Barış Arifoğlu

Mutluluk arayışının daha önce hiç olmadığı kadar önemli olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Sayısız kitap, TV programı ve web sitesi herkesin peşinde olduğu bu ele avuca gelmez varoluş durumunu yakalamak ve sürdürebilmek için tavsiyeler sunuyor. Ah bir mutlu olabilsek, daha ne isteriz 🙂Sizi gölgesiz bir mutluluğa ulaştıran ama salt hayatta kalmak dışında başka her şeye dair ilginizi ortadan kaldıran bir ilaç olduğunu varsayalım.İlacı alan kimse dışarıdan bakıldığında çayırda otlayan bir eşeğin sıkıcı mı sıkıcı yaşamını sürüyor ama iç dünyasında tepesine kadar mutluluğa batmış, hayali maceraların, romantik kaçamakların birinden öbürüne atlıyor . Siz bu ilacı alırmıydınız?

Sokrates ‘i , Mustafa Kemal Atatürk ‘ü , Kant’ı, Marx’ı, Gandi ‘yi , Mandela ‘yı düşünün .Ya da Mikelanj’ ı , Newton’u, Beethoven’ı, Chopin ‘i , Mozart ‘ı ,Fazıl Say’ı , Yaşar Kemal’ i,Nazım Hikmet ‘i. Bu kimselerden bahsederken aklımıza gelen ilk sözcük “mutluluk” mu ? Belki bazıları için öyle olması gerekir, ayrıca hepsinin zaman zaman mutlu oldukları kuşkusuzdur , ama mutluluk bu kişilerin tanımlayıcı özelliği değildir.

Mutluluğa bu kadar ısrarlı bir vurgu yapmak, yaşamın tanımlayıcı özellikleri eylem ve hareket olan bir süreç olduğunu unutup tek bir mükemmel varoluş durumunun peşinde koşma hatasına düşmektir. Değişim yaşamın özüdür; işte bu yüzden böyle bir varoluş durumunun gerçekleşmesi mümkün değildir. Yaşamda anlam üzerine çalışan uzmanlar, “eşzamanlı anlam” ile “artzamanlı anlam” arasında bir ayrıma giderler. Eşzamanlı anlam,zamanın verili herhangi bir anındaki varoluş durumumuzla ilgilidir. Örnek olarak mesela şu anda çok mutlusunuzdur çünkü tam şu anda dışarıda, gün ışığıyla yıkanmaktasınızdır , hava çok güzeldir , kuşlar cik cik ötmektedir v.s. Artzmanlı anlamı ise üzerinde bulunduğunuz daha uzun uzun soluklu yolculuktan kaynaklanır . Buna da bir örnek verecek olursak, mutlusunuzdur çünkü sonunda yüksek lisans diploması alacağınız uzun bir sürecin içindesinizdir. Bilimsel ve felsefi düşünce tarzı bize eşzamanlı anlamı biraz geri plana itip artzmanlı anlama odaklanmayı öğütler. Yaşamın özü değişimdir ; bizde değişimi yaşamımızı anlamlandırma çabamızın ayrılmaz bir parçası haline getirmeyi bir hedef olarak önümüze koyabiliriz. Bu da muhafazakarlık değil, hayatın her alanında değişimden ve devrimden yana olmak anlamına gelmektedir; yukarıda belirttiğim gibi yaşamın özü değişimdir.

Sonunda, ya da yaşamımızın sonunda, zamanınızın  büyük kısmını mutlu mu mutsuz mu geçirdiğiniz o kadar da önemli değildir .Siz de asıl anlatılmaya değer bir öykünün bir yazarı  olmayı tercih etmez miydiniz ?