de masaj yapsın bu patronlara, yine de ekonomideki çarkları işletemez.

“Maliye Bakanı emekçiyi vergilendiriyor, kaynakları %1’e aktarıyor”

Maliye Bakanları ne için var? Bakın intiharlar varken, işsizlik ve açlık varken, %1 şatafat içinde yaşarken Maliye Bakanı ne yapar? Çok kazanandan çok, az kanandan az alır değil mi? Ne yapıyor peki? Rantçının peşinde koşuyor mu? Hayır. Yurtdışı vergi cennetlerinde 300 milyar dolar var, onların peşinden koşuyor mu? Hayır. Yandaş sermayenin peşinden koşuyor mu? Hayır.

Kimin peşinde koşuyor Maliye Bakanı? Emekçinin peşinden koşuyor! Vergileri % 95’ini emekçiler ödüyor, yoksullar ödüyor. Onlardan aldığı kaynağı %1’e aktarıyor bu Maliye Bakanı. O açıdan vicdansız ve adaletsiz bir Maliye Bakanımız var maalesef. Oysa ben Bakan olsam ne yapardım? Rant vergisi koyardım. Bir arsa on lirayken imar geçirip bin liraya çıktığı zaman ona rant vergisi getirirdim. Çevreyi kirletenlere karbon vergisi koyardım. Servetine servet katanlara, servet vergisi getirirdim. Yüksek gelir gruplarını yüksek vergilendirirdim. Ama maalesef bu vicdansız ve adaletsiz bütçenin yine vicdansız ve adaletsiz Maliye Bakanı bu adımları atmıyor.

“Ekonomi büyümüyor; iş cinayetleri ve doğa katliamı artıyor!”

Hazine ve Maliye Bakanı’nın iki görevi vardır: Bunlardan biri işçileri öldürmeden, doğayı katletmeden ekonomiyi büyütmek. Ekonomimiz 10 yıldır büyümüyor! İşçilerimiz katlediliyor; her yıl -en az- 2 bin iş cinayeti gerçekleşiyor. Doğamız katlediliyor; Kaz Dağları’nda yaşanan doğa katliamını görüyoruz!

Bakan’ın diğer görevi, gelir ve servet eşitsizliğini gidermek, bununla ilgili maliye politikalarını devreye sokmak ve bütçedeki tercihlerini de yoksullardan ezilenlerden yana kullanmak. Ancak Bakan, o konuda da başarısız zira ülkenin yüzde 1’lik kesimi maalesef bu Maliye Bakanı’nın döneminde de servetine servet katmış oldu.

“Maliye Bakanı, ekonomik kriz konusunda çözümü siyanürü yasaklamakta buldu!”

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bütçe sunumunu yaptı ama bu sunumda “kriz” demedi. Bakan’a göre, ekonomik kriz yok! Zaten ekonomik kriz olmadığı için, intiharlar var, işsizlik var! Eğer ekonomik kriz yok derseniz, bunu inkâr ederseniz, ne teşhisi koyabilir ne de tedaviyi yapabilirsiniz.

Maliye Bakanı, ekonomik kriz var diyenleri terörist olarak yaftalamaya çalıştı. Ekonomik kriz için koyduğu tek teşhis ve tedavi ise siyanürü yasaklarsak vatandaşlarımız intihar etmez diye düşünerek siyanür satışını yasaklamak oldu.

Eğer başıma bir iş gelmeyecekse, fezleke gönderilmeyeceğini güvence altına alacaksanız, bu ülkede “ekonomik kriz var” diyorum! Hem de “derin bir ekonomik kriz var!”

“Toplumsal taleplere kaynak var ama sorun sizin tercihlerimizde”

Bu bütçenin diğer tercihi yandaşlar, yani sermaye. O da büyük sermaye! 5 tane şirket var bu bütçede: Cengiz, Kolin, Limak, Kalyon ve Rönesans. Küçük esnaf yok, KOBİ’ler yok. Maalesef sadece yandaş sermaye var. Aslında bütün toplumsal taleplere kaynak var ama sorun tercihlerimizde! Bakın yalnızca barışı ortaya koyabilsek, o zaman kaynak olduğunu görebileceğiz.

2014 yılında bütün güvenlikçi kalemlerin- İçişleri ve Milli Savunma Bakanlığı dâhil- toplamı 40 milyar TL’ydi. Şimdi, 160 milyar TL. Yalnızca bu ülkede barışı tesis edebilsek, 100 milyar TL kaynak ortaya koyabiliyoruz. Yandaşlara aktarılan 50 milyar TL’yi de katsanız, 150 milyar TL kaynak oluşuyor.

EYT maliyeti 26 milyar TL dedik. Bakın, kaynak var! Ben Maliye Bakanı olsam bu kaynağı yaratır, EYT’lileri emekli ederim. Başka ne yaparım? KYK borçlusu milyonlarca öğrencimizin borcunu silerim. 200 bin öğretmeni hemen atarım. Çiftçiye tarlasını ekecek desteği veririm.

Kamu görevlilerine 3600 ek gösterge hakkını sağlarım. Asgari ücreti vergi dışı bırakırım, hala da param artıyor! Barışçı politikaları tercih ederek ve yandaşa akan hortumları keserek 150 milyar TL’lik kaynak oluşturabilir ve bütün toplumsal talepleri karşılayabilirim…

“Bu bütçe 3 ‘S’nin bütçesidir: ‘Sarayın, Sermayenin ve Savaşın Bütçesi!’”

Bu bütçede patronlar var, yandaşlar var, teşvikler var, aflar var, yüzde 1’in bütçesi var.
Ama bu bütçede, 8 milyon işsiz vatandaşımız yok, atama bekleyen 200 bin öğretmen yok, KYK’ye borçlu milyonlarca öğrencimiz yok, girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı tarlasını ekemeyen çiftçilerimiz yok, dükkânını siftahsız kapatan esnafla ilgili bir şey yok, 3600 ek göstergeyi devreye sokma fikri yok, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) yok, asgari ücreti vergi dışı bırakacağız ve açlık sınırının çok üzerine taşıyacağız düşüncesi yok!

Cumhurbaşkanı ve Maliye Bakanı, bu taleplerin hiçbirine kaynak yok, para yok diyor. Oysa kaynak var; sorun sizin tercilerinizde! Cumhurbaşkanı, kışlık saray yaptı yetmedi, yazlık saray yaptı yetmedi, uçan saray aldı o da yetmedi; şimdi bir de yüzen saray yapmış!

“Erdoğan bu ülkeyi “Şahıs” şirketi gibi yönetiyor!”

Başkanlık sistemine geçince “ekonomimiz uçacak” dediniz, bakın ekonomimiz çakıldı ve altında 82 milyon kaldı! Maliye Bakanı zenginleri iyi hissettirecek politikalar uyguluyor. Patronlara teşvikler veriyor. Fakat ekonomide çarkları çevirecek tek şey güvendir! Maalesef bu ülkeye kimse güvenmiyor. Sayın Erdoğan ne dedi? “Bu ülkeyi şirket gibi yöneteceğim” dedi.

Bazı insanlar şirketler kurarlar, şirket batmaya yakın şahıs şirketine geçerler ya hani… Bakın, dün Cumhurbaşkanı ne dedi? “İngiltere, Almanya, Fransa ve Şahsım dörtlü zirve yaptık” dedi. Bakın burada İngiltere, Almanya, Fransa ve bir de “Şahsım” var. Bir şahıs, aile şirketine dönmüş durumda ülkemiz ve bu ülkeye maalesef kimse güvenmiyor. Çare ise demokratik ve ekonomik reformlardır. Çözüm barışı devreye sokup ekonomik ve toplumsal talepleri karşılamaktan geçmektedir.