Rasim Yılmaz
31 Aralık 2019

2019 yılını ne kadar ağır sorunlarla geçirmiş olursak olalım, bu yılın 2020 yılına sarkacak olası etkilerini ne kadar tahmin ediyor olsak da yeni yıla yine umutlu girmek isteriz. Cebimizde para olmasa da insan doğası gereği yeni yılda umudumuzu diri tutmaya çalışırız. Sonuçta umut dünyası. Örneğin, aldığımız çeyrek Milli Piyango bileti bile an’ı umuda bağlar. Ya çıkarsa!…

Peki, biz gerçeğin neresindeyiz?

Emperyalist ülkeler hâlâ dünya halklarına demokrasi getireceğini iddia ederek başta Ortadoğu olmak üzere dünyayı kana bulamayı sürdürüyorlar. Ne acıdır ki yeryüzünde bu yalanlara inanan milyonlarca insan bulunuyor.

Şu bir gerçektir ki dünyada emperyalizm baskı ve şiddetini her gün biraz daha artırıyor; Türkiye’de de faşizm geri adım atmıyor…

Dünya halkları kıstırıldığı bu mengenede inim inim inletilmekte. Ezilen, sömürülen, katledilen, ülkesi işgal edilen halkların dili, kültürü, inancı fark etmiyor. Kapitalist emperyalizmin tüm halkların ortak düşmanı olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Şunu da bilmeliyiz ki tek başına kurtuluş olamayacaktır. O halde dünya emekçi sınıfları emperyalizme karşı birleşmek zorundadır.

Düşünün; dünya silah ticaretinin % 30’unu ABD, % 27’sini Rusya kontrol ediyor. Bu abluka kırılmadıkça savaşın önüne geçile bilinir mi?

Bu noktada dünya emekçilerine düşen çok önemli bir görev vardır: Dünya kapitalizminin insanlığa dayattığı bu sömürü ve talan düzenini halka ve halklara anlatmak, mücadeleyi uluslararası boyutlarda örgütlemek…

*              *

Asgari (en az) ücret

4 kişilik bir ailede, açlık sınırının 2 bin 162 lira, yoksulluk sınırının 7 bin 44 lira olarak açıklandığı ülkemizde belirlenen 2 bin 324 lira 70 kuruşluk asgari ücrete ne denir? Eskiden sefalet ücreti diye tanımlanırdı. Şimdi o da değil.

Gıdaya, elektriğe, suya, ulaşıma, doğalgaza, kısacası iğneden ipliğe her şeye gelen zamlar, işçileri ve emekçileri borç batağına itmiştir. Çalışma Bakanının, “İşçilerimizi enflasyona ezdirmedik’” demiş olması, işçilerin aklıyla dalga geçmekten başka bir şey değil de nedir?…

Üreten, hayatı var eden bu ülkenin işçileri ve emekçilerinin de tek çıkış yolları vardır: Kendilerine bu sefalet ve köleliği dayatanlara karşı birlik olup mücadele etmek; insanca yaşanacak bir ücret, vergide ve paylaşımda adalet için örgütlenmek… İşçi ve emekçilerin önünde başka seçenekleri kalmamıştır.
Ancak işçi ve emekçiler; oldukça yüksek maaşlı ve milyonluk lüks araçlara binen(sarı demiyorum, doğrudan burjuvalaşmış) sendikacıların da kendilerini temsil edemeyeceklerini asla akıllarından çıkarmamalıdır. Sendikal örgütlenmelerini yeniden sınıfın çıkarları doğrultusunda şekillendirmelidirler.

“Bir şey değişmiyor, boşuna uğraşıyoruz” diye düşünerek umudumuzu kırmayalım. Hiç bitmeyecek sandığımız karanlık süreçler, aydınlığa dönüşmeye kesinlikle gebedir. Yeter ki inançlı, kararlı ve dirençli olalım.

*           *

Yılbaşını kutlamak haram ya da günah mı?

Siyasal İslam’ın ikiyüzlülüğü her yerde…

İzmir’de bir grup sakallı, ellerinde yılbaşı haram ve günah içerikli bildiriler dağıtmış.

Kendinden olup da yolsuzluk, hırsızlıklara ses çıkarmayanlar, Kuran kurslarında, tarikat yurtlarındaki çocuk istismarlarına, tecavüzlerine kulaklarını tıkayanlar,  9 yaşında çocukları evlendirip onlara kutlama yapanları umursamayanlar, her gün ortalama bir kadın katledilirken sessiz kalanlar,  yoksulluktan, işsizlikten intihar edeleri görmezden gelenler; ellerinde bildiriler yılbaşı kutlamalarının haram ve günah olduğunu anlatıyorlar…

Nasıl aldıkları belirsiz “gâvur icadı” arabalar, gün boyu kullandıkları cep telefonları, bilgisayarlar,  internetler  ve bin bir çeşit teknolojik cihazlar haram ya da günah değilken; Cumhuriyet kazanımlarını araç olarak kullanacaklar; sonra dönüp yeni yıl kutlamalarına haram ve günah diyecekler, öyle mi?… Hadi ordan kara yobazlar sizi!…

İnadınıza kutlu olsun yeni yıl!

Altyapısı kapitalist emperyalizm, üst yapısı ise din istismarcılığı ve şovenizm olan tek adam, tek parti yönetimi açısından 2109 eğitimde, sağlıkta, ahlakta,  istihdamda, dış politikada, ekonomik kalkınmada, çevresorunlarında oldukça başarısız olmasına karşın, başta işçi sınıfı olmak üzere sömürülen ve ezilen halk kesimleri bu durumu yeterince bilince çıkaramamıştır. Bunu fırsat bilen gerici kesim ise faşizan saldırılarına ara vermeden devam etmektedir.

Şu, bilimin doğruladığı genel bir yargıdır: “Kapitalizm, insanların ihtiyaçlarının sonsuz, kaynakların ise sınırlı olduğu teorisini ortaya sürerek yoksulluğun ve açlığın kaçınılmaz olduğunu inandırmaya çalışmaktadır. Dinler ise kaderi dayatarak açlığa boyun eğip şükretmeyi öğütleyerek kapitalizmin değirmenine su taşımaktadırlar.”

Sonuç yerine : Eski yıldan çıkmak mı, yeni yıla girmek mi?

Bir ülke düşünün:

-Siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri açık; ama çalışmaları yasak!
-Sansür yok gibi gözüküyor ama yazmak yasak, yazsanız yayınlayacağınız yayın yok denecek kadar az. Çünkü ya korkutulmuş, ya satın alınmış!
-Düşünce özgürlüğü var, ama düşünmek ve düşündüğünü söylemek yasak!

-Çevreyi, doğayı ve ormanı koruma adına zehir zemberek yasalar var ama ne hikmetse yeraltı ve yerüstü kaynakları kapanın elinde kalıyor.

-Yargı var ama verilen kararların çoğu tartışmalı.

Biz gene de yeni yıla girerken umutlarımızı diri tutalım, iyi dileklerde bulunalım:

-Savaşların olmadığı…

-Dünya halklarının barış içinde kardeşçe ve mutlu yaşayacağı…

-Kadınların ve çocukların öldürülmeyeceği,  tacize ve şiddete uğramayacağı…

-Baskı ve sömürünün son bulduğu…

Geleceğin temsilcisi gençliğin işsizlik ve eğitim sorunlarının kökten çözüldüğü, geleceklerinin karartılmadığı…

-Kimsenin ırkı, inancı ve düşüncelerinden ötürü horlanmadığı, aşağılanmadığı ve suçlanmadığı, eşit, özgür insan onuruna yakışır koşullarda yaşayacağı…

-Ne Cumartesi Anaları ne de asker analarının ağlamadığı ve hiçbir ananın ağlamayacağı…

-Eşitsiz paylaşım, sömürü ve zulmün sadece anılarda kalacağı bir ülke özlemiyle;
2020 yılının tüm insanlık ve siz okurlarım için sağlık, başarı ve mutluluk yılı olmasını diler, saygılarımı sunarım.
Yeni yılınız kutlu olsun!