Özer Topçu

Bizim ülkemizi diğer ülkelerden ayıran en belirgin fark, din faktöründen ikiye ayrılmış olmasıdır.
Ülkemizin en ilkel, en faşizan anayasası olan 12 Eylül Anayasasında bile laiklik kabul görmüştür.
Ancak iktidarın anayasayı ihlal ettiği açık seçik yaşamın her alanından görülür derecededir. Anayasayı ihlal etmesi tabi ki hukuk devletini yıkmakla başlamıştır. Hukuk devletini 2010 Referandumu ile yıktılar.
Bunda sadece suçlu AKP değildir. Sol ve sağ liberallerin hepsi AKP kadar suçludur. Çünkü, o anayasanın sekülerizm ile şeriatın oylandığını hepimiz yazdık, konuştuk. Dinlemediler.
Dolayısıyla o günden sonra hukuk sistemine peş peşe yapılan darbelerle, hukuk devleti özelliğini çökerttiler.
Bu zaman zarfında devletin bütün imkanları kullanılarak ülkenin %50 civarı bloke edildi. Dolayısıyla İslam dinini iyi kullanan iktidar, sürekliliğini de sürdürmeyi başarmıştır.
Çoğu İngiltere’nin ajanı olarak konuşlanan tarikatlarla iç içe geçen iktidar, onları yemledikçe dünya piyasasında kağıt üzerinde de olsa ekonominin batmasını önlemeyi de becermektedir. Bu beceriye bir de kayıt dışı ekonomi eklenince
işleri iyice kolaylaşmış oluyor.
ABD’nin desteği, İngiltere’nin desteği iktidarın arkasında olmasa, dolar bu gün 10 liranın üzerinde olur.
Yani ABD, iktidar değişikliği istesin, bir gecede bu olur. Darbe yapmak istesin o da olur. ABD’nin bu iktidara isteyip de yaptıramadığı hiç bir şey yoktur.
Cüneyt Zapsu’nun dediği ”bu adamı süpürüp köprüden atmayın, kullanın” sözü aklımızdan hiç çıkmadı. O sözün üzerine 10 Milyar dolarlık sipariş almıştı ABD. Bununla da yetinmemiş, şeker fabrikalarının kapanmasına sebep olacak
Cargill şirketinin ülkemizde faaliyetine imza çakılmıştı.
Gelelim yazının başındaki ilk cümleye…
İkiye ayrılan koca halk. Neden ve niçin böyle olduğunun en belirgin cevabı ise, Osmanlı’ya, Hilafete kadar dayanıyor maalesef.
Osmanlı son tahlilde Serv ile Avrupa devletlerine teslim olmuştur. Avrupalı ülkeler ülkemizi leş paylaşır gibi paylaşmışlardı.
Ancak Mustafa Kemal bu anlaşmayı bozarak herkesin hevesini kursağında bırakmıştır. Mustafa Kemal’in bu çıkışı hem Osmanlı
tarafını, hem de Avrupalıları çileden çıkartmıştır. Avrupalılar ülkenin önemli yerlerini alıp, kırı bayırı Osmanlı’ya bırakacaktı ama, hilafet sürecekti. Osmanlı’nın işine geliyordu bu durum. Mustafa Kemal ise Hilafeti de kaldırdı.
Osmanlı ile Avrupalı mağdur durumuna düşmüş oldu böylece. Mağduriyet den doğan ittifak artık bu ülke topraklarında hep var olacaktı. İkinci Dünya Savaşında yenik düşen İngiltere, artık Türkiye ile ilgilenemeyeceğini gördü ve ABD’nin ilgilenmesini istedi. Büyük babanın sözünden çıkmayan ABD, o zaman bu zaman İngiltere’ye vekalet etmektedir. Bu yüzden bizim kurmay subaylar ABD’de, mülkiyeliler İngiltere’de eğitilir.

Osmanlı-Hilafet, ABD ve İngiltere yıllar yılı bu ülkede bir halk kitlesi yaratmışlardır. Bir de Cumhuriyet değerlerinin yetiştirdiği halk kitlesi var. İki taban da, taban tabana zıt. ülkenin sorunu budur. Ülkenin yumuşak karnı burasıdır.
Dış güçler masalını bırakın da saadete gelin. Bu yumuşak karnımızdan yumruklanıyor, sersemleştiriliyoruz.
Günümüze geldiğimizde, Osmanlı ve hilafeti AKP ile MHP temsil ediyor. Buna Cumhur İttifakı da diyebiliriz. Böylece AKP,
MHP ve onun destekçileri ABD ve Avrupa ile el ele durumundalar. Cumhur ittifakı dışında kalanlar ise, naturellik olmasa bile, bir kaç ana başlıkta birleşmişlerdir. En ortak oldukları özellik sekülerizmdir. O kesim de Millet İttifakıdır.

Yukarıda ana başlıklar ile tanımladığımız bu durum, hiç iç açıcı değildir. Çünkü, ABD ve Avrupalılar sinsice, aleni bayrak ve dini kullanarak hem milli değerleri tarumar ediyorlar, hem de dini… Kim aracılığıyla? MHP ve AKP aracılığıyla.
70 Yıldır bu ülke halkı sağcılaştırıldı. Çünkü sağcılık cehalet demektir. Sınıfına ihanet edenler demektir.
Bizim ülkemizde sadece sınıfına değil, aynı zamanda da ülkesine ihanet ettirdiler.

Demek ki, bu durumdan çıkmak için din siyasetten ayrılacak. Polis devleti yerine demokrasi inşa edilecek. Bu da sadece ve sadece
sol cepheden gelişecek bir iktidar ile ancak mümkündür. Neoliberalizmi (yeni liberalizm) bu ülke topraklarından öteleyecek halkın gerçek ekonomisini kuracak iktidarlar ile mümkündür.