Özer Topçu

Ülkemizin bir Köy Enstitüleri gerçeği vardır. Alabildiğine yanlış veya eksik bilgilerle konu tartışılıp durur.

Herkesin bilmesi gereken doğru bilgileri özetleyeceğim. Umarım faydalı olacaktır. Politikacıların bile yalan yanlış tartıştığı konu da, somut bilgiye dayalı bu süreci istediğiniz gibi tartışma durumlarında dile getirebilir, yanlış tartışanlara müdahil olabilirsiniz.

Osmanlı’nın son dönemindeki eğitim sistemi de şu anki ülkemizin eğitim sisteminden farksızdır. Dolayısıyla mecliste eğitime vakıf milletvekilleri çeşitli önerilerde bulunurlar. Bunlardan birisi de 1914 yılında Meclis-i Mebusanda Kastamonu Milletvekili İsmail Mahir Efendi’dir.

İsmail Mahir Efendi, İstanbul Öğretmen Okulu Müdürlüğü ve Yetiştirme Yurdu Genel Müdürlüğü yapmış, iyi eğitimci ve siyasetçidir. O yıl meclisteki konuşmasında eğitimin tek elden planlanmasını her bakanlığın ayrı okul kurmamasının gerektiğini, meslek eğitimine, kızların mutlaka okumasına, Köy Enstitüleri henüz gündemde yokken, onları tarif eden eğitim sitemini dile getirir ve 10 Yıl içinde okulsuz köyün kalmayacağını savunur. Bu yıllar bir çok savaşlar silsilesinin peş peşe olmasından dolayı bu öneri havada kalır.
Bu savaşlar silsilesine Kurtuluş Savaşı da eklenir. 1920 Yılında kurulan Milli Hükümet eğitimi mektep ve medrese olarak iki talim terbiye kurumu olarak bulmuştur. Savaşlardan dolayı eğitimli öğretmenleri orduya çektiklerinden, halkın medreselerin eline düştüğünü görürler. Cumhuriyet gündeme geldiğinde ülkenin muhtelif yerlerinde 1000 kadar medrese bulunmaktaydı. İlkokul öğrenci sayısı 59.749, ilkokul öğretmen sayısı ise 10.102’dir. Öğretmen okulu mezunu kadın sayısı ise 378’dir. 1923-1926 Yılları arasında Heyet-i İlmiye (Bilim Kurulu) arada bir toplanarak eğitimle ilgili kararlar aldı.

1926 Yılında Talim Terbiye Kurumu kuruldu.

Köy Enstitülerine benzer uygulamalar 1925-1928 Yılları arasında Milli Eğitim bakanı Mustafa Necati döneminde de görülür.

Genç bakan kadrosunu Milli Eğitim Müsteşarı olarak Nafi Atuğ Kansu, Ortaöğretim Genel Müdürü Cevat Dursunoğlu, Eğitim Müzesi Müdürü olarak da İsmail Hakkı Tonguç’dan oluşturur. Cumhuriyetin birinci eğitim altın çağını kısa sürede yaşatan Bakan Mustafa Necati, 1 Ocak 1929 Tarihinde Apandist ameliyatı sonucunda yaşamını yitirir. Bir süre eğitimde durgunluk süreci yaşanır. Milli Eğitim Bakanı atanan Dr. Reşit Galip bile pek varlık gösteremez.

Bu süreçte Atatürk, bütün konuşmalarında ulusal, bilimsel, süsten uzak işe yarayan bir eğitim vurgusu yapar. Eğitimin ülke ve evrensel değerlere uygun olmasını ister. Cehaletin hızla yenilmesi için laik, bilimsel, yaşam becerileri veren bir eğitimi tüm ülkeye yayacaklarını belirtir.

Böylece Atatürk’ün önermesi ile ‘köy eğitmen kursları’ başlatılır. Bu kararın altında Cumhurbaşkanı Atatürk’ün imzası bulunmaktadır. 1 Mart 1923’de 4.Yasama yılı açılışında eğitimle ilgili bir konuşma yapan Atatürk, adeta köy enstitülerinin fitilini ateşler.

10 Haziran 1935 Yılında Saffet Arıkan Milli Eğitim Bakanı olur. Atatürk’ün o güne kadar eğitime dair tüm konuşmaları aklındadır. Eğitmen Okullarının iyi sonuç vermesi herkese cesaret vermiştir. Askerliğini çavuş olarak yapan köy çocukları belli eğitimden geçirilerek köylerde okuma yazma öğretmeye başlamışlar ve de çok başarılı sonuçlar alınmıştır.

Bakan Saffet Arıkan, Nafi Atuğ Kansu’nun önerisiyle Gazi Eğitim Enstitüsü Müdür Vekili İsmail Hakkı Tonguç’u vekaleten İlköğretim Genel Müdürlüğüne atar.

İsmail Hakkı Tonguç göreve gelir gelmez bir rapor hazırlar. Raporda, 1933-34 istatistiklerine göre 40 bin köyün ancak 5400’ünde okul bulunduğunu, okul ve öğretmen açığını gözler önüne serer. TBMM’de eğitimin arzu edilen seviyeye çıkartılması için bir bütçenin oluşması görüşmelerine başlanır.

Bir taraftan da Eğitmenlik kurslarının başarılı olmasından cesaretle köy öğretmen okullarının kurulması gündeme gelir ve 1937 yılında bu okullar kurulmaya başlar. Sırasıyla İzmir, Eskişehir, Kırklareli, Kastamonu okulları açılır.

Bütün gelişmeler TBMM’de etraflıca tartışılır.

Bilindiği üzere 1938 Yılına gelindiğinde Atatürk ölür. Atatürk’ün ölmesi üzerine Saffet Arıkan Milli Eğitim Bakanlığından istifa eder. Onun yerine Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanı olur. Yıl 1939. Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç’un görevinde kalmasını ister. O güne kadar vekaleten yürüttüğü görevini asalete çevirir. Eğitmen kursları ve köy öğretmen okullarını daha da yaygınlaştırırlar.

İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ve arkadaşları, milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e de danışarak, Köy Enstitüleri yasa taslağını hazırlarlar. Taslak, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından da incelenerek TBMM’ne gönderilir. Meclis komisyonunda zorunlu 30 Yıllık hizmet süresi, 20 Yıla indirilerek uzun tartışmalar sonucu tasarıya en çok itiraz eden İstanbul Milletvekili Kazım Karabekir olur. Böylece 17 Nisan 1940 Tarih, 3803 Sayılı Köy Enstitüleri yasası 278 Milletvekilinin oylarıyla kabul edilir. Toplam 429 Milletvekillerinden 148’i oylamaya katılmaz. Oylamaya katılmayanların başını, Celal Bayar, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü çeker.

Hemen bu yasanın peşinden bu sistemin örgütlenmesini sağlayacak olan, Köy okulları ve Enstitüleri Teşkilat Yasa Tasarısı görüşmeleri 3 Haziran 1942’de TBMM’de başladı.Köy Enstitüleri yasasından daha çok tartışmalara yol açmıştır, bu yasa. 20 Haziran 1942 Tarihinde 429 Üyeli mecliste, 177 Üye oylamaya katılmadı, 252 Oyla kabul edilerek yasalaşmıştır.

Sıra Köy Ebeleri ve Köy Sağlık Memurları Kanunu Tasarısı TBMM’ne gelerek tartışmaya açılmıştır.

279 oy ile de bu tasarı yasallaşmıştır.

Bütün kanunlar meclisten yasalaşarak çıkarken Yüksek Köy Enstitülerinde başka yol izlendi. İsmail Hakkı Tonguç konuyu Bakan Hasan Ali Yücel ile konuşur, bunun üzerine İlköğretim Müdürü İsmail Hakkı Tonguç 19 eylül 1942’de Milli Eğitim bakanlığına Yüksek Köy Enstitüsü açılması için bir yazı yazar. Bu yazıyı Bakan Hasan Ali Yücel 24 temmuz 1943 tarih, 228 sayılı kararlarla imzalamasıyla Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünün yönetmenliği yayımlanır. Yüksek Köy Enstitülerinin görev ve amaçları da maddeler halinde yayımlanır. Bu eğitim kurumları karma eğitim yapmaktadırlar. Eğitim ülkenin kalkınması için bilinçli bir nesil yetiştirmek ve de kent ile köy farkını asgariye indirmek amaçlanmıştır.
Başlıklar halinde öğretmenler aşağıdaki dallarda uzmanlaşmaları amaçlanmıştır;
Güzel Sanatlar, Yapıcılık, Maden İşleri, Hayvan bakım, Kümes hayvancılığı, Köy Evi İşleri ve El sanatları, Tarla ve Bahçe Ziraat, Zirai İşletme İktisadı ana başlıklar şeklindedir.

1946’da Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in yerine Reşat Şemsettin Sirer, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un yerine de Yunus Kazım Köni getirilir. 400 Eğitim yöneticisini de görevden alır. Bu iki şahıs zaten başından beri Köy Enstitülerin karşı kişilerdi. Demokrat Partinin bu okullara karşı geliştirdikleri düşmanlığı, bu CHP’li bakan ile dengelemek isteseler de, Reşat Şemsettin Sirer onlardan bile düşmandı Köy Enstitülerine. Gelir gelmez de yasa yerine karar ile kurulan Yüksek Köy Enstitülerini kapatmıştır. Yıl 1947’dir. Yine CHP Milletvekili Emin Soysal’da yüksek Köy Enstitülerinin kapatılmasında oldukça yoğun çabası olmuştur.

Yüksek Köy enstitüleri CHP iktidarında 1947 yılında kapatılmıştır.

Köy Enstitüleri de, Öğretmen Okullarına dönüştürülmek üzere tartışma ya da kampanya başlatılmıştır. Tonguç ve Hasan Ali Yücel hakkında atılmayan iftira kalmamıştır. İsmet İnönü çok desteklediği bu okulları savunmak bir yana, partisinin bakanına dahi müdahale etmemiştir. Çünkü Demokrat Parti bu okulların birer komünist yuvası olduğu yaygarası kopartmaktaydılar. Bu süreç de ABD’den getirdikleri eğitim uzmanlarına okulları inceletiyor, onların raporları doğrultusunda politika belirliyorlardı. Ülkenin aydınlanma ve kalkınmasına karşı savaş açan emperyalist uşakları bir taraftan da, ABD desteğiyle iktidarı zorluyorlardı. Kurt siyasetçi İsmet İnönü bu sezgisiyle üzerine ölü toprağı dökülmüş gibi sessizdi. Emin Soysal’ın ve Bakan Reşat Şemsettin Sirer’in köy Enstitüsü düşmanlıklarını bile bile orada tuttu.

Milli Eğitim bakanı değişir, yine CHP’li Tahsin Banguoğlu bakan olur. O da Reşat Şemsettin Sirer’in yolunu izler.
Peşinden de 1950 Yılında demokrat Parti iktidar, Adnan Menderes’de başbakan olur. DP’nin ilk Milli Eğitim bakanı Hüseyin Avni Başman’dır. Köy Enstitülerini savunur. Hele kapatılmasına tamamen karşı çıkar. Eğitim kurumlarını yıkmaya değil, geliştirmeye geldim der.
Demokrat partinin Köy enstitülerinin ıslahını değil, tamamen kapatılmasını istiyorlardı. Parti, bakandan teknik Öğretim Genel Müdürü Rüştü Uzel’in görevden alınmasını istiyordu. Bunu yapmayan bakan görevinden alındı. Yerine köy Enstitüsü düşmanlığıyla tanınan Tevfik İleri getirilir.

Köy Enstitülerinin komünist faaliyetlerini görüşmek üzere meclis gizli toplantı yapar. O oturuma Askeri Savcı Şevki Mutlu getirtilip konuşturulur. İsmail Hakkı Tonguç hakkında akla gelmeyecek iftiraları atan konuşmasını yapar. Fakir Baykurt  Mahmut Makal ve Talip Apaydın gibi ülkenin aydınlık yüzlerine olmadık çamurları atmışlardır. Köy Enstitülerinin birer komünist yuvası olduğu gerekçesiyle kapatılmalarını sağlamaktı tüm çabaları.

Yüksek Köy Enstitülerinin 1947’de kapatılmasıyla başlayan süreç 1954 Yılında İlk Öğretmen Okullarıyla birleştirilerek vurulur. Köy Enstitülerini kapatan 6234 Sayılı tasarı, 27 Ocak 1954 yılında TBMM’de kabul edilir. 4 Şubat 1954’de de Resmi Gazete de yayımlanır.
Bu süreç bir karşı devrimin başlangıcı olmuştur. Günümüz Türkiye’sinde DP’nin izinden giden AKP’de, köy enstitülerine aynı şiddette karşıdır. Bu gün ülkemizin yoksulluktan sürünüyor olması, üretimden kopartılmış olması, köy Enstitülerine yapılan ihanetin vebalidir.